DÜŞ TE GÖR...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Şiirime konu teşkil eden hikaye şudur:
Kırklareli’nde, Kasaplar arası denilen yerde,bir akşam, duygularımla baş başa kalmak ve de hafiften çakır keyif olmak için bir meyhane oturdum. Bir-birbuçuk saat olmuştu oturalı. Bir kaç kadeh rakı içmiştim, kafam hafiften bir hoş olmaya başlamıştı. Ayıkla, sarhoş arası bir durumdaydım. Elime kağıdı-kalemi alıp bir kaç satır bir şeyler yazma ihtiyacım oluşmaya başlamıştı. Şairlik bu ya... İşte o sıra da, meyhaneye, saçı,sakalı birbirine karışmış, üstü-başı dökük kıyafetli 60-65 yaşlarında bir adam girdi. Çekingen ve de ürkek bir tavırla, giriş kapısının yanında ki masada bulunan sandalyeye oturup, garsonun yanına gelmesini beklemeye başladı. Garson yanına vardığında, kısık ve de utangaç bir sesle, kendisine az köfte ve de bir kadeh rakı getirmesini söyledi. Garson siparişi alıp oradan uzaklatığı sırada, yanıma gelmesi için garsona işaret edip, o şahısı masama davet ettiğimi söylemesini istedim. Garson beni tanıdığı için -abi boş ver, yesin de bir an evvel gitsin, sen kendi kendine takıl,başını ağrıtır senin. dedi - olsun. Ben onu geçmişten tanırım. dedim Garson ısrarım üzerine, o şahısı masama davet etti. Öylesine sıkılgan ve ezgin vaziyette,beni rahatsız edecekmiş düşüncesiyle önce kabul etmemeyi düşündü sanırım, sonra göz göze gelince onunla, yanaklarıda acı bir tebessüm belirerek, ağır adımlarla, masama doğru gelmeye başladı. Garsonda arkası sıra geliyordu. Masaya gelince, utangaç ve ezik bir sesle -Beni davet etmişsiniz,garson söyledi. Ne gerek vardı. Ben bir kaç yudum yemek yeyip kalkacaktım. Size rahatsızlık vermek istemem. dedi. -Lütfen karşıma oturun, zaten bende yalnızım, muhabbet edecek bir kimse arıyordum, dedim. Masada ki karşı sandalyeye oturdu. Garsonu çağırıp,daha önce vermiş olduğu siparşi iptal etmesini,benim masamda servis açmasını söyledim. Masaya,rakı,meze, ve de sıcak ne varsa azar azar getirmesini söyledim. Garson siparişleri hazırlamak için gittiğinde, ben masam daki rakı şişesinden,ona bir kadeh verdim ve de benim masamda mevcut mezelerden atıştırmasını söyledim. Gözlerini, gözlerimden kaçırmak için elinden gelen bütün gayreti gösteriyordu. Ezikti,yorgundu, yaşamaktan öylesine bıkmış bir hali vardı ki... O anda azrail gelip canını alsa, gözleri açık gitmeyecek ti. Kurtuluş olacaktı onun için. Bıkmıştı hayattan, herşeyden bıkmıştı, bu dünya da fazlalık olduğunu farkındaydı. Ama ecel, gel deyince gelmiyor du... Garson, masaya siparişleri getirip, yeni servis açtı. Ben kadehim den bir kaç yudum alırken, ona yemek yemesini, benim yediğimi,yemek yedikten sonra,içki içerken benimde mezelerden atıştıracağımı söyledim. O sıkılgan vaziyette, yemek yemeye başladı. Sıkılmamasını, rbenim misafirim olduğunu ve de rahat etmesini söyledim. Yemeğini yedikten sonra sıra içki faslısana gelmişti.Kadehlerimize rakıyı koymaya başladım. Ordan buradan muhabbetle, bir kaç kadeh içtik. Ben daha önce içki içtiğim için, ona -Sen içmene bak, ben biraz evvel, birkaç tane götürdüm. Fazla içersem bana zarar verir. Dedim. O da bir kaç kadeh daha içtikten sonra benimle aynı kıvama geldi. Derken, muhabbete girdik. Maziden, eski günlerden söz etmeye başladık. Bu hallere nasıl düştüğünü, uzun uzun anlattı. İçim parçalanarak dinledim. Ama elimden bir şey gelmezdi. Ancak bu kadar olabilir di faydam. Vakit epeyce geç olmuştu. Meyhane de neredeyse kapanacaktı zaten. Masadan kalktık. Garsona hesabı getirmesini söyledim. Meyhanenin önünde vedalaştık. İstemese de cebine biraz harçlık koydum. Buraya arada sırada takıldığımı, rastlaştığımızda masama gelip oturmasını, çekinmemesini söyledim. Güldü. -Kısmet, dedi. Gerçekten de kısmet olmadı bir daha bir araya gelmeye. Bir daha da onu hiç görmedim ama bana anlatıkları bu şiirin doğmasına neden oldu. Yaşıyorsa Allah selamet versin, öldüy se rahmet eylesin... Gerçek olan şu ki; Allah kimseyi düşürmesin...
Bir gün cebinde paran kalmaz sa
Ve de olmazsa bir işin, O zaman sorarsın kendine, Meğer ben ne hâllere düşmüşüm... Bir zamanlar, yanından bir an bile ayrılmayan, Dost bildiklerinin, O gün, yüzlerinin bile hasretliğini çekersin. Kardeşlerin, eşin ve tüm sevdiklerin, Hepsi sana yüz çevirirler, Sebebi ise, işsiz, güçsüz, meteliksiz birisi olduğun için. Anlarsın o gün, Dostluk, sevgi, hepsi çıkar için. Lâkin elinden ne gelir ki... Zamanı alt üst edip, Sil baştan yapamazsın ki... Düş te gör bir kere, Sevdiğinin, dost bildiklerinin gerçek yüzlerini. İşte o zaman beni daha iyi anlarsın... Düş te gör, ne hâldesin, Benim gibi... 27.01.2003 Erman Ulusoy Kırklareli |