Geceye SığmayanŞiirin hikayesini görmek için tıklayın O(nlar) kendini biliyor...
"sen varsın ya sen şu elimdeki sigara gibisin alevi saçların, dumanı gözlerin arada tek fark var sigarayı ben, beni sen yaktın!" ... bir kurşunla umutlarımı vuruyorum şimdi tam on ikiden içimdeki çöl hasretlere yokuş süren dağdan bu göçük şehre yorgun ve yenik düşüp yamalı ruhların ölü mezarlığında topluyorlar dağınık parçalarımı gözlerini bağışlamışlar kefenimde organlarım kurban oysa yaşama hevesiyle uçan bir kelebeğin rengârenk kıpırtısıyla üç günlük de olsa takas etmek istemiştim solan rengimi en iyi duygu yarışmasında belgelenmiş altın sözlerimi sağır ve dilsiz bir duvarın en taş en soğuk köşesine tırnaklarımla kazdım ve sirke satan yüzünü güldürme inadıyla peşine verirken dedikodu kazanları kaynasın diye boşuna ecel terleri dökmedim sana göre her şey çocuk oyuncağı nasıl olsa cümlelerin ciğerini iyi söker kelimelere de zevkle çentik atarsın kalp atışlarını duymadığın romantizmin! geceyi alt üst ederek zehir zıkkım ettim tüm bekleme salonlarını hep yarınlı düşler yağdırdım yanaklarıma ondandır hep kendimi uykuya verdiğim yağışı bol iklimlerden gözyaşı sipariş veren kadınların hıçkırıkları ateş saçıyor yüzüme varın gidin benden, beni bana bırakın sizi de boğmak istemiyorum cinnetimde dünya cayır cayır kavrulan orman ve yakılacak odunların yığınına kibrit taşıyan korolar eşliğinde tutuşturdukları dalların etrafa sıçrama ve yayılma etkisi üstüne susuzluk tehlikesiyle kendini çıplak edenlerin ah’larında duman altı yere çökenlerin sayısı bir hayli fazla yardımları geri çeviren gurur abidesi sivri zekalılara dedim ki sabredin! gökyüzünün elbisesini yırtıp ıslak bulutlarımla yağacağım üzerinize ve söndüreceğim yangın yerine dönüşen yüreğinizi kapkara s.isli gözlerle üstüme yürüyen siyahlığınıza karşı ve yürürken ayağı takılan duygusuzlar boğuk çığlıklarımı kucakladığınızın farkına vardığınızda sizden gitmiş olduğumu anlayacaksınız bin ömür geçse de çınlayacak sesim kulaklarınızda çünkü yüreğini döşek gibi ortaya seren benim üşüyen bedenimdi buruşturup ayaklar altında çiğnemeniz sizin sevgisizliğiniz! mavi bulutlarla kucaklaşıp yeşillikte yuvarlanmak isteyen çocukların hüzün kokan yanaklarındaki utangaç küskünlük benim dramımdır! yetim gibi kimsesiz ve sahipsiz üstü açık yorgansız bedenlerine alaylı bakışlarla doğrulan aldatmacalı melodram parmağını havaya kaldıran ’ben burdayım’ın kandırmacası tut ki bu haykırışların birikintisi asi bir nehrin akıntısına kendini gönüllü kaptırdı ve kucaklaştı soluk soluğa düşük yapan seslerle sırılsıklam ıslattı üstünü başını ve güneşsiz kurutup kaldı gecenin koynuna gebe o yüzden geceyi alt üst sererek geçiren iki dağınık şehirden birine senin adını verdim imdatların soğuk duvarlardan yüzüme vurmayacak artık! hâlâ uyuyor musun? ... sen varsın ya sen! şu içimdeki ç.ağlayan deniz gibisin köpüğü dudakların, mavisi ağıtların arada tek bir fark var sen dalgaya, ben de kayaya çarptım! Meral Gül... |
tebirkler çokca...