FATİH AT PAZARI (2)
Fatih Semti’ne NİÇİN’i sormuşlar.
"- ÇÜNKİ..." demiş, ama bir türlü devam edememiş, durmuş-düşünmüş. Hiç-bir-Soruya Cevap olmayan, HANİ’lerle başlayan, TABİKİ’ler ile biten Bin-Bir-Türlü NEDEN bulup, evirip-çevirip, YANİ’ler ile Durumu İdare ederken... ACABA’larla Baş kaldırıp "soktu-verdi-beni" beni İşin içine ve; "- NİYE?" diye sordu Yarım-Asır-Sonra 2010’da bana. "- NEREDE benim At Pazarım, Kara Zurna?" SANKİ biliyormuşum gibi; "- NİYEMİ?" diyebildim. Sende değişmişsindir benim gibi, bilirim; BELKİ çok Şey Yitti-bitti-yok oldu ama, " İşte bu da At Pazarı !" diye, NE Yalan’ı soktum, NEDE Sahte’yi Şiirin içine. Karar verdim, didik-didik ettim NASIL’ larla Tarih’i, aradım seni! Belleğimde yalnızca şu BİRAZCIKLAR kalmış senden geri; PARKE TAŞLARI, TAŞ DUVARLAR VE ARNAVUT KALDIRIMLARI. ...Güldü Asfaltlar! Örtülmüş "Kamburu-Cilalı" Parke Taşları. ...Göremiyordu ki Taş Duvarlar, "Be-Te-Be" Karadaniz Mozaikleriyle sıvalı! ...Arnavut Kaldırımları? Çoktan Çimento olup, kalıplaşmış-susmuş, konuşamadılar. Sadece Ağaçlar anlattılar, Kökü Toprak, Dalları-yeşil-Yaprak olan Ağaçlar. Ki İnsafsız El’ler kıymıp-budayıp, kesmiş bağzılarını. -Kökünden kazındığı da söylenir- Bencil Balta öldürememiş, susturamamış Odunu. Susmamış; "- Kesilsem bileYaş’ım, yaşarım" diye, en derin Hücrelerinde birbirlerine anlaratak Gerçeği gizlemiş Gözlerlermiş Geleni-Gideni, Olanı-Biteni "Pencere-Kapı-Ahşap Yapı" Cadde ve Sokakta, "Oymalı Masa, Burmalı Koltuk, Kakmalı Dolap" olarak da Tahta Zengin Konakta. Kala-kala bu Tahtalar kaldı bana At Pazarı! Onlar ki seni anlattı; "- Kesilmeden Ağaç idik. Balta kesti, Keser ile biçildik Teker-Takunya olmaya. Kasten yada Yokluk’tan yakıldı Kimimiz, Kimi yandı-düştü Toprağa. Affederainiz, çok-Özür-dilerim amma; Odun-Kütük-Kalas-Kereste olan bizler kaldık en sonunda, At Pazarı’nı size anlatmaya." (*) (*) Tüm FATİH ve FATİH AT PAZARI Şiirlerini lütfen okuyunuz. |