Nazlı İstanbulEy, nazlı Şehir! Kaç yüzyıl dayandın ecdadıma, vermedin güzelliğinden bir damla Âşıktı Hz. Eyüp sana, âşıktı Sultan Fatih iki güzel yakana Gelmedik biz meşhur Bizans oyununa Tophanede su olduk aktık billur Haliç’e Kırdık boğazına gerilen kahpe zincirlerini Seni, yabancı ellere bırakır mıydık ey sevgili? Ey, güzel İstanbul! Seni yendim diyemeyeceğim kadar Çok seviyorum Sırtımı Haydarpaşa’ya verip bağırıyorum en sıra dışı hayalimde İyi ki varsın İstanbul! Ey, ulu Şehir! Toprağa âşık bir çiftçi gibi yüzümü sürüyorum sana Muhtacım anlasana Taşın altından değil kandırmışlar herkesi Sende aç da kalınır çalışılmazsa Razıyım Sana mecburum korkma Ey, koca Şehir! Üstünde yetmiş iki renk Ayırt etmezsin Herkesi kucaklarsın da beni mi yersin? Bilirim beni de seversin bir dedenin ilk torunu gibi Nazlanırsın ama Gülersin sonunda bana da Ey, serin Şehir! Kar yağınca üstüne çekilmez ayazın Yedi tependen esen rüzgârların üşütür seni Titretmez içimdeki ateşli sevgini Taksim soğuktur şimdi Beşiktaş’a da inilmez En iyisi duygu penceremden seyretmek Beyaz gelinliğini Ey, hasret Şehri! Özlüyorum Çamlıca’nın manzarasını İzlerken boğazın o narin köprüsünü Yoğun trafiğine gömülüyorum Kayan ışıklarında kaybolduğum gibi Altından geçen gemiler kimlerin oyuncağı Sılada unutmuş gibiler yelkenlerini Bir yanına sinmiş binlerce sinirli yüz Öbür yanın sihirli... |