ÇINAR YANIYOR
canım,
“-efendim” döşümde bir direk belimde tel örgü ardında gül telin dikenleri yüzümü kanatıyor gülün dikenleri elime batıyor döşüm donuyor yüzüm yanıyor elim kanıyor canım, “-efendim” annesine ihanet etmiş bir çocuk kirli suratlı pasaklı kapıyı çalıyor “-al beni içeri” umacılar kapıyı bekliyor çocuk üşüyor kirli tırnakları çamura batıyor toprak çürüyor elim kanıyor yüzüm yanıyor döşüm donuyor canım, “-efendim” çatıda kül yalazı yıldız yalımı bodrumda dinamo kolu tuz tarlası içimde zangoç darbesi çan sireni misketler patlıyor çocuklar ölüyor toprak ağlıyor köpekler uluyor genzime kan doluyor yıldız damlıyor kül yanıyor et kokuyor tuz çürüyor canım, “-efendim” sıra sıra bebekler kurşunlanan çiçekler bulanık denizler bilinmeyen şehirler viran kent sokaklarında sığınacak yer arayan kadınlar kat kat evler bahçe makaslı berberler caddelerde kabaran su sokakta yüzen çınar gövdesine sarılmış korkak bir çocuk bebekler düşüyor çiçekler yarılıyor kirli denizler şehirleri yıkıyor duvarlar çöküyor kadınlar ölüyor üç buçuk renkli saç çınarı yakıyor canım, “-efendim” nil’de oturan yaşlı bir kadın yosun duvarlı timsah yuvaları kıyısı yalım bir çöl kuma gömülü sümüklü timsah yumurtaları yaşlı, örs oluyor timsah, çekiç yuva, üzengi vuruyor nilin dalgası yalım çöle uzanırken kıvrım kıvrım yumurtanın zarında nil gibi kururken damarlar çatlıyor kabuğu kudüm sesi oluyor uzak çölde canım, “-efendim” siyah elbiseli nazi bakışlı karınca sürüleri ana kraliçeye et taşıyor çocuk eti kadın saçı timsah derisi nil çamuru yuva doluyor kraliçe kaçıyor karıncalar boğuluyor resimler yüzüyor bitmişi fırçada birikmişi kimsenin zevk almadığı su görüntüleri kimsenin bakmadığı denizler su kırılıyor resimler boğuluyor karınca yuvaları yumurta kabukları nile karışıyor canım, “-efendim” istanbul üzerinde uçuyorum mum damlıyor kanatlarımdan mumdan mahalle sokak ev oluyor kızıl bir karanfil açıyor mumlar arasından diğer tarafta iki gül biri gonca aralarından uçuyorum direğe çarpıyor döşüm kızıl karanfilin saçları gülün dikenlerine takılıyor gonca tellere tutunuyor karanfilin kızıl saçları semaha karışıyor gül uçuyor karanfil coşuyor tel yanıyor gonca dönüyor canım, “-efendim” önceden saptanmış bir çukur seçilmiş kürekçiler toprak atıyor genzimde toprak kokusu kürek dolusu yağıyor üzerime ümit planları benim için senin için onun için yapılmış ümitli planlar "gözdemsin" diyor bir ses "en gözdem en güzidemsin" bu çatışmada iyiden güzelden ve ana rahminden vazgeçmeyen biri var mı iyi yanıyor güzel sönüyor ve rahimlerde bebekler Kuruyor canım, “-efendim” bu kaos içinde yalana riyaya adam almaya satmaya seçilmişlerin ve biçilmişlerin izniyle en manzum küfürlere bezenmişken kim “gözdemsin” der bana “tüm zevkleri yüreğine koydum yangıyı yanılgıyı acıyı” “gideceğin yerlerden yürek ateşinin en üst deminden haberim vardı” “müthişi basitte gör istedim” saçma dedim uydurma bunlar “şu an sarmalandığın çarşafla dün terini ben sildim sobanı ben yaktım suyun oldum ekmeğin katığın ama yüreğini delen kurşun da bendim” saçma dedim uydurma bunlar canım, “-efendim” sustur şu sesi canım yanıyor canım yanıyor “anlamadığın sürece karanfilim yine gül’üm goncayım yüzünü yırtan diken etine saplanan mermiyim” “neden böyle olduğunu neden burada ve her yerde olduğunu anlamadığın sürece aratacağım sana” yalan saçmalık bunlar halüsinasyon rüya düş aynamdan bırak beni git canım acıyor canım yanıyor “üç gün öncesinden adapazarı’nı yedi gün öncesinden filipinler’i göstermedim mi sana” “oysa ana rahmindeyken de fısıldamıştım kulağına fırat’la nil arası orta kulakla yüreğin mesafesi kadar üçle yediyi gör ya topla ya çıkar” sus artık çarşafı yak sobayı söndür suyumu kes ekmeğimi köpeklere ver yaratılmışları ve yaratılacakları al bahçene onlarla oyna ödülü de onlara ver gözdeliği de sende olan ne varsa onların olsun vereceksen eğer beni al kendinde yok et kül et ya da bırak çukurumda beni canım, “-efendim” tepeme dikili soğuk bir direk tel örgüyle çevrili küçük bir bahçe güller karanfiller altı toprak yedi çınar tahtası üzerimde terim kurumuş üç düğümlü çarşaf içinde ben canım, “-efendim” üşüyorum canım, “-efendim” üşüyorum canım, “-sarıl bana ben sen’im.” |