Meşakkatzordur yaşamak aklın şamarına oturunca yürek kayıp aşkların kudurtan arayışlarına bırakma beni satar katarındaki kıymetlerini ilkbahar bulamayınca aradığını ölüm ganimettir onca acıya atar kemendini yaşamın incelmiş boynuna bir intihar daha... bendeki duvarlar örülüyor her yana nefes alamıyor gökyüzü ve aydınlığım dökülüyorum bir uçurumdan aşağı dipsiz kanyona bıraktığım umudu sahiplendi sürüngen bir bilinmeyen daha arıyorum kendimi bulamıyorum bir türlü... tutturduğuna gider nafile anlaşılmaz aklın silsilesi kalkanlı bir kılıcın hikayesinde bir baş ve çaresiz bir yürek kanamaktadır aranmaktadır kahramanlık nedimesi yıkım ve tufanın dilinde artıklarını gömer yaşamın toplu mezarına mezarda dünya döndükçe sahibini arar karanlık... bana mal edilen yine hüsran ayrılık gözlerimle gördüm geceye sızan şafağı nerede kaldın ulan nerede efsane dostluk şafağa geç kaldık işte bir kere daha anlatacağım yinede sonucu ne olursa olsun... kirlenen bir yalnızlık var içimizde kimseye faydası olmayan yabancısı olduğumuz kendimizde bile ’tut elimden kaldır beni’ diyemiyoruz kuru bir meşede damlayan reçine gözyaşıdır gammazın fütursuzluğuna soluklayan hırsızı varlığın sahasında fit attıran retinamda hicrana sarılmış kopuk bir aşktır yaşamak sür hayatın üzerine yaşamını hayır diyebilmek zor olsa da... hayır diyebilsin yüreğin sanada kalmayacak olan küçük çıkarlara |