ADIM HÜRRİYETSen benim ilk sevdamsın Nazlıgül Sen benim ilk göz ağrım …sen benim ilk gülüşüm Sen benim sol göğsümün alt başı Sen benim delikanlı duruşum Bir seni özledim delice Bir sana ürperir tüylerim Bensizlik yarım kalmaktır sevdiğim Bensizlik ölmeden tatmaktır ölümü İzin ver. Sende kalayım Nazlıgül Boynuna astığın madalyon Gülüşünde gizem olayım Kızıl şafaklara sürgün edildiğim gün Kırdığın gün umuda durmuş dallarımı Bir ah bırakırım kirpiklerine salkım salkım Bir çığ düşer yüreğine…bir yıldırım… bir üşümüşlük Kaderin kaderim olur o zaman Kederin kederim Ah Nazlıgül Ben gidersem …aynı günün akşamı başlar köleliğin Daha günün ilk ışıkları vurmadan kürek kemiğine Koca/beyin topuk darbesi ile yırtılır şafak Öylece fırlarsın deli fişek gibi yatağından Tabanlarına kan oturasıya Bimecal düşesiye ezilir emeğin Kimler, hangi ara çalmıştır sahi uğursuzluğu gözlerine Haramiliğini kim yazmıştır saçlarına güpe gündüz Bir günde kaç kez soyulur yüreğin Kaç sofraya pay edilir rızan alınmadan Ah benim hüzne duçar gelinim Sen sevdasın gözümün iç çeperine kazınmış Sen güne bakan çiçeği…sen hanımelisin Cansın…canansın yüreğime mevzilenmiş İşaret parmağına bakar gözleri sürmelim korkma Bırak en nazlı yerinden kopsun dananın kuyruğu Yoksa ömür biterde bitmez buyurganların buyruğu Matemin matemim olur bir ömür Sitemin sitemim Ah Nazlıgül Beni ellerinden düşürdüğün an Önce efendin yok sayacak seni…sonra doğurdukların O her daim filozof kesilecek başına Sen yanında eksik etek Düşlerini tenha bulduğu an Kendine alacak ne var, ne yok payını ayırmadan Ki dehan tartışılmaz… tartışılmaz üretkenliğin “Sen ne anlarsın anne” diyecekler sütünü emzirdiklerin Bir kez daha yırtılacak onurun Bir kez daha kırılacak yüreğindeki kadeh Yapma gözünü sevdiğim Bir gülüşünde kırk baharlar yeşertenim yapma Yıkıntın yıkıntım olur bilirsin Sıkıntın sıkıntım Ah!!! Nazlıgül Bir tel saçına secde etsin diye cümle nebatat Kelebekler horona dursun diye gamzelerinde Yıldızlar kölen, yüreğin şölen dedim Yediverenler açsın sol omzunda istedim Karıncalar kol…toprak döl versin onuruna diye yazıldım Madde madde Şimdi vazgeçiyorsun ya benden Çekiyorsun ya gözlerini gözlerimden Bir yanık türkü oluyorum dillerde Bozkırda bir kuru dal genzimde kum tepeleri Boğuluyor acılara gark oluyor yüreğim İblis karanlığı kuşanır göz bebeğim Anla yağmur yüreklim Anla orman bakışlım Bu günüm… geçmişim… geleceğim anla Asıl sımsıkı boynumdan Nefesin nefesim olur cana can Yüreğin yüreğim Ah!!! Nazlıgül Kaç adım geriden yürütürler seni Koluna girmek varken erkeğinin Varken yan yana omuz omuza yaslanmak Koparılacak dil… hizaya sokulacak kul olman Kimin nizamına hizmet eder Sen ki çağları birleştiren, Vahşiyi ehlileştiren, sıratım, dostum, gönüldaşım Hala kaç dağı sırtlayacak narin omurgan Kaç gece uykusuz, kaç saat mesai, yazılacak hanene Karşılığı olmayan. Hangi kirli el çözecek düğmelerini Sırtında yüzlerce ok, Yüreğin hüzünken diz boyu Ve bir inilti sarkacak dudaklarından Sen ki benim; yüreği hasret, yüreği desen desen Yüreği memleket kokanım Çık artık; kafanın içindeki mağaradan, kır zincirlerini üçer beşer Düşürme bayrağını özgürlüğün Ben sahiplendikçe çoğalır, kucaklandıkça büyürüm Tut ellerimden Son olsun tenine yağma, son bulsun bunca eziyet Hoş geldin payitahtıma sevdiğim… Ben; en belalı sevdan aşkların en derini Aç gözlerini ben geldim … Adım hürriyet |