9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1608
Okunma
erguvan renkli bir akşam
sessizce okşayarak yaprakları
usulca çekilir
bir çift ıhlamur ağacına
bırakırdı sokakları
küçük olanı suç ortağımızdı
ellerini ilk defa onda tuttum
yetişebilir miyiz diyerek gövdesine
çünkü büyüğünde
bir elimiz hep boşta kalırdı
yaz gecelerinde
açık camlardan
ince bir hüzzam dökülürdü
bir ıhlamur ağacına en çok da
hüzzam yakışırdı
belki de bana öyle gelirdi
hüzzam
ıhlamur kokusu
sen
gece
yaz
hüsn-ü adâptandı
ismini söyleyemezdim
belki de korkardım
biliyordum söylesem
dudaklarım yanardı
serin yaz gecelerinde
her yaprağına adını yazdım
kimseler görmedi
estikçe rüzgar
bana hep seni getirdi
belki de bu yüzdendir
senin ıhlamur ıhlamurun sen kokuşu
ve sokağın ikinizden ibaret oluşu
asiye abla
hüzzam makamıyla yalnızlaşan bakışlarıyla
her akşam yapraklarını yıkardı
her gece ıhlamur ağacına ağlardı
asiye abla
o’’nu en çok ben beni bir tek o anlardı
yokluğunda ıhlamurun etrafını
sevdakâr adımlarla tavaf ederdim
ne zordu bilemezsin
ıhlamur
gece
hüzzam
boğazıma kadar hüzün
ve sarhoşların naraları talan ederdi geceyi
seni
beni
asiye abla’’nın gözyaşlarını
cam kapanır
usulca sönerdi hüzzam
ıhlamurun o sen kokan kokusu yağmalanırdı
ağlardım
sükut-u hayal düşerdi gecenin koynuna
ıhlamuru ilkin asiye abla terketti
tabutunun evden çıkışını gördüm
gözyaşlarını sildiği yazması
üstündeydi
geceden kalan gözyaşları
parlıyordu
ıhlamur
ben
öylece bakıyorduk
süryani lehçesi üçüncü ortağımızmış
-ben biloorduum
bizde biliyorduk
ama hiç deşifre etmedik
bir günah gibi gizledik
sufiyanlar dergahtan çıkıyordu
herşeyden bi haberdiler
ve rahmet okumak onların töresiydi
ve merhametperverdi onları gönderen
rahmandı
rahimdi
yalnızların penagâhıydı
aynı gece bitti hüzzam
sanki sol kolum yoktu
sanki bedenim eksikti
o gece döküldü yaprakları ıhlamurun
o gece ıhlamur
bir ölünün sahipsiz hüznünü giyindi
sanki bereketi kesildi yağmurun
annem güzâr-ı ömrüm gibi geçti bahar
dedi ya
pencereyi kaparken
işin aslını ben biliyordum
süryani biliyordu
ve sen gittin sonra
babanın tayiniyle
acı bir hüzzam
ateş gibi düştü
içime
içimize
titredi sanki
o koca gövdesiyle
düşürürken son yaprağını ıhlamur
ben gördüm
adımızın yazılı olduğu yer kanıyordu
sanki delinmişti bağrı
senden emanet sol yanımda
muska gibi taşıdığım ağrı
artık dergâhlarda yasak
hani sufiyanların töresi
hani son dua
yetiş ey rahmet-i hüda
şimdi sırrımla başbaşa kaldım
beni anla asiye abla beni anla
şimdi bir ben biliyorum ölümü
bir de ıhlamur ağacı
süryani
hiç bir şeyi bilmiyor