Çocuktum
iki el silah sesi duyulur
daha önceden alışkın olduğundan bütün köy... fazla umursamamıştı önce. çocuktum daha onikisinde ilkin ben koşmuştum ardımdan bütün köy sesin geldiği yer, Berivan ablagülün evlerinin yakınıydı dere yatağının hemen az biraz üstü... ki ne zaman yağmur bütün şiddetiyle yağmaya kalksa dere taşardı o yüzden ailecek az bizde kalmamışlardı... iki el silah sesi ve boylu boyunca toprağa uzanmış bir kız... babanın aybını örtmüş gibi değildi hiçte oysa daha dün... hikayeler anlatırdı... bütün çocukları toplayıp dere kenarına. ki en son Mezopotamya dağlarında yaşanmış (Derviş ile Adule’nin) dermansız aşkını dile getirmişti o içli sesiyle, duygulanaraktan... ve iki damla gözyaşı doldurmaya yetmişti gamzelerini bugün hala anlatırkenki titreyen sesi yankılanır kulaklarımda duyuyorum duyuyorum... yaşı yirmiydi sanırım ve aldırmadan okuyacağım derdi hep öyle hevesli bir çocuk gibi... sonra sık sık bizimle okula gelip gitmeye başlamıştı ailesinde habersiz. ve bir dedikodu aldı başını gitti ta ki gencecik bir insanı yaşamdan koparana dek köyün öğretmeniyle yalnız görülmüş sınıfta... ve bu da yeterliydi tetik düşürülmek için... ki o günden sonra köyün bütün çocukları öksüz kaldı kuruduğunu da saymasak birde dere yatağını iki el silah sesi ve boylu boyunca toprağa uzanmış bir kız... babanın ayıbını örtmüş gibi değildi hiçte nede bütün köyün... çocuktum daha onikisinde bizim oralarda geç başlanır okula çoğu zaman hayvan güdmekten... |