DUT AĞACI
*Dut Ağacı
Bir dut ağacımız vardı, evimizin önünde Ne umutlarla dikilmiş, benim doğum günümde.. İki katlı evimizin tam önünü süslerdi, Azgın rüzgârlara karşı kendini göğüslerdi. Boyu boyundaydı evin, gövdesi ve dalları Topraktaydı ayakları, havadaydı kolları. Sihirli fasulye gibi ne çabuk uzuyordu? Ben dibinde kaldım dutun, o gökte geziyordu. Dutu bahçeye sığmazdı, sokaklara taşardı O mücessem dut ağacı insan gibi yaşardı. Gözlerinden yaşlar döker çocuk gibi ağlardı Dökülürken yaprakları ciğerimi dağlardı. Rüzgârlar eğdikçe onu inim inim inlerdi Bir türkü yakardım ona, söylerdim hep dinlerdi; Dut ağacı, dut ağacı Ağlıyorsun bu ne acı? Gölgende hep ana,bacı Bir ömür yatmadı mı? .. Ne ulu bir ağaçtı o, avlumuza çakılmış Sulanmış, çapalanmış, çocuk gibi bakılmış. Almış ta başını gitmiş, sanki göğe değecek.. Mümkün mü rüzgârdan gayrı dallarını eğecek! .. Kırıldı mı bir tek dalı, kırılır elim kolum! .. Mutlaka su verirdim ne zaman düş se yolum. Uzanır yapraklarıyla sıvazlardı yüzümü, Tıpkı insana benzerdi yaşartırdı gözümü. Ne vefakâr bir ağaçtı, ana gibi yâr gibi Salınıp vurdukça cama, bir mekân arar gibi. Rüzgârlar eğdikçe onu, inim inim inlerdi Bir türkü yakardım ona, söylerdim hep dinlerdi; Dut ağacı, dut ağacı İnliyorsun bu ne acı? Meyveni hep ana, bacı Yiyip te tatmadı mı? Yarım asırdır ayakta yorulmadan duruyor Arada bir çırpınarak duvarlara vuruyor.. Soğuklar çok donduruyor, sıcaklar kavuruyor Sonbaharın rüzgârları, yaprağın savuruyor. Ne kıştan korkusu onun, ne sıcaklardan bîzar, Oldukça dut dökülüyor yerlere azar azar.. Uzun yıllar çoluk çocuk, doyurdu bizi duta Konu, komşu, gelen geçen, hırsıza ve hayduta... İkram etti kıskanmadan şıralı dutlarını Ünü aşmıştı artık evin hudutlarını. Ele baktı, güne baktı, yorulmadı bıkmadı, İhmâlden başkası onun gövdesini yıkmadı. Oydular da bedenini, duttan yaptılar bir ut Köklerinden fışkıranlar yeni dutlara umut... Oyulurken geniş beli, inim inim inlerdi Bir türkü yakardım ona, söylerdim hep dinlerdi; Dut ağacı, dut ağacı İnliyorsun bu ne acı? Meyveni hep ana bacı Pazarda satmadı mı? Filiz verdi, yaprak verdi, gölge verdi, dut verdi. Vefâkâr bir ana gibi, hep vermeyi severdi... Şimdi mutlumudur bilmem, elden ele geziyor Dokundukça mızrap ile sîneleri eziyor... Antalya-2002 Halil Şakir Taşçıoğlu "BİZİM ELLER" şiir kitabımdan alınmıştır. |
zevkle okudum
tebrik ve takdirlerimle