ZAMAN LAHİKASI
ZAMAN LAHİKASI
I. Sen renkli, güzel, köşeli çakıl taşlarımın birleşimiyle oluşan mozaik gözlerin siyah inci gibi parlıyordu yüzünde yüzün hangi meleğin aksiydi. Gözlerimi açınca sen yoktun karşımda bedenim susku ruhum şizofreni şimdi sessizce bekleyişim bile fenomen uyaksız yazılarım var sayrılığım yüzümden okunuyor halim esrik çektiğim bu ıstırabın ilacı mı zaman yüreğime sıkılan bir kurşun gibi hızlıydı şerha şerha parçalayan avcıydı zaman ümitli olmak gibi bir şey beklemiyorum bu dramada oyuncuyum sulusepken yağıyordu yıldızlar Gözlerimi yumdum cümlemi susturdum toprağa nokta diye konuldum karlar üzerime yağınca ’bakır tenli yapraklar’ gibi düştüm hâlbuki ben geceleri yaşardım geceler bana ilham olurdu II. denizin kokusunu tatmak istiyorum geceyle dokunup denize albatrosları seyredip fener altında yolcu olmak sonra… Belgesiz izler bırakıp gideceğim bir gün martılara bırakıp evleri titreyerek üşüyerek soğuk yağmurların altında saya saya dakikaları saat on ikiyi vurup geceler ilham olunca Gideceğim Bir elma şekeriyle kandıracak dilenciyi bekliyorum - gece vakti dilenci mi olur? Sokak lambaları, kaldırımlar ve vitrin önleri ve bilmem ne belediyesi yazılı banklar da insan dilenir zaman dilencinin ta kendisidir... |
ben geceleri kendimi dilenci gibi görürüm aciz zavallı
çaresiz ama el açmayan elleri sadece rahmana açılan