Unutulmaların Günlüğüyalnızlığın yorulduğu yerdeyim sahipsiz sevdalara düştüm iklimsiz yağmurlara sınırın geri dönülmez kıyısında bir gül çizdim düşümde sana gözlerinin limanında bekliyorum gideli kaç ışık yılı oldu bilmiyorum gözlerimde karartma gecelerinin hüznü yoluma çıkar sesini soluğum tutuşacak besbelli kör umuda küçük sevinçler yeter içimdeki eylüle yenildim kendime sarıldığım boşluk sensin geri sayım bu kadar uzun sürmemeli özlemim yağmurludur / özlemim beyaz siperlerimde sen ve yoksunluğun ölümden bahsederken o düşman yalnızlığa inat ucuz bir intihar tasarlamıyorum beklemenin tortusuyla düşlerim düşüyor / ıskalıyorum bir kalmanın ıssızlığı yaşanıyor hınca hınç ağzımda kezzap tadında bir öfkeyle unutulmaların günlüğünü tutuyorum… Nail Yavuz, İzmir Y.düzenleme |
“yalnızlığın yorulduğu yerdeyim
sahipsiz sevdalara düştüm
iklimsiz yağmurlara”
insan neden kendini aşkta harcamayı seviyor, elbette tükeneceksek bu aşk olsun, nasıl olursa olsun
sahte,gerçek,sahipsiz, iklimsiz olsun yeter ki
ben de olsam böyle harcardım kendimi
“sınırın geri dönülmez kıyısında
bir gül çizdim düşümde sana
gözlerinin limanında bekliyorum”
Evet, hep gerçeğini bekleriz, isteriz, ne kadar sahtelerinde olsak bile sahtelerini gerçek sayarız, ya da bir köşemizde hep bekleriz gerçeğini
“gideli kaç ışık yılı oldu bilmiyorum”
Burayı tek alıyorum, çünkü tek olarak bile fazla anlatmaya, bir ayrılıktan sonrası ve sonrasından yıllar sonrası ve daha sonrasını uzun uzun anlatmak yerine bu cümle kullanılabilir mesela, ve bir yandan bana ışığın yitirilmişliğini vurgulaması bu dizenin cabası olsa gerek
“gözlerimde karartma gecelerinin hüznü
yoluma çıkar sesini
soluğum tutuşacak besbelli
kör umuda küçük sevinçler yeter
içimdeki eylüle yenildim
kendime sarıldığım boşluk sensin”
Bu kısımda yavaş yavaş gerçeği istemeye başlıyor şiirimizdeki(şiirinizdeki) özne, bir yol istiyor bir ses, bütün sahteliğin bir arayış olduğunu itiraf ediyor kendine, o boşluk o olmalıydı diyor kendine hani hiçbir sahte aşkın dolduramadığı o boşluk, iç savaş başlıyor burada
“geri sayım bu kadar uzun sürmemeli
özlemim yağmurludur / özlemim beyaz
siperlerimde sen ve yoksunluğun
ölümden bahsederken
o düşman yalnızlığa inat
ucuz bir intihar tasarlamıyorum
beklemenin tortusuyla
düşlerim düşüyor / ıskalıyorum”
pes etmeden, sonuna kadar savaşmalı, ölene kadar kendini öldürmemek lazım ucuz bir intiharla, lakin “düşlerin düşümü” siz yapmayın dedirtiyor hocam, bu laçkalaşmış kısmı silmek geliyor içimden, bu şiirin ıskalayan yeridir bence, vazgeçmek veya yenilmek başka türlü anlatılabilirdi, kaleminiz buna fazlasıyla müsait, gerçi burada “şehrin düşmesi” gibi savaşta kaybedilmesi anlamı var bir tökezleme değil ama en azında “düşü” umut yapalım derim ben, “umutlarım bir bir düşüyor” olsa daha çok içim rahat edecek
“bir kalmanın ıssızlığı yaşanıyor hınca hınç
ağzımda kezzap tadında bir öfkeyle
unutulmaların günlüğünü tutuyorum…”
Ve son, bir başına kalmak ve bu gerçeği bilerek yaşamak, her yutkunuşun boğazı yakarak içe gömülüşü, kezzap tadında elbette her tükürük salgısı, kaleme sarılmak ilaçtır, yakarak acıtarak iyileştirse bile ilaç ilaçtır…
Güzel bir şiirdi hocam
Tebrik ederim
ekrem Ersoy