Eylül
İşte bir eylül daha kirpiklerime asıldı
İşte yine yağmur bulutları kasvetine hazırlanıyor Güneş mahzunlaşıyor her geçen gün Geceler bir başka yorgun Ben kırık Rüzgâr kırık Yel değirmenlerini okşamıyorum artık Sayısını unuttuğum çekirdekler yüreğimde Kaç kurşun patlamasına esir oldum Kaç ayrılığı taşıdım yıllarca sırtımda Duygularımda yaşlanmış bir hal Ben üzgün Ben ancak kendini taşıyan bir hamal Bana mı kalmış beklemeye kelepçelenmek Bir çift dost göze hasret bakışlarım Bir aşka muhtaç Mısralara sahip aramak haddim değil Anahtar yok Kilit harap Sarılmak bir kol ile bir omuza Bir saç tanesinin yüzüne dokunması Bir tebessümün değiştirdiği bir dünya Seviyorum kelimesine saklanmış yeni bir kâinat Kaos benim Döngüler kısır Neden eylüller hep aynı renktedir Damlalar neden hürriyetine burada kavuşur Ben neden hüzne mağlup olurum her eylül Her bulanık birikintide kendimi görürüm Hangi sözlükte cevabı var Ben neden ağlayacak kadar hürüm Eylül, ah! Eylül Gidenlerin gelmediği Gelenlerin kalamadığı yerdesin Ne renginde renk var Ne bende sana uygun ahenk Çılgın dalgaların ortasındayız Her yan bizimle kaplı Çırpınışların aksedişindeyiz Alabildiğince umutsuz Olabildiğince üzgünüz İnkâr etme boşuna İkimiz de aslında eylülüz. |