Yıllar Sonra
Birbirini hiç tanımayan
iki yabancı gibi göz ucuyla tokalaştık çoğul yalnızlıklar gibi uzarken ikimizde sokaklarda hani tesadüf ya aradan yıllar geçmemiş gibi yine aynı şehir ve yine aynı sokak lambalarının altına gölgeler düşürmeye yelteniyoruz... oysa her günbatımında emek yanım yorgun düşer susarım, gece ay ve yıldızlara bırakarak gökyüzünü... inan değil seni beklemek gözlerini düşürmüşken yüreğimden üstelik gittiğin akşamın sabahında ki senden sonra herkes gitti gözlerimin feri söndü haylaz mı haylaz bir çocuk uyandı içimden sonra bir çocuk kahveringisi gözleriyle... ve uyutmadı... uyutmuyor da artık hiçbir gece şimdi ne zaman yüzümü düşürmeye yeltensem... suretim, soluk bi mevsim öneriyor aynalara ondan, her iş çıkışı demlenir eşkalim gölgeler düşürerek sokak lambalarının altına bütün gece bekçileri tanır beni az çok ki teneke diplerini az tutuşturmadık, üşüyen yüreklerimizi ısıtmak isterken. şimdi bir adımlık ötede duruyorsun ama gözlerin, hüzünden başka hiçbir şey vaadetmiyor artık inan oysa gitmeden önce ki gülüşün yetiyordu bize bir ömür... ve gitme vakti... yoksa, her an bir çığlık bütün mahalleyi ayağa kaldırabilir... bu geceyi kodeste geçirmek de pek hoş olmaz, ayazda bastırmışken hani. sende uzamalısın biran önce sende, soğuklar cellat kesilmeye meyilliyken... |