Aşk böyle birşey mi bilemiyorum!Gidiyorum... Nefesin bahşedilmişliğine, hakikatin ruhuma temaşa eğledği firkati ülfetine Ne söylesem, yıllara sari sükutumu bir bir şehredip ayan etsem Aşkın abadına gönlümü hasredebilsem ve umutlarımın sultanına iltica etsem... Ne kadar melalim var sa... Katreler misali rahmet için dilenen bir muhtaç sa, meramın sevdaya kavuşmak sa Nefsimin çeperlerinde, irademin acziyetinde esaret çekmek bu kadar kalbe ezay sa Aklım niye soluk soluğa, kuytu viranelerde hoyratlığın dilinde ve çilem korkuy sa Açma perdeleri sinem gün görür... Haşyetin bucağında, ne derlerin kucağında, keşkelerin ocağında zanlarım büyür Dile gelen ne varsa, kalbimin lekeleri sinemde dinmeyen bir sızıysa, hicran yürür Aşk mı bu minval üzre, hakikat ramı ne yüze, içimin titremeleri başlıyor bak yine Niye ağlıyorum, inan ki bilmiyorum... Bin bir hüzünle yolun yolculuğuna başlıyorum,sancılarımla başbaşa inliyorum Kaçıyorum...Bilinmeyen bir adrese, hasretine ram olduğum nefesin mukabelesine Ne kaldıysa nefesten, solmaya amade olmuş bir hevesten, sabrın lehçesinden yine Ne diliyorum, ne kadar biliyorum... Ummanın sesini, içimi sızlatan özlemini, hasreti zerkeden busesini işitiyorum Ne kadar dalsam, dalgalar misali gönlümü sükutun kollaraına bıraksam ağlasam Ruhumu bırakmadan, manamdan kopmadan, kalbim kararmadan aşkı yaşasam Gözümün gördüğü... Hakikat için dile gelen nidanın sevdaya meftun hali ve serzenişi yüreğimi deliyor Ne kadar bigane kalsam, nefsimin nizamsızlığına yansam, kıt aklımla yakarsam Yine de hakkıyla olmuyor, vuslatın perdesi, ötenin aşka ram olmuş vecdi dolmuyor Mustafa CİLASUN |