Ben hayatını yaşamaya üşenen ya da hayatını yaşamaya unutan, sokakta çişi gelince çarpık yürüyen pisliğin tekiyim...
..
Evet ! Kendimi suçlu hissediyorum . Hayatımı bir ceset torbasına koyup , ayağıma bir taş bağlayıp denize fırlatmadığım için... Gençlik zamanıma dönüyorum ... Hiçlikten gelen yapımın derinine iniyorum... Temelimde bir hasar olduğu belliydi... Güneşin dozunu fazla kaçırmış, küçük sarı saçlı bir kız çocuğu saklamış olmalıyım içime. O da ihanetin Tanrısı olmuş ruhumda... Kirliyim ben ! Gözlerim nemli...Sağnak bir şekilde yalnızlığı kusuyorum sokaklara... Loş ışıklarda dar ağaçları görüyorum . Tanrım ben ne çok uyuşturucu kullanıyorum... Adımı duyuran bir sur borusu sesi mi kulağıma gelen ? Diriyim ben ! Ölmeyi bile beceremeyen , dualarla inançlar arasına sıkışan , zalim bir kadının rahminden düşmüş pisliğim...Doktorların poposuna vurup ağlattı o veletlerden değilim ... Doğarken , öldürülmesi görünen tehlikeyim ... Ya da gazetelerin üçüncü sayfalarının vazgeçilmez yüzüyüm... Katilim ben ...Katlediyorum ben ... Geceleri yıldızları çalıp, elma şekerlerinin içine saklayan şizofreniyim ... Nedeni yok ! Sadece çaldım ... Adımı koymaya cesaret edemedi hiçbir kul... Ben kendime ucube dedim ... En çok şarap içmeyi sevdim ... Şişenin dibine bakıp , kırmızı saydamlıkta intiharlar düşledim... Soğuk yatakların pis çarşafları gibi lekeliydim ben ! Islak nevresimlidir kiraya verdiğim kalbimin odasındaki yatak. Köşe başlarında dilenen ellerim vardı... Allah rızası için bir şarap parası... Bakmayın öyle, Ben ekmek yemeyi bilmedim hiç... Şansızlıkların efendisi olmaktan kurtulamadım hiç... Meyhanelerin kapılarında yatıp, çöpleri karıştırırdım... Konteynrda varsa eğer ben gibi sahipsiz bir kedi, Yoldaşım , hayat arkadaşım olurdu... Evet ...Hayat arkadaşım... Sizler gibi çoktan seçmeli bir sınava tabii tutulmadı benim fikirlerim... “Aşk” ; Karlar altında , yalın ayak sokaklarda gezen biri için , sıcak bir evin , üzerinde dumanı tüten çorbasıdır buralarda... Bir hayal belki düş’tür... Düş’tüm bende , bir meteor gibi dünyaya... Dünya demişken ; Paralel bir yalnızlıktı bendeki... İsa gibi babasızdım ...Ama o daha şanslıydı bir anası olduğu için... Ulan ben yetimhanelerin o rutubetli duvarlarını bile göremedim... Hiçbir camii avlusuna da terk edilmedim üstelik... Ben karantina altına alınmaya gerek duyulan tehlikeli bir virüs gibiyim... Akıllara değil, kendime zararlıyım... Üstelik , Korkağın tekiyim ben ! Mutluluk hayallerini bile kurmaktan sakınırım... Birileri duyar , alay edip gülerler diye... Ne saçma değil mi? Acınacak haldeyim ben oysa ki... Süslü paketlerde sunulan bir hediye gibidir “yaşamak”... Maneviyattan çok maddiyata bakar... İçinde bulunduğun cemiyetin ya köpeği olursun, ya da günde üç defa işemesi için onu gezidren sahibi... Dün, Bugün... Hayat hep zindan ... Yarından habersiz birkaç Emperyalist bir zihniyetin , devrimci düşmanları gibiyim ben ... Bir kahrı belayım ben... Çekilmesi zorunlu kılınan ... Çok yalnızlığın , çok bilinmeyenli denklemiyim... Üstelik çok tembel adamın tekiyim... Yaşamak için yaşıyorum ... Ağlamak istediğimde yüzüm kirlerinden arınır diye çığlık çığlığa susturuyorum kendimi... Ben öldüğümde bile iş başa düşecek, Beni gömmeye bile tenezzül etmeyecek Hiçbir belediyenin maaşlı memurları... Bir çöplük bulmalıyım ... Temiz görünümlü insanların ruhlarını şeytana pazarlamalarından ırakta... Ben öldüğümde bir şişe şarap bulun , içi boş olsada olur... Bir gazete kağıdına sarsanız yeter... Kimsesizliğin kimsesi olduğum günlerin anısına... Toprağın altında bir yer ayır Tanrım bana... Böcekler çok sever beni... Büyük bir zevkle kemireceklerdir cesedimi... Yaşamak dediğiniz o şey , bana hiç uğramadı... Zihniyetim hep taarruz altındaydı, Kimliğimde adım dahi olmadı... İşin özü; Ben hayatını yaşamaya üşenen ya da hayatını yaşamaya unutan, sokakta çişi gelince çarpık yürüyen pisliğin tekiyim.... Ruh çöplüğüyüm ben...Buyurun çöplerinizi fırlatın üzerime, yeni giysilere ihtiyacım var... R:E:C |
tebrik ediyorum