MUTLULUĞUN VEDASI
Sabah olmuş bir şehirde,
Mutluluğun yastığına sinmiş Hoşlukların kokusu. Mutluluk yine sitemlere gebe, Hayallerini elinden hüzünlere... Özler durur kendisini terk eden Bir güzel günü. Mutluluk özlese de güzel anılarını, Hayat devam ediyordu. Akıyordu zaman kum saatinde. Kimse duymuyordu mutluluğun çığlıklarını, Kimse görmüyordu mutluluğun Eriyen yüreğini... İnsanoğluydu mutluluğu hüzünlere boğan, İnsanoğluydu mutluluğu meyhanelerde, Bir içkiye değiştirip kedere koşan. Artık beklemiyordu mutluluk güzel günleri. O da biliyordu, Bir yerlerde hayalin, kedere yenildiğini, Umudun, hüzünlere kaybettiğini İyiliğin kötülüğe boyun eğdiğini... Ama yine de yeniliyordu zamanın eline. Kaybediyordu her güzel duygu gibi mutluluk Bir zamanlar elinden tuttuğu, Bir güzel yaşamı... Bir hüzünde kör olan insanlar gibi Mutlulukta kapılıyordu gözlerini güzel günlere. Hiçbir şey görmesem de olur deyip, Salıyordu kendisini zamanın kayığında. Hüzün ve keder dolu meylere. Emrinden çıktığı iyilikten ayrılıp, Gidiyordu mutluluk sersefilce, Mutsuz yaşamların gölgesine... Düştüğü bir sel de kaptırdığı gururunu, Bir günahta unutuyordu. Son veriyordu mutlu günlerine, Kötülüğün celladının elindeki kılıçta... Böyle acılara dayanamayan mutluluk Başı gövdesinden kopuk, Birkaç damla yaş süzülen gözleriyle Baktığı göklerde Aradığı güzel hayatlara el sallayıp, Hasret gittiği yıldızlardan, Gözyaşlarıyla suladığı bir okyanusta, Vedalaştığı anılarından ayrılıp. Doğan bu yeni gün de ağlattığı her yürekle, Son oluyordu açamadığı Bembeyaz bir sayfa da Şehrin sokaklarına bıraktığı Ruhuyla... |