rüzgâr attı beni
kara kahve gözleri vardı
şimdiki zamanın koyu elmas çekildi nefesi pustu ahir dünyanın eski bir yasla yıkıldı vakti hazan terki diyar eylerken inadına ay ışığı şairdi sevemeyecektim belki de devrik bir sultana benzemeseydi buluşsun gözlerim mevsimlerle bir dem daha kalbim artık küsmeli dipsiz kuyulardan geçtim ben rutubetli ormanlardan hüküm giydim umursamaz halden anlamaz kadılardan ne yazık üşümem hâlâ geçmedi eski bir şehrin duman kokan duvarları taşlara mahkûm upuzun serviler çekip gider boyunlarına asılmış ikindiler çalmasın bir daha zihnimin kapısını haykırışın kararsız tırnakları gülmeye yetmiyor mecalim yılın en soğuk günleri ağlayacak da değilim ağzımda yarım kalmış bir karar bitkinliğim halka duyurulmamış henüz katline ferman var di’li geçmiş yılların affa çareler arar dalında çığlıklar yolumuz bir kuytu iklimde mahpus zemheriden aman diler asayiş zeval üzre her gülüş kördüğüm sırnaşık ve öfkeli öyle bir makama attı ki rüzgâr beni dil susmasa da gönül susmalı |
sevgim sevgin olsun can şaire,sevgi ve saygılarımla....