Dalgınlığıma Ver...
bir düş değildi
ki kabustanda öte bir şey gibiydi kan ve ter içinde öylece... neyse ki erken uyandım zar zor olsada biraz... ağzımı dayayaraktan musluğa su içtim bir damlası soluğumda... ve sonra bir mendil aldım masadan yüzüm ki hala soluk... işlemesi parmaklarımın ucunu tetikleyerekten... taa önceden yaşanmış bir sonbahar gününü anımsattı bana. ve yeniden damlacıklar yüzümde belirdi soğukla sıcak arası oysa ufak bir kazaydı sadece yada bir tesadüftü... ki hala çiziklerini taşıyorum bir anlık dalğınlığımın... ehliyeti nerden almışsın diye sertçe çıkıştığımda manav’dan değil her hal ! demişti... yaralarıma aldırmadan gülümsemiştim o an, ve o da tebesüm etmişti başımda ki yarığı mendiliyle sararken o gün bugün hala mendil her elime iliştiğinde başımda bir ağrı öylece dönüp durur ve sanki, az önce olmuş gibi her şey... hala ara sıra o iki yıl önce ki kazanın olduğu yere düşer gözlerim ve dalgınlığıma veriyorum ve sende öyle yap bir kez olsun bilerekten düş yollara ve ister manav’dan olsun ister bakkal’dan... yalnız bu sefer daha dikkatli ol yemin ederim ki- hala başımın ağrısından kabuslar görmekteyim geceleri... bugün aylardan Eylül henüz daha erken biliyorum yapraklarını dökmek için ağaçların... derken,bir araç hızla asfaltı yalayaraktan yanımdan geçer frenin sesiyle bir olur azarlama... camı inmesiyle arabanın öleceksin ulan ! öleceksin... dalgınlığıma verin ne olur... |