ibretten İBARETsin
Uzatıp ellerini hafıza havuzuna
Sil bildiğin ne varsa, şimdi hayata dair Say ki eşya yok artık, gerek yok kılavuza Bir hayat var bir de sen, yoktur canlı vesair Şimdi bak şu hayata ve söyle ne kadarsın Anlatılır, anlamaz, anlayınca korkarsın Ve korkuyu doğurur, yokluğundan çıkarsın Nasıl söylesem bilmem, başkası için varsın Hiçmi düşünmedin hiç, hiçsin tüm dünya hariç Çocuğusun annenin, Annesi bir çocuğun Bir babanın oğlusun, oğlun sende mündemiç Ha erkeksin ha kadın, fark etmez ne olduğun Kiminin sevgilisi, düşmanısın kiminin Ya kardeşi abinin, ya abisi, kardeşin Ya sevgilin var, ahu zara düşmüş yüreğin Ya ahu zar senden neşet, dilinde sevgilinin Ha uyu geçer ömür, çalış bakkal, kasaba Bildiğin aritmetik, asla uymaz hesaba Hikmet ile bakmayan, sığmaz ten denen kaba Ne bilse arkasından doğar başka acaba Şimdi sessizliği dinle, yoklukta yüzen sesi Hep yüzünü yalayan, o mübarek nefesi O ki. Sahibi mülkün, sana gelen buse’si Varlık varsa Bir tek “O”,yok ki bundan ötesi Neye lazımsın yoksa yükünün hamalı, sen Yazık değilmi sana bu yoklukla ölürsen Olsan zaloğlu Rüstem ve dağları devirsen Kendine hiç faydan yok, ah! Bunu görebilsen |
desem ki, ses düzeninde bazı kıtalar kök-gövde kafiye dışı redifle örgülü. fakat bu bir eksiklik midir sorusuna, şiirin şerbet gibi okunuşuyla boğazdan akışının ve kıtaların anlam sıralamasının verdiği cevap mükemmel.
desem ki, imla hususunda soru şeklinde olan yerlerde ? gözden kaçması mı var? yoksa başka bir şey mi?
ve en son olarak desem ki, Kur-an'ı Kerim'deki 'Asr' süresi gibi bir defada okunup anlaşılamayacak gibi duruyor şiiriniz. Okuyanların yapması gereken; çıktısını alıp, üzerinde tefekkür deryalarına hazır bir ruh haliyle dalgıçlığa soyunmaları.
muammanın müsemmalaştırılmaya çalışılmasına güzel bir örnek.
lüzumsuz laf ettiysem utanırım.
lüzumsuz laf etmediysem gençliğimize vermenizi isteyerek en kalbi selam ve duaların muhabbetiyle efendim.