KAVAK YELLERİBir zamanlar başımda kavak yelleri esti, Niyetim yaşanası, bir acayip hevesti. Zaman denilen ata gem vurmadan binerdim, Dolanır Kafdağı’nı aşk yurduna inerdim. Dilimden dökülürdü duygular beyit beyit, Çalardı gönül udum hicazkardan, mahurdan. Bin yerde bin güzelin ayrı sevdasındaydım, Bin sevdayı bir kalpte taşır edasındaydım. Yüreğimde küllenen ateşi söndürdüm ben, Bohçaya koymak için sevdaları dürdüm ben. Kendime getirince aldığım sırlı öğüt, Toplanıp göç eyledim o efsunlu şehirden. Şaha kalkmıyor artık içimdeki bezgin at, Uçurmuyor gönlümü hayal denilen kanat. Dönüp baktım maziye, geçen günler boş geldi, Yaşananlar karanlık, yarınlarsa loş geldi. Aklım hüküm verirken vicdanım oldu şahit Devşirdim yarınları umut akan nehirden Yıpranmış düşlerime tüm anılar üşüştü, Her günümün üstüne bir salkım hüzün düştü. İhanetler saklıdır, bitmez korkularımda, Karabasanlar gelip bastı uykularımda. Güç buldu hafızamdan, içimde yatan yiğit, Kurtardım geleceği, geçmişteki zehirden. Sardı duygularımı sonbahar serinliği, Maziye mezar oldu semanın derinliği. Sal be yorgun yüreğim, içinde ne varsa sal, Geçmişte iyi kötü, yaşanan her şey masal. Yenik düşsün de nefsim, son bulsun artık ağıt, Ruhum mestane olsun huzur tüten buhurdan. Halil GÜRKAN |
Selamlar sevgiler Samsun'dan
Gözüne yaş, ayağına taş değmesin