EBEDİYETE GİDERKEN
Aşk dediği beşeriyetin, yaldızlanmış birkaç söz.
İkimiz de ukbadayız. Sen ve ben... Mana ile öz. Lime lime parçalanacak elbet bir gün bedenim. Elini uzat biz seninle sonsuzluğa göçelim. Fani hayat dediysek, her şeyi de fani değil ya! Allah’a adanmış ömürler vardır, sığmaz ukbaya. Takıp kemendini en ücra köşesine ruhumun, Manası oldun baştanbaşa toprağımın, suyumun. Tutsağın oldum. Şimdi alevli, sarp kayalardayım Bağırsam çıkmaz sesim, sanki dipsiz kuyulardayım İnce bir tül çekilmiş, varlıkla yokluk arasında Tutup kaldırsam tülü, görsem kim neyin sefasında Masum ve özgürce haykırışlarına güvenerek, Ebediyete yol aldı seninle, dönmez bu yürek Sahici rüyaların bitmeyen hikâyesi olduk. İkimiz de vuslatı, Huda’nın takdirine yorduk. Rüzgârında uçurtmamın, hayallerimizi savurdum İlmek ilmek dualarımda yalnız seni dokudum Fezaya çıkarak, gökyüzünde saklambaç oynadım Arşa kadar ikimiz için kalacak yer aradım Ne gelir elden, odur ki Yaratıcıdan dileğim; Bütün günahlarını, senin yerine ben çekeyim. Uyanınca hayat uykusundan, yeşererek birden Arkandan sarıp kollarını, öpeceğim ensenden Şimdi gök kapısından yolladık umutlarımızı… Kader bezemiş, ezelde karmış hamurlarımızı… Rifat SAĞLAM |