Yaylalı Gelin
Saçlarına menekşeler takardı
Çiğdemler toplarken, kekik bulurken Döndüğünde ladin, gürgen kokardı Evine ceylan gibi sokulurken Büyüdü, serpildi kır çiçekleri Ve kır çiçekleri içinde gelin Yakmaya başlarken o, yürekleri Seçildi içinden onca güzelin Yüzü, çiçeklerin en güzeliydi Gülüşü, bir dalı eğdiren rüzgâr Bakışı yürekte duygu seliydi Yüzünden daha ak değildi karlar Yüzünde her daim belirgin neşe, Yanağında aynı gamzesi vardı Ve yüzü her daim dönük güneşe, Durmaksızın aydınlığa bakardı Herkes sevdi onu bu şen haliyle En nemrutu bile kalbini açtı Güldürdü en yüzü gülmezi bile Etrafa tümüyle aydınlık saçtı. Dağı, taşı sevdi; otu, böceği Gülerken delişmen taylarla güldü Kokladı her yeni açan çiçeği Uykusunu seher rüzgârı böldü. Belirdi kapıda bir bir talipler Yüzü, her yiğidin kalbini çeldi Nice mühendisler, nice tabipler Birbiri ardınca kapıya geldi. Bu arı güzellik, bu masumiyet Her yağız yiğidin hayalindeydi Bu, bir taze çiğdemdeki bekâret Asya’ da körpe gonca halindeydi Çabucak kapıldı bir şen rüzgâra Bir taze fidanı sever gibiydi Bir beyaz buluta tutulur gibi Ve çabucak vardı bir zor karara Kapılıp hayale gider gibiydi Tüm hayallerini unutur gibi Kurduğu o çılgın düşleri gibi Büründü beyaza bir gün ansızın Ve gitti bir gün tüm türdeşleri gibi Düştü kollarına bir vefasızın Adı pelesenk olsa da dillere Kurduğu düşlerde hoyratlık yoktu Sarılıp uyuyacağım sandığının İçinde saklı bir sevgisi yoktu Giderek duruldu yaylalı gelin Yüzünde kalmadı o eski neşe Ne bir gece vakti ayı aradı Ne yüzünü döndü artık güneşe Bir ağaç gölgesi de yoktu artık Ne saçta mimoza, ne elde çiğdem Dedi: biz birlikte ağlayacaktık Neden geldin sevmemiştin de madem? Aklı çocukluğunun ilk düşlerinde Direndi bir süre yaylalı gelin O saf masumiyet, gülüşlerinde Kalmamıştı güllerden saf bu güzelin İlk kez üzülmüştü, ilk kez yanmıştı Acıyı yüzünde ilk kez görmüştü İlk kez aldanmıştı yaylalı gelin Bir insan onu ilk kez sömürmüştü. Yaptığı yanlışı düşündü Asya Acaba sevmek miydi yaptığı yanlış Yoksa sevgisini sunduğu muydu? Ve güvenmek miydi yaptığı yanlış Yoksa gerçek sevgi zaten bu muydu? Kırıldı içinde bir şeyleri Asya nın Servi ağacının bir dalı gibi Sevgisi kırıldı, kalbi kırıldı Asya bir dolu kırıkla kalbi Düşlerde kurduğu aşka sarıldı Her adını anan aşkıdır artık Her gülen yüzüne her şiir yazan Her umut kalbine sargıdır artık Temizler kanları, kalbinden sızan… Asya umutlar toplar artık yarına Ve yarınlar yapar umutlarına Dönmek için eski topraklarına Yep yeni düşlere bağlanır Asya… |
Saçlarına menekşeler takardı
Çiğdemler toplarken, kekik bulurken
Döndüğünde ladin, gürgen kokardı
Evine ceylan gibi sokulurken
Büyüdü, serpildi kır çiçekleri
Ve kır çiçekleri içinde gelin
Yakmaya başlarken o, yürekleri
Seçildi içinden onca güzelin
Yüzü, çiçeklerin en güzeliydi
Gülüşü, bir dalı eğdiren rüzgâr
Bakışı yürekte duygu seliydi
Yüzünden daha ak değildi karlar
Yüzünde her daim belirgin neşe,
Yanağında aynı gamzesi vardı
Ve yüzü her daim dönük güneşe,
Durmaksızın aydınlığa bakardı
Herkes sevdi onu bu şen haliyle
En nemrutu bile kalbini açtı
Güldürdü en yüzü gülmezi bile
Etrafa tümüyle aydınlık saçtı.
Dağı, taşı sevdi; otu, böceği
Gülerken delişmen taylarla güldü
Kokladı her yeni açan çiçeği
Uykusunu seher rüzgârı böldü.
Belirdi kapıda bir bir talipler
Yüzü, her yiğidin kalbini çeldi
Nice mühendisler, nice tabipler
Birbiri ardınca kapıya geldi.
Bu arı güzellik, bu masumiyet
Her yağız yiğidin hayalindeydi
Bu, bir taze çiğdemdeki bekâret
Asya’ da körpe gonca halindeydi
Çabucak kapıldı bir şen rüzgâra
Bir taze fidanı sever gibiydi
Bir beyaz buluta tutulur gibi
Ve çabucak vardı bir zor karara
Kapılıp hayale gider gibiydi
Tüm hayallerini unutur gibi
Kurduğu o çılgın düşleri gibi
Büründü beyaza bir gün ansızın
Ve gitti bir gün tüm türdeşleri gibi
Düştü kollarına bir vefasızın
Adı pelesenk olsa da dillere
Kurduğu düşlerde hoyratlık yoktu
Sarılıp uyuyacağım sandığının
İçinde saklı bir sevgisi yoktu
Giderek duruldu yaylalı gelin
Yüzünde kalmadı o eski neşe
Ne bir gece vakti ayı aradı
Ne yüzünü döndü artık güneşe
Bir ağaç gölgesi de yoktu artık
Ne saçta mimoza, ne elde çiğdem
Dedi: biz birlikte ağlayacaktık
Neden geldin sevmemiştin de madem?
Aklı çocukluğunun ilk düşlerinde
Direndi bir süre yaylalı gelin
O saf masumiyet, gülüşlerinde
Kalmamıştı güllerden saf bu güzelin
İlk kez üzülmüştü, ilk kez yanmıştı
Acıyı yüzünde ilk kez görmüştü
İlk kez aldanmıştı yaylalı gelin
Bir insan onu ilk kez sömürmüştü.
Yaptığı yanlışı düşündü Asya
Acaba sevmek miydi yaptığı yanlış
Yoksa sevgisini sunduğu muydu?
Ve güvenmek miydi yaptığı yanlış
Yoksa gerçek sevgi zaten bu muydu?
Kırıldı içinde bir şeyleri Asya nın
Servi ağacının bir dalı gibi
Sevgisi kırıldı, kalbi kırıldı
Asya bir dolu kırıkla kalbi
Düşlerde kurduğu aşka sarıldı
Her adını anan aşkıdır artık
Her gülen yüzüne her şiir yazan
Her umut kalbine sargıdır artık
Temizler kanları, kalbinden sızan…
Asya umutlar toplar artık yarına
Ve yarınlar yapar umutlarına
Dönmek için eski topraklarına
Yep yeni düşlere bağlanır Asya…
güzel şiirinizi kutlarım saygılar