SİNSİCE GELDİ ÖLÜM
17 ağustos akşamı sevdiklerimizle birer keyif çayı içtik.
evimizin balkonunda sohbetler edip şakalaştık zaman nasıl geçti anlamadık vakit geç olmuştu. içimde anlamsız bir sıkıntı daldık uykuya. saat sıfır üçü gösterdiğinde gecenin karanlığında sinsice geldi ölüm. Sema sanki boz bulanık. Her yer karanlık. yer sarsıldı gök inledi tabiyat ana dirildi. garip bir uğultu vardı. çığlıklar karıştı toza dumana, vakitsizce geldi ölüm. şimdi hayeller enkaz altında kimi yaralı acı ile inliyor. kimi son nefesinivermiş sessizce yatıyor. çaresizlik içinde kıvranıyor ana bacı kardeşler yavrum nerde diye feryat eden analar. göz gözü görmüyor her yer toz duman yardım edecek kimse yok kazma kürek oda yok. acımasızca geldi ölüm. malzemesinden çalınmış binalar, sorumsuz politikacılar. milyarlık mütayitlerin, kartondan evleriyle yıkıldı yuvalar. sığınacak ne bir ocak kaldı, ne sıcak bir kucak bir tas çorbaya ekmeğe aşa muhtaç, rabbim bizleri sen koru yok kimsenin bir umudu çaresiz geldi ölüm. 17 ağustos 1999 salı sabahı tarifsiz bir uğultu ile sarsıldı. Geceyi ikiye böldü bir yanı mutluluk bir yanı hüzün ayrılık İstanbul Sakarya Bursa İzmit tüm marmara’yı sardı bu ayrılık Çaresizlik, sıkıntı ,hüzün,büyük acıya kenetlendik saat sıfır üçü gösterdiğinde gecenin karanlığında. yedi nokta dört şiddetiyle vurdu bizi ayrılık... |
Duyarlı yüreğinizi kutluyorum...