Kubbedeki Mahyalar
İÇİNDEKİLER
Öz geçmişim Şair kimdir Başlarken 1-Şair 2-Niksarım 3-Dertli Dertli, 4-Selam 5-Zor Geldi, 6-Allahım 7-Beyahu 8-Ben köyümü özledim 9-Acılar rahmettir kıymet bilene, 10-Açtım elimi, 11-affet Allahım, 12-Affet Allahım-2 13-Affın vefa Allahım, 14-Ağaçlar, 15-Allahın emirleri, 16-Allah diye coşalım, 17-Ananın babanın hakkı ödenmez, 18-Allahım, 19-Anda görünür, 20-Arabam düldülüm benim, 21-Arkadaş, 22-Asrilik dediler 23-Aşk nedir, 24-Besmele, 25-Besmele–2 26-Beş akçelik kumaş 27Bir elif miktarı sus 28-Bir tek tekbir ile başlar tekbiri, 29-Çanakkale destanlar, 30-Derviş ve aşk, 31-Dua, 32-Dünden bu güne, 33-Ehli beyt, 34-Erzurum, 35-Erzurum-benim, 36-Gazze Yusuf olmuş kuyu dibinde, 37-Beşdere köyü 38-Gelem Resulüm, 39-Hakkı kötektir, 40-Hatunlar, 41-Hayallerinizi çaldırmayın, 42-Hayat, 43-Hayatın geçer aklımdan, Ey Resul 44-Işıklı köyü, 45-İbrahim canan 46-İmam Hatiplim, 47-İman ile amel, 48-Kadrin kıymeti, 49-Kerkük, 50-Kıyamet, 51-Kimine güveneyim bu insanların, 52-Kullar var, 53-Kulların cemine halk eyle bizi, 54-Nasrettin hoca, 55-Ne çare 56-Nereye gitsek biz imamız, 57-Nerede o eski bayramlar, 58-Neyini methedeyim Çukurca senin, 59-Niksar’ım 60-Hocam, 61-Oğul Muhammet, 62-Oku 63-Okuyun, okuyun,okuyun işte, 64-Olmuyor, 65-Ölüm, 66-Ramazan geldi hoş geldi, 67-Sabah ile yassı nasıl? Müslüman, 68-Sanal değil hepsi doğal idi, 69-Serin ol serin, 70-Sevdalılar anlatır, 71-Sevmek mi, sevilmek mi? 73-Sil gözyaşlarını vatan sağ olsun, 74-Şehitlerimiz, 75-Şu ışıklar çoğalalı hasretim yıldızlara, 76-Taş atan çocuklar, 77-Buz köyü 78-Serenli kasabası türküsü, 79-Ayvalı, 80-Özalan kasabası, 81-Bilgili köyü, 82-Reşadiye –hain pusu- 83-Tokat Artova yukarı güçlü köyü 84-Türkiye’m, 85-Vavla başladık elifle bittik, 86-Yağmur tanesi, 87-Yağmur, 88-Yusuf’um diye, 89-Yarab, 90-Ayşe, Fatma, 91-Gurbet gurbet gezdik budur ahdımız, 92-Gençlere dikkat edin, 93-Hay 94-Yayla anılarım, 95-Kuran Muhammet’tir, Muhammet Kuran, 96-Dünya Dedikleri 97-Künyem Öz geçmişim, 1969 Yılında Tokat Niksar’a bağlı Günebakan beldesinde dünyaya gelmişim.İlk öğrenimimi kendi köyümde tamamladıktan sonra Niksar imam hatip lisesine kaydoldum ve ikinci yılını devlet parasız yatı sınavlarını kazanarak Erzurum imam hatip lisesine kaydımı aldırdım.Beş yıl burada okuduktan sonra tekrar son sınıfta Niksar imam hatibe geldim ve buradan diplomamı aldım 1989 yılında mezun olduktan sonra aynı yıl göreve başladım. İlk önce samsun Ladik Eynekaraca köyü, daha sonra Erzurum Tekman ilçesi Beşdere köyü, Tokat Artova yukarı güçlü köyü, Tokat Niksar Özalan kasabası ve şu an göreve halen devam ettiğim Tokat Niksar Serenli beldesinde görevime devam etmekteyim. Yirmi yıllık devlet memuru hayatımızda daima toplumun haliyle hâllendik, Muhammet isminde bir oğlum ve Ayşenur ve Fatmagülnur isminde iki kızım var. Benim şiir merakım okul yıllarına dayanır. O yıllarda türkü ve şarkı derlemesi yapar hatıra defterlerinde saklardık, gençlik ve görev yıllarında ise mesleğimiz icabı her zaman okuma ve yazma ile beraber olduk. Şiirlerimiz büyük bir kısmının yazılışı son üç yıla dayanmaktadır. Hani derler ya; kimini gurbet, kimini hasret, kimini aşk şair yapar. Bizde bunların hepsi bir araya toplandı ve duygu seli olarak mısralara yansıdı, İnşallah amacımıza ulaşır yazdığım şiirlerden istifade edersiniz, Sizleri şiirlerimle baş başa bırakmadan önce tüm yaşantınızın Allahın razı olduğu bir şekilde geçmesi dileğiyle, Şair kimdir? Şair öncelikle bir yazın insanıdır..Şiir yazan ve söyleyen kişidir.İlkçağlardan günümüze kadar toplumun ileri gelenlerinden,bilici ve sözcü olduğu için toplumun kutsadığı,toplumun ortak duygu ve duyarlıklarının kaynağı olarak görülen ilerici ve dönüştürücü bir kişidir..Ortak duyarlıklar ve değerler toplumdan topluma değişeceği için şairlere evrensel özel değerler yüklemek doğru olmayabilir..Yine de şair kendi toplumunda düşünen,güzel söz söyleyen ve sözü dinlenen bir kişi olarak kabul ve saygı görmüştür.. Şairin toplumdaki işlevi ilkel çağlarda daha keskin çizgilerle belirlenmiş iken günümüzde belirli bir şair rolünden söz etmek daha zordur..Bunun nedeni düşüncenin ve sözün yerini alan yeni değerlerdir diyebiliriz.. Şair yaşadığı dünyayı,olayları ve insanları herkesten farklı algılayan bir kişidir ya da olmalıdır..İzlenimlerini halka aktarırken diğer sanatçılar kadar rahat değildir çünkü ne günlük konuşma dilini kullanabilir ne de düzyazı tekdüzeliğini..Şairin dili diğer tüm yazın türlerinin dilinden üstün ve zahmet vericidir.. BAŞLARKEN Kimini gurbet, kimini hasret, kimini bir aşk, kimini bir dert şair yapar derler ya, bizler de öyle birileriyiz. Beni şair yapan hem gurbet, hem hasret bir de Günebakan beldemiz insanları ve ahvalleri oldu. Şiir yazmak kabiliyet işi derler, belki de öyledir ama çalışmak ve yılların birikimi de buna eşlik eder. Benim şiir merakım okul yıllarından başlar. O yıllar da sadece derleyici ve okuyucu idik, genelde türküleri derler hatıra defteri oluşturur arkadaşlara mektup yazarken mutlak sonunda bir şiir eklemeyi unutmazdık. Bazen tekerlemelerle başladık mektuplara, hani bir varmış bir yokmuş ile başlar ya, aslında hayatın özetiydi bu kelime.. bir varız bir yokuz. Şiirlerimin çoğunu 2008 ila 2010 yılları arasında yazdım. Bana göre şiir yazmak normal yazı yazmak gibi ama o anı yakalamak lazım. Konuyu belirleyip duygular toparlanınca gerisi çorap söküğü gibi gelmekte. Şiirlerimin yaklaşık yarıdan fazlası mesleğimin imam hatip olması nedeniyle dini konuları içermektedir. Şahıslara ait şiirler bazen bir dosta bazen bir eşyaya bazen ağaca bazen e arabaya şiir yazdım. Son bölüme ise Günebakan beldemizle alakalı şiirlerimi koydum. Şiirlerimizde sizlere bir şeyler anlatabildikse ne mutlu bize. Her şeyin hayırlara vesile olması dileğiyle, sizleri şiirlerimle baş başa bırakıyorum.. İsa Özyurt İmam Hatip 2010 Her şiirin bir hikâyesi vardır. Açıklama ihtiyacı duyduğum şiirlerin baş kısmına şiirin hikâyesini veya yazılış sebebini kısaca açıklayacağım. 1-Şair, Her şey kalıplarla düzene girer, Törpülenir, örslenir, kalınlıktan geçer, Şiirler, hislerin, duyguların harmanıdır, Şair, taa derinden, özenle seçer. Beyin kalbe nakşeder, Kalpten çıkan söze, Söz dize olur mısralarda, Kalp beyinle, fikir teneffüs eder. Kirli havalar zarardır ciğere, Kirli fikirler, zarardır kalbe, Kalbimizdeki havayla da şaire, Kalbimizde ki hava düşüncelerimizdir. Şair en kısa yoldan anlatmaya çalışır, Hece ve kelimelerin düzeniyle, Duygu ve düşüncelerin kalıplara dizilişidir, En sade ve usta bir kabiliyetle. 2-Niksar-ım Kelkit vadisinin, nadide yeri, Yeşil Niksar derler, yiğittir eri, Türküsü söylenir, eskiden beri, Danişment-ten yadigârdır, Niksar-ım. Bin yetmiş beş yılı, mevsimse bahar, Kelkit ovasın da, şahlandı katar, Neokaseria şehri, oldu bize yar, Danişment-ten Selçukluya, Niksar-ım. Otuz iki sene, başkentlik yaptın, Türklüğün şanına, ayrı ün kattın, Rumları bu elden, sıyırıp attın, Osmanlıyla devran sürdün, Niksar-ım. Çanakçı deresi, ortadan akar, Leyleğin ağzın da, yılana bakar, Kireç köprüsünden, Kelkit-e çıkar, Su sesiyle beraberdir, Niksar-ım. Erzurum-lu Emrah, Niksar-da yatar, Melik-gazi zaten, burada katar, Kırk kızlar türbesi, onlara bakar, Tarih kokar her bir yanın, Niksar-ım. Taş ocağı, artık taş çıkarmıyor, Nüfusu otuz bin, hiç çoğalmıyor, Buradan gidenler geri gelmiyor, Hallerini soran yok mu? Niksar-ım. Şair deloğluyum, İsa-dır adım, Daima Niksar-da, kalmıştı yâdım, Senden gayrısın da, yoktur muradım, Fidanların huzur sürsün, Niksar-ım, Bundan sonra yüzün gülsün, Niksar-ım. Sevdaya düşüp te sevdiğine kavuşamayan bir gönül dostumuz halini mesajla bana anlattı ve ---hocam benim halime de bir şiir yazar mısın? Dedi ve aldık kalemi elimize. 3-Dertli, Dertli,,,, Mecnun, Leyla sını arar, Arar da hakkına erer, Has bahçeden güller derer, Deriyorum, dertli, dertli. Şu dünya da, hiç gülmedim, Mutluluk nedir bilmedim, Yardan yana çevrilmedim, Yatıyorum dertli, dertli. Yandım; hatırım kim sora? Karlı dağlar dönmüş kora, Derelerin çağlar mola, Akıyorum dertli, dertli. Yollar uzun bitmek bilmez, Sensiz yüzüm billâh gülmez, Merhem yoktur yaram sönmez, Sarıyorum dertli, dertli. Bu yol artık erdi sona, Yaram durma, artık kana, İki kapı çıkar hana, Açıyorum dertli, dertli. Hakkım helal etmem sana, Hiç bakmadın benden yana, Bir dua gönderme bana, Ölüyorum dertli, dertli. Niksar imam hatip lisesi ve--- nimmder-- derneğimizin katkılarıyla 35 inci vuslat yılı buluşması anısına yazılmıştır 4-Selam Yaş otuz beş demiş, az değil hani, Vuslatın kadrini bilene, selam, Biliriz dünyada hepimiz fani, Azmedip bu yere gelene selam. Bizim bu davamız, bir yüce dava, Hakkın kelamıdır, dertlere deva, Daim söylüyoruz, sizlere dua, Hak yolunda giden, kullara selam. Eski günlerimiz yâdıma düştü, Dünden bu günleri, yaramı deşti, Ümitsiz olmayın, düşmez bu testi, Testiyi taşıyan, ellere selam. Aşağıda bacak yok, yukarda gaga, Bu işler ne iştir? Bilin mi ağa, Çekmeye gerek yok, bizleri yağa, Bacaksız gagasız, kuşlara selam. Selam olsun size binlerce selam, Haktan yana daim eyledik kelam, Buraya toplandık, dostları bulam, Hatiple beraber imama selam, Vuslatın kadrini bilene selam, Azmedip bu yere gelene selam, Selam olsun dostlar binlerce selam. 5-Zor Geldi Bugün efkârlıyım, halim sormayın, Eskilerden bir hatıra yar geldi, Ne olduğun eleştirip durmayın, Yâd etmekle yüreğime har geldi. Pişmanlıklar, derde derman olmuyor, Hatıralar karanlığa dalmıyor, Kader dedik, teselliden almıyor, Kelimeler üzerime ar geldi. Eski hesapları vermek zor imiş, Güz gelende başa yağan kar imiş, Derdini sorsan da, ahu zar imiş, Birkaç satır yazı ile sır geldi. Dünya meşakkatli ömür çok kısa, Boş ver deyip geçte, etme hiç tasa, Ne çabukta geldik, kırk denen yaşa, Çift şerit değilmiş, yollar dar geldi. Göklere uzanır hep yüce dağlar, Yerinmemi acep ölüler sağlar, Gözlerimden yaşlar sel olup çağlar, Yağmuru beklerken, birden kar geldi. Mevla ne eylerse hep güzel eyler, Nerede? Haniya? Ağalar beyler, Sizlere bu İsa mutluluk söyler, Defterüamelde sorgu zor geldi Türkiye-nin 30 yıldır uğraştığı ve son aylar da tırmanışa geçen şehit cenazelerinin haberleriyle hüzünlenen gözlere. 6-Allah-ım Akşam bültenleri haber verirken, Gözlerimden yaşlar aktı Allah-ım, Şehidin ruhları hakka yürürken, Bu işler de bizi sıktı Allah-ım Senelerce pekakayla uğraştık, Ergenekon, balyozları da aştık, Millete komplo, bu işe şaştık, Bu memleket artık bıktı Allah-ım. Mahkemeler, adaletten yana mı? Bilinmiyor, ak mı bunlar karamı, Paşa deyip, fazla deşme yaramı, Sular artık çokça aktı Allah-ım. Fırsat verme memleketi bölene, Cennet verdin hak yolunda ölene, Memleket namustur kadrin bilene, Can bedenden artık çıktı Allah-ım. Müslüman Türk artık uyanmalısın, Allah-ın nuruna dayanmalısın, Milli iradeye güvenmelisin, Çiğ kalmadı artık pişti Allah-ım. Konuşmaların da ve vaazlarında –beyahu—kelimesini kullanan Amirimize,,, 7-Beyahu Müftü kral bizde, vezirse İsmet, Şefim ne vakittir bizlere kısmet, Vallahi düşüncem sizlere kasvet, Sabır,sabır doldu, yeter be yahu İmam olduk şehirleri gözledik, Kalabalık cemaati özledik, İlkbahar yaz geçti, işte güzledik, Yirmi sene bitti yeter be yahu. Senelerdir müftülere yağ yaktık, Şehire inmeye, gözüne baktık, Yeter artık, biz bu işlerden bıktık, Köyde bekçi olmak beter be yahu, Herkes bir yol bulmuş kendi halinde, Tayinlerde müftülerin elinde, Hesabın sorarlar günün birinde, Orda hesap vermek beter be yahu. Yazacağım daha çok şey var ama Yırtıklar büyüyor tutmuyor yama, Köylerin postunu attılar dama, Daha bir şey demem sustum be yahu 8-Ben Köyümü Özledim Senelerdir, ayrı kalmak zor geldi, Özledim kardeşim, köyü özledim, Aklıma düştükçe, yüzüm zor güldü, Özledim kardeşim, köyü özledim. Dağların da, koyunları gütmeyi, Çimmek için, derelere gitmeyi, Çit obada, sayvanlarda, yatmayı, Gürgen ağacında, dalı özledim. Bakır tasla ayranını içmeyi, Köy için de, aylak aylak gezmeyi, Kış gelince, kara lastik çizmeyi, Ağaç yayıkta ki yağı özledim. Beraberce aynı kapta yemeyi, İlengeri, terboşluyu,seleyi, Okulda ki gurup denen kümeyi, Kara değirmende unu özledim. Düğünler de, coşkun öten davulu, Mal güderken öttürdüğüm boruyu, Gosdil doldurduğum, yerde kuyuyu, Kara demlikte ki çayı özledim. Kara yolda kayındığım kızağı, Kuş tutarken kullandığım tuzağı, Onbeşimde giydim ala kazağı, Cami önünde akan suyu özledim. Armudu,çördüğü hemde acuğu, Mal güderken eğnendiğim gocuğu, Höllük ile belenilen çocuğu, Kaba pelitteki gölü özledim. Köyün içinde de bulgur sokusu, Bambaşkadır tarhananın kokusu, Erkeklerin belindeki çakısı, Yenge bindikleri şalı özledim. Devretderesiyle köprü deresi, Çağlayan var ötacenin berisi, Artmaz oldu Günebakan hanesi, Ölen rahmet bulsun, sağı özledim. Yıllar geçti, yaşım kırka dayandı, Saçlar seyredi de aka boyandı, Garip İsa, seni böylece andı, Hasretle yâd eden dili özledim, Özledim gardaşım, köyü özledim, Gidem diye, yollarını gözledim. 9-Acılar Rahmettir Kıymet Bilene, Dünyaya geldikse yaşamak için, İsyan etmek neden? Bilmem ki niçin? İyi kötü varsa, biz kullar için, Acılar da bir gün hoştur arkadaş. Çekilen çileler, boşa gider mi? Mevla’m sevenini, hiç terk eder mi? Çileye şükreden, er oğlu er mi? Acılar, günaha festir arkadaş. Rabbim der ki, biz inanan kullara, Yük yüklemem, çekemeyen kollara, Sabrederse, sen müjde ver onlara, Rahman, mükâfatın verir arkadaş. Rahmetin, gazabını geçti ise, Eşit rahmet ettin, sen hep herkese, Çile rahmet olur, mahşer de bize, Çekilen çileler, aftır arkadaş. Gazabın var ise, rahmetin sonsuz, Rabbim, acı bize, olmasak onsuz, Kevser-in başın da kalman ki susuz, Resul-ün şefaati, haktır arkadaş. Mümine cehennem, kâfire cennet, Ölünce anlarsın, bu hadisi net, Sen hala dünyayı, cehennem zannet, Cennete girince bilin arkadaş. Cennete girince diyeceksin ki, Dünya da yaşamak cehennem san ki, Kâfir cehennem de yandığı anki, Dünya cennet imiş der be arkadaş. Şükretmeyi, sabretmeyi örgendik, Zakir ile zikretmeyi örgendik, Şiir ile dil dökmeyi örgendik, Söyletene şükür ile arkadaş. Hayır, söyler isen gitmez ki boşa, Ölüm hemen gelir, bakmaz ki yaşa, İsmini yazarlar, mezarda taşa, Fatiha okuyan olsun arkadaş. İsa der ki hiç acılar biter mi? Amel bizi kabirde terk eder mi? Sevapları rabbim hiç boş eder mi? Zerreden miskale görün arkadaş, Allahın emriyle bürün arkadaş. 10-Açtım Elimi Huzuruna geldim, açtım elimi, Gönülden eyledim, ahdi halimi, Affeyle Allah ım, günah selimi, Rahmetin, ğazabın geçti Allah ım. Uzun emel, uğraşımız olmasın, Gönül, dünya arzusuna dalmasın, Kervandan geriye, nolur kalmasın, Nice kullar, burdan göçtü Allah ım Meşakkat çoğaldı, istekler şahta, İnsanoğlu, her birisi bir ah da, Nefis seyran eder, gönlümüz mah ta Kör şeytan sözüne, koyma Allah ım 11-Affet Allah’ım Ol emrinle geldik, biz bu cihana, Bizleri rahmetsiz, koyma Allah’ım, Başka kime gidim, şükrümüz sana, Bizleri, zikirsiz koyma Allah’ım. Gökleri ve yeri, yaratan sensin, Hükmünle, her yeri kuşatan sensin, Cennette, cemalin aratan sensin, Bizleri, Kemalsiz koyma Allah’ım. Cennet’le Cehennem, biz kullar için, Günahımız çoktur, bilmem ki niçin, Sıfatlar için de Rahim’i secin, Bizlere kul deyip affet Allah’ım. Bizler kuluz, çok şeyleri düşündük, Ömür çemberinde, çokça aşındık, Halden hale, böylelikle taşındık, Halimizi, güzel eyle Allah’ım. Hakkımızda hayırlısı ne ise, Nasip eyle daima bunu bize, Günahımız ne olur vurma yüze, Rahman’ıyla, Rahim olan Allah’ım. 12-Affet Allah-ım Ulu dergâhına açtım elimi, Biz günahkâr mücrim affet Allah ım. Suçumuz çok oldu günah selimi, Rahmetin sonsuzdur maffet Allah ım. Sabah olup henüz güneş doğmadan, Bize rızık olmaz yağmur yağmadan, Azrail bu canı baştan sağmadan, Güvencimiz sensin affet Allah ım. Huzura gelip te divan durunca, Mahşerde terazi mizan kurunca, Hesabı ver artık diye sorunca, Yüzümüz karaysa ak et Allah ım. Dünya derdi bitmez, zahmeti çoktur, Dünyayı versen de yinede yoktur, İnsan kalbi kırmak zehirli oktur, Günahımız çoksa yok et Allah ım. Rızanı kazanmak sade muradım, Dünya zindanında çok şey aradım, Cennette okunsun ne olur adım, Huzurunda bizi saf et Allah ım. İsa kulun hallerini söyledi, Affeder mi? acep Mevla’m neyledi, Rahmetine kulun nazar eyledi, Kul hatasız olmaz affet Allah ım, Günah yığınını maffet Allah ım 13-Affın Vefa Allah-ım Zorluğunla beraber kolaylığın var ise, Sevgi, saygı, merhamet gönüllerde yar ise, Yokuşu var inişin buda intizar ise, Kul hatasını bildi tövbe etti Allah ım, Rahmetin nazarına gıpta etti Allah ım. Bir gün gelir âlemler parça parça dağılır, İnsanoğlu dünyadan toplu cana kovulur, Mizan terazi günü sorgu sual sorulur, Kul rahmetine geldi iman etti Allah ım, Cennetin bahçesine gıpta etti Allah ım. 3 Kandığımız şeytan mı? Yoksa şeytan biz miyiz? Nefsin seni fethetmiş, kalın mıyız tiz miyiz, Yollar dikenle dolmuş, Şu cihanda iz miyiz, Hoş bir seda kubbede geri kalsın Allah ım, Azrail şu ruhumu tatlı alsın Allah ım. Zerre miskali amel gizli kalmaz ki andan, Bir tatlı kelam bile hayır olur cihandan, Gönül kırmak her zaman seni kırmak Allah ım, Cennetindeki akan tatlı ırmak Allah ım. Haset etmek ne kötü eritir sevapları, İslam da gıpta vardır o doldurur kapları, Şu üç günlük dünyada iyi yap hesapları, Hasedin fesadına eriştirme Allah ım, Ahirinde ateşle görüştürme Allah ım. Bin bilsen de birine, danış demiş atalar, Ancak böyle düzelir, yanlış olan hatalar, Amel denen defteri hayır ile çatalar, Öğrenmek yaşla değil, ölene dek Allah ım, Öğrenmeyi terk eden, elenecek Allah ım, Mümin olan insanlar, olmamalı lanetçi, Misafir olan kullar, dünyada emanetçi, Sükûtu rahmet bilip, olasın selametçi, Lanetçi yapma bizi, ne olursun Allah ım, LAİLAHE İLLALLAH, haksın birsin Allah ım. Dargınlıkları kovun, barış olsun muradın, İnsanoğlu dünyada, çok duygular aradın, Öldün ise cennette, okunmaz ise adın, Ateş yakar bedenin, ruhun cefa Allah ım, Tövbe ettik bin kere, affın vefa Allah ım. İsa kulun sözüyle, ahde vefa Allah ım. 14-Ağaçlar Ağaçlardır, yeryüzünün süsleri, Orman olur, Gülşen olur, bağ olur, Bahar gelip, yeşerince üsleri, Yaprak verir, meyve verir, gül verir. Ne zaman ki yaşı kemale erer, Odun olur, tahta olur, kül olur, İnsanoğlu ondan çok şeyler derer, Kaval olup öter de bülbül olur. Ağaçların çoktur bize nimeti, Kapı olur, eşik ulur, ev olur, Yeşilinin bambaşkadır hürmeti, Süslendikçe dağlarda sümbül olur. Ağaç yetiştirmek, ayrı bir sevap, Rahmet olup, günahlara af olur, Devam eder, ölsen bile sevabı, Bakarsın ki, defterinde dev olur. Saymakla biter mi, ağaç nimeti, Tespih olur, kalem olur, uç olur, Şu dünyada, bizlere çok nimeti, En sonun da, ölene tabut olur. 15-Allah’ın Emirleri Allahüekber; Tanrı uludur, Eşhedü enla ilahe illallah; Şahidimki,Tanrıdan başka yoktur tapacak, Eşhedü enne Muhammeden rasulullah; Şahidimki,Muhammet onun peygamberidir, Hayyaalessalah; Haydin namaza, Hayyalelfelah; Haydin kurtuluşa, Allahü ekber; Tanrı uludur, Lailahe illallah; Tanrıdan başka yoktur tapacak… Uluların ulusu, yegâne mabut odur, Övmek ve övülmek, itaatimiz budur, Şahit oldum inandım, yöneldim haktan yana, Peygambere dayandım, şefaat eyle bana. Şahadet getirerek, imanım tazeledim, Namaza yönelerek, günahlarım eledim. Kurtuluş ancak sende, felahın kullar için, Gafil olman insanlar, kurtuluş yolun seçin. Allah büyüktür diye, her daim tespih ettim, Yoktur başka tapacak, hak rızasına yettim. Günde beş kez okunan, bu ezanlar şahittir, Müslüman yurdu bura, daim bize aittir. Camiler kışla bize, minareler şahadet, Bunca emek verilen, bu dünyamız marifet. Gökyüzüne yükselir, bir Allah dercesine, Beldelere süs oldu, er oğlu ercesine. Sabah oldu uyandın, Allahü ekber ile, Kuşlar bile dallarda, ötüyor geldi dile, Öğle günün yarısı, yine hakka çağırır, Namaza gelin diye müezzinler bağırır. İkindi haber verir, günün az kaldığını, Ömür sayfalarının, ömürden çaldığını, Akşam ezanı ile, günün artık bitmiştir, Namaza durdun yine, çalıştığın yetmiştir. Yassı vakti gelince, işin sonu gelmiştir, Namaz ile beraber, günahın silinmiştir. Ne mutludur ki sana, abdest ile yattın ya, İster uyan ister öl, hakkın emrin tuttun ya. İşte böyledir ömür, dünya denen kürede, Dünya akıp gidiyor, dedelerin nerede? 5 Gidenler borçlu değil, gerideki kalana, Sözler hakikat olsun, ne gerek var yalana. Bizler borçluyuz bilin, gelecek nesillere, Hayır hasenat yapın, bırakın kefillere. Üç şey ile gidersin, kabir denen evine, Akraba, mal, dönüyor, amel varsa sevine. Kaldın bak amelinle, ne mal kaldı ne ayal, Kabir denen çukurda, nice nice olur hal. Karanlığın ışığı, bur dan gider oraya, Ne güneş görür ora,nede gerektir aya. Toprak olup çürüyor, asılının esası, Kemik bile eriyor, turab ömrün kasası. Nasıl yaşadın ise, öyle öleceksin bak, Nasıl öldü isen, yine öyle oluyor kalk. Yaptıkların hesabını, mizanda vereceksin, Zere miskali amel, aşiyan göreceksin, Sevapların ağırsa, gir denilir cennete, Ne mutludur sana ki, var mı dır bundan öte. Günahların ağırsa, işin kötü bilesin, Cehennemin narıyla, yanacaksın bak kesin. İsa derki ne olacak, bilinmez ki hallerim, Aleyhimde şahittir, ayaklarım ellerim. 16-Allah diye coşalım, Öyle insanlar var ki, toprak içinde cevher, Molozlardan bana ne, her birisi bir nefer, Ümitsizlik yakışmaz, her yeni gün bir seher, Ummanın ortasında umutlara koşalım, Hak emrini tutarak Allah diye coşalım. Eskinin hatasını söylemek neye yarar, İbret alıp maziden doğru yöne ver karar, İnsan sevdiği yardan daima şefkat arar, Kini nefreti silip mutluluğa koşalım, Hak emrini tutarak Allah diye coşalım. 10-Ana, Orta Asya bozkırlarından bir nefer, Özüyle gelmiş Anadolu ya her sefer, Hanede reis olmuş cephelerde er, Allah bile kelamıyla bak onu över. Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar, Erkeğine sadık olur çok vefalı yar, Yaslanırız duvar gibi ar etmeyiz ar, Bu birliğin rahmetine değmesin nazar, Çilelere göğüs germiş, zorluklar aşmış, Dere tepe geçim için çokça dolaşmış, Azıcığa şükreyleyip çoğa ulaşmış, Anadolu ya sığmayıp dünyaya taşmış. Kelimeler yetmez, seni anlatmalara, Eski anayı anlatsam şimdi sağlara, Dağlar taşlar ova oldu indik bağlara, Ananın çektiği çile sığmaz dağlara. Bir ulu çınardır onlar, her zaman daim, Erkekleri nere gitse beklerler kaim, Nasip olsun daim size cenneti Naim, Anam olmuş, yârim olmuş, bütün hercaim, Deloğluyum ana sözü kutsal kelime, Bazı şeyleri yazdım bak düştü dilime, Geçen günler bir daha hiç geçmez elime, Ana kıymeti bilmeyen, eyvah haline 17-Ananın Babanın Hakkı Ödenmez, Ananın babanın hakkı ödenmez, Ölüp gider bir gün bir daha gelmez, Aklıselim olan beddua almaz, Bur da garip garip haller oluyor. Oğlum büyüsün de çok ömür sürsün, Kızım annesinin elini alsın, Allah’ın emrini iyice bilsin, Bur da garip garip haller oluyor. Doğurup ta sokaklara salmadı, Gece düzgün uykulara dalmadı, Büyümen de kolaylıkla olmadı, Bur da garip garip haller oluyor. Gün geldi, zamanlar ne çabuk geçti, Onlar da her şeyden elini çekti, İhtiyarlık işte, belini büktü, Bur da gerip garip haller oluyor. Sende bakıyorsun, ama ne diye? Eceli gelince ölecek diye, Malı mülkü bana kalacak diye, Bur da garip garip haller oluyor. Arada ki farkı iyi anla bak, Böyle halk eylemiş bu âlemi hak, Ana baba öldü boş kaldı tabak, Bur da garip garip haller oluyor. Yaratan rızasın almak istersen, Anana babana iyi bak insan, Hakkın da rızası bundadır bilsen, Bur da garip garip haller oluyor. 18-Allah-ım. Kanayan yaraya bir lahze ilaç, Yarap rahmetini bizlerede aç, Bilinmez ömürden dakikalar kaç, Ölüm bize her an gelir Allahım, Mümin olan seni görür Allahım. Ömrü hayatın içine sakladın, Namaz emrin ile bizi akladın, Sınav dünyasıyla bizi yokladın, Canlı olan birgün ölür Allahım, Cennette cemalin görür Allahım. Cuma namazıyla hakka yönelen, Bir anı vardırki kabül görünen, Hak rızasına kuldur bürünen, Senin gönlün kulda şoldur Allahım, Sana secde eden kuldur Allahım, Ramazanda verdin kadrini bana, Bin aydan hayırlı fevzin alana, Sonunda cehennem azat kuluna, Oruç senin yüce sabrın Allahım, Hediyedir bize kadrin Allahım. Gelirken agladık, siz sevindiniz, Giderken sevindik, siz agladınız, Dünya derler burda biz misafiriz Misafirler gelir gider Allahım, Konaklayan birgün göçer Allahım, Acılar rahmettir kadrin bilene, Tanrım nazar etmez daim gülene, Kullar kırk kapıdan rahmet dilene, Belalarla kul imtihan olunur, Ahrete giden buradan alınır. Hayırda senindir şerde senindir, Sıgınagın varsa oda dinindir, Dermanın ararsan muayenindir, Devasız bir bela vermez Allahım, Ümidin kesenler onmaz Allahım. Hak bildigi için yazmış kaderim, Yarın bürgün huzurunda ne derim, Narıcehiym ise egerki yerim, Suç benimdir kimse bilmez Allahım, Bu kul sensiz yüzü gülmez Allahım. İsa derki bu dünyanın halleri, ahretin bilinmez ehvalleri, Anlarmak yetmiyor çok hayalleri, Hayalimiz hayır olsun Allahım, Seni seven seni bulur Allahım. 19-Anda Görünür Âdem yaratıldı, cennet düzünde, Dünya meşakkati vardı gözünde, Kelam ile konuşurken sözünde, İnsanlık atası anda görünür. Nuh u biz tufanla, anarız hakla, Dünya suyla doldu, isyanı pakla, Gemisin yüzdürdü, cümle mahlûkla, Ummanın kotası anda görünür. Musa tur dağında konuştu hakla, Hadi Musa gitte şerleri pakla, Sihirbazlar gelmiş sihirli okla, Musa nın asası anda görünür. Eyüp peygamberdi çileli olan, Seneler dâhili, Mağarada kalan, En sonunda, hakkın rahmetin bulan, Sabır ın mimarı, anda görünür. Yusuf u kuyuya attılar niye? Yakup ta kör oldu, ah diye diye, Kurtlar gelmedi ki, Yusuf u yiye, Güzelliğin yâri, anda görünür. Ateşe atılan İbrahim Halil, Ateş gülistanla, gösterdi delil, Nice gün gösterdi, Rahmanı Celil, Hakkın da Halili, anda görünür. Kurban adanmıştı, hakka İsmail, Bir koç ile geldi, gökten Cebrail, Bunlara şahitti, melek Mikail, Kurbanın anısı, anda görünür. İsa yı ruhullah, karartılırdı, Babasızda insan, yaratılırdı, Çarmıhın etrafı, kuşatılırdı, Göklerin seyranı anda görünür. Sözler kifayetsiz, övmeye onu, Nebi ve resulün, gelmişti sonu, Kur an da toplandı, hepsi bir konu, Resulün nurları, anda görünür. Muhammed Mustafa, Ahmet i Mahmut, Sevgili Habib im söyledi mabut, Kur an emri geldi yok oldu tagut, Kelimeyi tevhit, anda görünür. Ümitliyiz resul, senle gülmeye, Özümüzden fazla, seni sevmeye Mahşerde şefaat, bize gelmeye, Şefaat etmekte, anda görünür. Yirmi dokuz bindir, nebi ve resul, Onlara uyanlar, oldu hakka kul, Ayırt etmeyiz biz, hepside resul, İmanın aslı da, bizde görünür. Mümin Müslümanız, şükrümüz sonsuz, Ömür son buluyor, eceller ansız, Öbür dünyada da, olmaz ki onsuz, Muhammet Mustafa, anda görünür, Şefaat ehlidir nura bürünür, Ümmetin olarak hakka yürünür. 20-Arabam; Düldülüm, Benim. Yetmiş altı doğumluyum, Araziye uyumluyum, Ne yüklersen, çekmem demem, Ben İsa dan sorumluyum. Eski demen, küserim ha, Selamı da, keserim ha, Yolların da, eserim ha, Ben İsa dan sorumluyum. Motorum da, bin dört yüz dür, Binek tipi, üstü düzür, Ne kadar översen azdır, Ben İsa-dan sorumluyum. Adım reno, soyadım yok, Çok çileler çektim ben, çok, Övülmeye karınım, tok, Ben İsa-dan sorumluyum. Vah zavallım dertlenmiş, bakalım İsa ne demiş? Emektarım, canım benim, Tükenmeyen anım benim, Taka tuka yanım benim, Sen usta dan sorumlusun. Odunumu çekenim sen, Tütünümü dikenim sen, Gosdilleri sökenim sen, Sen usta dan sorumlusun, Her yanından ses geliyor, Dağı taşı hep eliyor, Bazen görenler gülüyor, Sen usta dan sorumlusun. Nazikliğe hiç gelmesin, Benzini de, hiç sevmezsin, Oto gaz dan, hiç dönmezsin, Sen usta dan sorumlusun. Çıkar gider, bayır bacak, Yağlı değil, kara kucak, Taksi değil, san ki uçak, Sen usta dan sorumlusun. Arabamın, halleri bu, Radyötörün, içtiği su, Kirlendiyse, onu sen yu, Sen usta dan sorumlusun. Geçen gün, Hala oğlum, Adil metin söyle dedi; -Bu araba çalışıp gitmez de, senden korkusuna çalışıp gidiyor,, Halam oğlu, Adil Metin, Dedi bana, bu çok çetin, Bu hiç çalışmaz da, lakin, Senden korkup ta gidiyo. Bazen çalışmıyom diyo, Baksana bu naz ediyo, Kulağını çekince de, Korkusuna hep ötüyo. Gelelim bizim yeğen Süver Özyurt-a --Hocam dedi, her şeye şiir yazıyorsun bu arabayada yazsana,, İŞTE YAZDIM SENİMİ KIRAYIM…. 21-Arkadaş,, Arkadaşlık kardeştir, ondanda öte, Can olur, canan olur, daim hilkate, Paylaşmaktır dertleri derman ürete, Bazen dertlendik, bazen güldük arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine, olma arkadaş. Teknoloji şahlarda, ileti fazla, Ayak uydur bunlara gardaşlık gazla, Sanal âlem çoğaldı, olmuyor azla, Çokça arkadaş ile dolduk arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine olma arkadaş. Foce, moce güzel şey arkadaş bulduk, Uzaktaki dostlara hep mesaj saldık, Ara sıra ellere kalemi aldık, Sıra sıra şiirler yazdık arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine olma arkadaş. Beldemizi anlatan bir site kurduk, Bu sayede çoğuna haber duyurduk, Bazen de hep beraber şiir okurduk, Paylaşmak güzel şeydir buyur arkadaş, Sesini tüm cihana duyur arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine olma arkadaş. 22-Asrilik Dediler Asrilik dediler, soyunmanın adına, Bakmazmış erkekler, kıza kadına, Doymadılar, çıplaklığın tadına, Güzel ahlak düşmez oldu yâdına. Asrilik deyip te, dinden mi olam, Asriliğe dinim ile yol bulam, Asriliğin ilmiyle, fennin alam, Solacaksam, Allah yolunda solam. Allah yaratı da, insan üretir, Sende halka, hayırlı bir iş getir, Akıllı olanlar fikir türetir, Kolay değil zorluklara güç yetir. Allah-ın rahmeti, dünya da çoktur, Üreten insanlar topluma haktır, Üretmeyenlerin değeri yoktur, Sonu hüsran olur zehirli oktur. Çağı ıskalayanın hali ne ola, Emsallerinden geri kaldı yola, Dünya bu, hiç gelmez vermeye mola, Hayırda yarışanların sonu hayrola. Bu şiirimizin bir kısmı hocamız Sait Çamlıca hocamızın kitabından düz yazıdan alıntıdır. 23-Aşk Nedir? Söze nasıl başlasam diye düşünürken Dilime ne düşerse yazam dedim, Aklıma ne gelirse,, Bu zamana kadar neler söylenmedi ki, Aşık maşukunu düşte görürken, Anlatılmaz yaşanır denilmedi ki, ……………………………….. Önce aşkın sarmaşık kökünden türediğini söylemek lazım, Sarmak, sarmalamak, sarılmak, Yoksa yanıp kavrulmak mı? Neydi aşk İki türlü aşk var derler zahiri ve batini, Sonunda ikisi de aşk ya üç kelime bir hece, İnsanları yürütür hem gündüz i hemi de gece, Neler olmuş aşkla dinleyin bari iyice. ……………………………………… Sevgiliye meramını anlatmak isteyen delikanlı, Kelimeler arar ki, şimşekler çaksın, versin yankı, Nasıl başlamış söze? -Gözümde öylesine tütüyorsun ki, Dumandan hiçbir yeri göremiyorum. Neydi aşk* Nasıl duyguydu? Yürek yarası mı? Ciğer paresi mi? Ferhat a kayaları deldiren mi? Mecnunu çöllere salan mı? Yunusu yollara koyan mı? Mevlana yı döndüren mi? Veysel e,, ‘’ Güzelliğin on para etmez, Şu sinemde aşk olmasa’’ Dedirten mi? Neydi aşk? ………………………………………… Neler söylettin, neler yaşattın, Çağ açıp çağlar kapattın, Gün oldun boran idin, Gün geldi Turan, Kafkaslardan Tuna ya varan, Peygamber duasını alan, Çanakkale de, metre kareye atmış bin mermi düşerken, Mermileri bir gül gibi karşılayandı aşk,, Ulu batlı Hasan ın, vücuduna saplanan oklara rağmen, Elindeki bayrağı koşarcasına surlara diktirendi aşk. ‘’Ya İstanbul beni, Ya ben İstanbul u alırım’’ diyen Fatih in fermanıydı aşk, Seyit çavuşa iki yüz elli kiloyu kaldırtan, Son atışla İngiliz donanmasını batıran, Çanakkale destanıydı aşk. ………………………………………………….. ‘’Anam babam sana feda olsun ya Resülüllah,’’ Diyen Musab bin ümeyr aşık olmasaydı, Parça parça olana kadar savaşırımıydı? Kays,, değimliydi Mecnun olan, Leyla derken Mevla’yı bulan, Aşkla dönmeyen, ölünce gülebilir mi? Ölümü, maşuka kavuşma bilen, Mevlana âşık değimliydi? Allah la yanmayan yanamaz, Yanmasaydı Akif, olur mu idi latif,,? Yazılır mı idi istiklal marşı? Aşkla yanmayan sevemez, Habibullah Allahın sevgilisi demek değilmiydi? Aşkla yanmayan ölemez, Aşk kavuşamayacağını bilsen de sevmektir, İbrahim in ateşini söndürmeye giden karınca misali, O yolda ölmek var ya dercesine, Ne diyordu âşık; ? -Göz kapaklarımın içine resmini mi yapıştırdın, ey güzel! -Gözlerimi her kapatışımda seni görüyorum. Herkes ayrı anlatır aşkını,,,, Kimisi de; ‘’Gönül çalamasan aşkın sazını, Ne perdeye dokun ne teli incit, Çekemesen eğer gülün nazını, Ne dikene dokun ne gülü incit’’ Neydi aşk? Bu dünyaya sahip insana İnsanlık için çalışma idealine kavuşturunca, Neler yapmaz ki gelecek uğruna, Gençlerden ümit karım, Geleceğin sahipleri, Büyüklerin talipleri, Devrin ehli salipleri, Geleceği yöneten aşk, Karaları ak eden aşk, İnsanlığın temeli aşk, Aşk nedir? ………………………………. Şimdi böyle aşklar sevdalar kalmadı demeyin ne olur, Kıbrıs barış harekâtına bakın, Ölüme giden gençler âşık değimliydi? Otuz yıldır terörle çarpışan, Mehmetler âşık değimliydi? Vatan aşkı, Millet aşkı, En ulusu BAYRAK AŞKI, SONUNCUSU ALLAH AŞKI, Neydi aşk? …………………………………………… Ya rab aşksız bırakma bizi, Aşkımız biterse bizde biteriz, Biz maşuksuz neyleriz? Hangi yana gideriz? Gönülde aşk, Dilde aşk, Dikende de Gülde aşk, Havada aşk, Yerde aşk, Her an bizde, Dilde aşk, Ya sizce? ? ? AŞK NEDİR? ? ? ? ? ? 24-Besmele Bismillahirrahmanirrahiym. Esirgeyen ve bağışlayan Allahın adıyla. Tüm yarattıklarını esirger, Günah işleyen kullarını bağışlar, Besmeledir ekmeğimin bereketi, Sofrada dedim bismillah, Hayat onsuz olmaz odur hilkati, Sabahtan kalktım bismillah. İster yola git, istersen kula, Her işin başında ola, Mimin onla huzur bula, Her safhada de bismillah. Akşam oldu eve geldin, Hanene de selam verdin, Kafayı yastığa koydun, Uyumadan de bismillah. 25-Besmele,,, Bismillahtır besmelem, Allahın ismi ile, Rahman, rahim devamı, kul rahmetini dile, 9 Esirger ve bağışlar kafir olsa kul bile, Besmeledir müminin yegane ahenk taşı, Onunla yol alınır, işlerin gerçek başı Ekmeğime bereket, işime rahmet katar, Kötü duygu düşünce,o söylenince yatar, Şeytan sesin çıkarmaz, sanki maziye batar, ,Besmeledir müminin başlangıçtaki sözü, Esirger ve bağışlar işte hayatın özü, Allah ismi olmayan, işlerin rasgider mi? Esirgeyen Allah ım, kulunu terk eder mi? Günahımız yığınla, içimizde beter mi? Besmeleyle yol alır, müminin ayakları, Daim hayır yazıyor, müminin parmakları. 26-Beş Akçelik Kumaş, Kendi halinde bir tüccardı, Bir gün karar verdi, göçünü yükledi, Gemi idi vasıtası, yolu çok ırak, Endonezya idi, hedefi firak, Kanaatkâr idi, aza yetinen, Kumaş satar idi, halka yetiren, Az olsun, temiz olsun, derdi, Yanında çırağına öğüt verirdi, ……………………………. Derken, Bir gün dükkâna geç geldi, Çırak satış yapmış iyide bir kar yapmıştı, Merak etti sordu, —Hangi kumaştan sattın? —Şu kumaştan efendim, —Metresini kaça sattın? —On akçeye, —Nasıl olur? —Beş akçelik kumaşı, on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamın, görsen tanır mısın? Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, Helallik istedi ve paranın fazlasını verdi, Müşteri şaşırmış, daha önce böyle bir şey görmemişti, Ne demekti hakkını helal et? …………………………………. Olay kısa sürede dilden dile dolandı, Ve sonunda Kralın kulağına vardı, Kral tüccarı saraya çağırdı, Ve sordu, -‘’Sizin yaptığınız davranışı daha önce duymadık, Duymadık ve görmedik, Bunun aslı nedir’’dedi -‘’Ben Müslüman’ım’’ dedi tüccar, —Dinimiz böylece der, Kazancıma haram girdi ben bunu düzelttim, Kral, —İslam nedir? Müslümanlık nedir? Diye soruları sıraladı, Tüccar anlattı, Fazla zaman geçmemişti Kral Müslüman oldu, Ve sonunda halkta kabul etti İslam’ı,, …………………………………………………. Yapılan tek şey vardı sadece, İnandığın gibi yaşamak, Güzellikleri paylaşmak, Söz dili değil hal diliydi etkileyen, Konuşmaktan çok yaşamaktı, Anlatmaktan ziyade davranış dilini yaşatmaktı, Resülullah ne derdi, ‘’Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet günü Peygamberler, sıdıklar(doğrular) ve şehitlerle beraberdir’’ 27-Bir Elif Miktarı Sus, Sus gönlüm! Hayır, söylemezsen sus, Şer söz her zaman kâbus, Söylersen hayır söyle, Hayat güzeldir böyle. Unutma ki çok mal haramsız, Çok söz yalansız olmaz. Sus gönlüm! Çok dile getirme, Her şeyi dillendirme, Sen dile getirdikçe gönlüm coşuyor, Meraklaşıyor, beklemek daha da zorlaşıyor, Az söyle, öz söyle, Hayat tatlıdır böyle, Az söyle ki, hakka karşı yanlış söz çıkmasın, Susuşun efkârın olsun, haksızlıklar yıkmasın. Sus gönlüm! Az kaldı bahara, Denizin içinde görünmeyen dalgalardır yüreğin, Beklemekten başka çare olsa durmazdın, İlaç bile beklemeden tesir etmez biliyorsun, Çiçek bile vakti gelmeden açmıyor görüyorsun. Sus gönlüm! Her kışın sonunda baharın var, Dualar ardında harın var, Sabahı olmayan gece gördün mü hiç? Uzak yollar yakın oluncaya kadar sus! Her sıkıntıdan sonra ferahlık gelir, Seni senden daha iyi hak bilir, Rabbinin hükmü vuku buluncaya kadar, Senin nasibin seni buluncaya kadar sus! Sus gönlüm! Sebepler halk edilinceye kadar, Acılar bala dönüşünceye kadar, BİR ELİF MİKTARI SUS! Bütün bu susmalara karşılık, Her şeyde bir hayır,her işte bir hikmet olduğunu bil, Her susuşun bir cevap olsun, İçten yakarışın duan olsun, Beklediğin umut, Sevdiğinin vurgusu olsun. Sus gönlüm! Zamanı gelince söylenecek sözler var, Aşk ile yürüyen, yorulmayan dizler var. Bazen sus bazen susma! Haksızlık karşısında susma, Ama asla zehir kusma, Unutma ki hiddet şiddettir, Şiddetle bir yere varılmaz, Yumuşak huy her an hürmettir, Tatlı sözdü yılanı deliğinden çıkaran, Ama Müslüman yürekler vardır, Sevdi mi cennet kesilir, Kızdı mı cehennem, ‘’Yumuşak huylu isem sanma ki uysal koyunum Kesmeye gelir amma eğmeye gelmez boynum’’ Kırıl ama asla eğrilme, Doğrunun yanında asla eğriye yer yoktur, Boş sözlere bizim karnımız toktur. Sus gönlüm! Susuşun yanıtın olsun, Kendini kanıtın olsun Sus gönlüm 28-Bir Tek Tekbir İle, Başlar Tekbiri. Namaza başladım aldım tekbiri, İmanımız budur bildim tekbiri, Allahuekberle gördüm tekbiri, Bir tek tekbir ile, başlar tekbiri. Büyüktür, yücedir, kulda tekbiri, İbadete başla alda tekbiri, Manasını söyle bil de tekbiri, Bir tek tekbir ile, başla tekbiri. 29-Çanakkale Destanlar, Vatan Millet deyince tüylerimiz ürperir, Çanakkale yer ince altlarından ses gelir, İmanlı olanların önünde Moskof erir, Çanakkale tarihtir, Çanakkale destanlar, Boşa akıp gider mi, uğrunda akan kanlar. Tarihi bir incele neler olduğuna bak, Zafer vaat etti bize kurtuluşta yine hak, Yüce Rabbim rahmetin iniyor sağnak sağnak, Çanakkale tarihtir, Çanakkale destanlar, Boşa akıp gider mi, uğrunda akan kanlar. Esareti bilmeyiz, adaletten yanayız, Masum olan millete her daima anayız, Haçlı seferlerini yurdumuza komayız, Çanakkale tarihtir, Çanakkale destanlar, Boşa akıp gider mi uğrunda akan kanlar. 30-Derviş ve Aşk Derviş oturmuşta tespih çekiyor, Sayma derviş sayma sayılar ne ki, Dervişin başında şimşek çakıyor, Korkma derviş korkma yıldırım ne ki. Dervişim biri, bir kucak elmayla yanından geçen kıza; ‘’Nere gidiyorsun? O kucağına ne doldurdun? ’’ Diye sorar, Kız; ‘’Sevdiğim karşıki tarlada çalışıyor, ona götürüyorum’’ der, Derviş; ‘’Kaç tane elma var kucağında’’diye sorar, Kız gayet sakin bir halde; ‘’İnsan, sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı? ’’ der, Derviş; Elinde sayarak zikir çektiği teşbihi yavaşça kırar. ………………………………………………….. Kıssadan hisseyi anladık her hal, İnsanoğlu işte acayip bir hal, İbadet aşkı da hallerden bir hal, Sayma derviş sayma sayılar ne ki. 31-Dua Arzu istek ve dilek Hakkın emrini bilek, Kini nefreti silek, Hakka yakarış dua. Duadır her iş başı, Yegane ahenk taşı, Tatlı eder her aşı, Huzura varış dua. Elimizi açalım, Rahmetine kaçalım, Hayır dua saçalım, Musa yı buluş dua Allah ile konuşmak, Namaz ile buluşmak, Rahmetine kavuşmak, Derde devadır dua. Namaz, oruç, haç, zekat, Şahadeti yana kat, Hepsi hakkı eder yad, Cümlesi de duadır. Huzuruna yöneldik, Her an kapına geldik, Yarab seni bir bildik, Kapıyı açış dua. Gönlünden ne geçerse, Dilin neyi seçerse, Huzuruna göçerse, Kabulü buluş dua. Allaha dua ile Her daim hayır dile, Günahın çoksa bile, Affına varış dua, Resulüne salavat, Onu da ederiz yad, Her daim duana kat, Gönlünü alış dua. Affet bizi Allah ım, Başka yoktur hiç ahım, Çokça dır ya günahım, Tövbeye varış dua . Hakka yalvarış dua, Huzura varış dua, Musa yı buluş dua Derde devadır dua Kapıyı açış dua Kabulü buluş dua, Affına varış dua, Gönlünü alış dua, Cümlesi de duadır, 32-Dünden Bu Güne Engine de deli gönül engine, Dalgalanan bayrağımın rengine, Duygulandım kalemi aldım yine, Kolaylıkla gelmedik biz bu güne. Çanakkale savaşların bilirsin, Bu gün olsa gider sende ölürsün, Bölücüler bırak boşuna ürsün, Millet olanlara baskında görsün. Biz tarih boyunca ayrım yapmadık, Hak yerine tabutlara tapmadık, Mazlumun ekmeğini hiç kapmadık, Vatan bizim hiç dışarı kaçmadık. Siyonizm’in oyunuyla oynama, Hak yol İslam başkasını boylama, Onlarda İslam’ız diyorlar ama Otuz yıldır olmadılar bir yama. Tarihe bak beraberdik savaşta, Sofraya oturduk beraber aşta, Şehit verdik bu vatana her yaşta, Birlik beraberlik yine en başta. Şehit olmuş kınalıca kuzular, Yaşlar dökmüş boynu bükük bacılar, Boşa gitmez bunca olan acılar, Ürecekse yine ürsün tazılar. Osmanlının adaleti gelecek, İnsanların yüzleri de gülecek, İslam ruhu aşinayı silecek, Bilmeyen ahmaklar bunu bilecek. Akan gözyaşları dinsin diyoruz, Birlik beraberlik sulh istiyoruz, Kurulan tuzağı biz biliyoruz, Çelme takanlara hep gülüyoruz. Küfür görevini elbet yapacak, Bazen sağa, bazen sola sapacak, Kendine göre de bir pay kapacak, Sağ duyulu insan bunu atacak. Barış kardeşliktir bizim işimiz, Sönmeyen neferdir her bir kişimiz, Mazlumu hiç kesmez bizim dişimiz, Mert oğlu ve merttir bizim eşimiz. 33-Ehli beyt, Ehli bert Peygamberin aslı demektir, Canan Muhammed in nesli demektir, Fatıma Ali’yle yollar yürüdü, Hasan la Hüseyin kastı demektir, On iki imamlar da, ehli beyt nuru, Kerbela çölünde, yerler kup kuru, Bu olan olaylar, Ziyad’ın uru, Hasan la Hüsey’nin methi demektir. Zulmettiler; Peygamber’in soyuna, Bakmadılar, eğri duran boyuna, Kurban gitti, şu Fırat ın suyuna İmam Hüseyin’in, nesli demektir. Alevi, suniyle böldüler bizi, Bunların hepisi, peygamber piri, Bu olan olaylar yezit in kiri, Yezit in, Aliye kastı demektir. Ali idi, Zülfikar’ı kuşanan, Hilafet işinden, bıkıp usanan, Hayber kalesini, kuşatıp alan, Ali’yi Haydar’ın nesli demektir. Siyasetti, olayların sebebi, Bıraktılar, ellerinden edebi, Peygamber neslinin, nurlu nesebi, Peygamber’e giden, yollar demektir. 34-Erzurum Eksik olmaz, boranın var kışın var, Yiğit olur, her yerde dadaşın var, Tarihi çevirsen, çokça yaşın var, Ne güzeldir, bahtın senin Erzurum. Erzurum barıdır, sende oynanan, Sarı gelin, dillerin de söylenen, At üstünde, cirit ile eğlenen, Ne güzeldir, tahtın senin Erzurum. Palandöken dağı, bir yüce dağdır, Emrah’ı sorarsan, gönlümde sağdır, Batıdan doğuya, burası bağdır, Ne güzeldir ahtın, senin Erzurum. Dokuz sene yaşadım, ben seninle, Çokça ekmek yedim, senin elinle, Yaz gelende, kırda açan gülünle, Ne güzeldir, yaylan senin Erzurum. Erzurum Tekman’dı, imam olduğum, Beş dere köyünde, üç yıl kaldığım, Düşündükçe, hülyalara daldığım, Pek özeldir, yerin senin Erzurum. 35-Erzurum, Benim İkinci vatanım, Erzurum benim, Dağlarında, koyun kuzu güdenim, Tandırın başında kete edenim, Ne güzel vatandır Erzurum benim, 2010 yılın da karadan yardım gönüllülerince Filistin-e insani yardım götürülürken, refah sınır kapısını açmayan ve bir müddet orada kaldıktan sonra, açılıp yardımların iletildiği günlerde yazmıştım 36-Gazze Yusuf Olmuş, Kuyu Dibinde, Söyleyin şu Nil’e, engin akmasın, Gazze gözü yaşlı, bir dost arıyor, Mısır’ın Sultan’ı, eğri bakmasın, Gazze kurtuluşa, imdat arıyor. Kuyunun dibinde, Gazze var şimdi, Kardeş olamayan, nerdeler şimdi, Yılların çilesi, intizar şimdi, Gazze Yusuf olmuş, kervan arıyor. Ümmet’in gözüne, kanlı gömlek ol, Yusuf’tan Yakup’a, bize örnek ol, Firavun nesline, köslü değnek ol, Gazze Yusuf olmuş, Yakup arıyor. Yusuf’un gömleği, gelecek elbet, Çekilen çileler, bitecek sabret, Öz vatanı bura, ve lakin gurbet, Gazze Yusuf Olmuş, İmdat arıyor. Müslümanlar, parça parça bölünmüş, Bazıları, ayrı kürke bürünmüş, Bu yüzden, kardeşler çokça sürünmüş, Gazze yürümeye, bir yol arıyor. Mısır’ın sultanı, izin vermezmiş, Müslümanlar bunu, neden görmezmiş, Senelerce Gazze halkı, gülmezmiş, Gazze kuyu olmuş, kervan arıyor. Gazze çıkamıyor, bu nasıl kuyu? Mısır’ın sultanı, firavun soyu, Katil İsrail’de, kan etmiş suyu, Gazze dile gelmiş, bir hal arıyor. Filistin’lim, senelerdir yandın sen, İkilikle, çokça söze kandın sen, Yusuf’u kuyu da, nasıl andın sen, Gazze Yusuf olmuş, çıkış arıyor. Avrupalı aydın imiş, öylemi? Sade kendisine, onun söylemi, Müslüman’a hain olur eylemi, Gazze Yusuf olmuş çıkış arıyor. Kervanımız, artık kuyuya erdi, Türk milleti, ona elini verdi, Müslüman’ın, beraber olur derdi, Gazze Yusuf olmuş, çıkış arıyor, Yusuf’ta kuyudan çıkarılırsa, Hainlerin boynu koparılırsa, Kardeşliğin aslı apar ılırsa, Mısır’a da sultan yaparız bir gün, Ne olur Allah’ım bağışla bizi, Hatamız fazladır hep dizi dizi, Gazze’de olanlar, Yahudi izi, Mısır’a da sultan, yaparız bir gün. Kadrolu alarak ilk göreve başladığım köyün hatırasıdır, 37-Erzurum, Tekman, Beş dere köyü.(bastoka jor) Bingöl dağlarının, hemen eteği, Aras nehri çıkar, meşhur çiçeği, Yaz gelende, arı yapar peteği, Çayır çimen, bozkırları Beşdere, Yukarı bastokmuş, eskiden ismi, Kış gelince, beyaz oluyor cismi, Çetin kış mevsimi, oluyor hasmı, Ortasından, kanal akan Beşdere. Kırk beş kilometre, ilçeye yolu, On yedi haneydi, sadece hali, Hayvancılık yapar, bur da ahali, Şimdi ne haldesin, bilmem Beşdere. Ben gidince, Camii bile yok idi, Telefonu, bir evdeydi, tek idi, Rakımın sorarsan, bin beş yüz idi, Çok çetindi, kışın senin Beşdere. İnternetten aradım, buldum seni, Yukarıya koydum, işte resmini, Şimdi senden, çokları da göçtü mü? Ne haldedir, halin senin Beşdere Selam olsun benden, o garip yere, Hiç bitmeyen anı oldun, Beşdere, Yollarında yaya gittim, kaç kere, O yıllar da böyle idin, Beşdere 42-Gel Hele Dünyaya gelmişim, gelip göçmeye, Suya gittim, cami önünde çeşmeye, Eğilip suyundan, bir tas içmeye, Nerdesiniz, yarenlerim gel hele, Yazdığım şiire, cevap ver hele. Dünyada hazır ol, her an ölüme, Dokunmayın, yeni açan gülüme, Amelini verecekler, eline, Nerdesiniz yarenlerim, gel hele, Yazdığım şiire,cevap ver hele. Güz gelmişte, dağlar olmuş bak boran, İnsanoğlu gerçek değil, hep yalan, Hayırla ansınlar, geride kalan, Nerdesiniz yarenlerim, gel hele, Yazdığım şiire cevap,ver hele. Ömür sayfasından yaprak düşünce, Ecel son limana demirleyince, Başa da kar yağar inceden ince Nerdesiniz yarenlerim gel hele, Yazdığım şiire cevap ver hele. Ölüm gelir bakmaz ki hiç yaşına, Pusu kurmuş musallanın taşına, Zehir katar tatlı olan aşına, Nerdesiniz yarenlerim gel hele, Yazdığım şiire cevap ver hele. Deloğluyum anlayana sözümüz, Ne yapalım budur bizim özümüz, Can çıkınca yumuyorlar gözümüz, Nerdesiniz yarenlerim gel hele, Yazdığım şiire cevap ver hele 38-Gelem Rasulüm.. Ravzana varıp ta yüzüm süreyim, Habibim gel de bende geleyim, Mubarek yerleri bende göreyim, Hacca gitmek benim arzum Resulüm. Kim istemez Arafat. a çıkmayı, Gönül şeytanını taşla yıkmayı, Beraberce oluk oluk akmayı, Mahşeri yaşamak hakkım Rasulüm. Ravzayı mudahhar temiz demektir, Yorulup uğrunda çok terlemektir, Çekilen çileler güzel emektir, Artık sana gelmek ahtım Resulüm. Mescidi haramda namazım kılsam, Hacerül evsete yüzümü sürsem, Kâbe ulu dergâh bir bende görsem, Bildir artık bende gelem Resulüm. Safa ile Merve n yürünen yoldur, Sana metfun olan hayırlı kuldur, Neyini methe dem her yanın şol dur, Artık cana yeter gelem Resulüm. Hıra yollarında taşların olam, Ikra oku emrin fevkine varam, Salah Allah emri seninki selam, Birazda seninle olam Resulüm. Gönlümüz Kâbe dir aşkımız hicaz, Bu dünyaya gelmek ayrı bir mecaz, Kâtip olan melek sevabımı yaz, Şefaat şehrine gelem Resulüm. Mesafe koymuşlar bak bu yollara, Şefaat eylersin nice kullara, Ayağın bastığın ulu yollara, Yalın ayak bende girem Resulüm. Vakit dolup Azrail can alınca, Bedenim toprağa varıp konunca, Münkereynler sorgu sual sorunca, Hesabını vermek zordur Resulüm. Âşık İsa senin sevdan biter mi, Seni övmeye kelime yeter mi, Bu kervana Rabbim bizi katar mı, Senin sevdan canda hardır Resulüm, Can bedende artık dardır Resulüm 45-Gençlere Dikkat Edin Hatalılar biz miyiz yoksa gençlik mi yafta, Ana baba evladı her birisi bir safta, Zamanı anlamayan bizleriz çıkan gafta, Geleceğin ümidi gençlere güzel bakın, Anlayışlı davranın gücendirmeyin sakın. Evlatlarımız bizim ayak izimizdedir, Eğer çalışkan ise o da her an gözdedir, Sen yapmıyorsan eğer o da sade sözdedir, Gençleri yermek için nereye varacaksın, Peygamber tavsiyesin sen örnek alacaksın. Bıraktığın izlere dikkat ettin mi yakin, Kötü izi bırakıp iyidir deme sakın, Arkamızda yürüyor gençler de akın akın, Gençlerden ümit kesen geleceğini keser, Bizden sonra geriye kalacak onlar eser. 46-Gurbet gurbet gezdik budur ahdımız, Gurbet gurbet gezdik budur ahdımız, Sabit kalmadı ki bizim tahtımız, Böyleyimiş gardaş bizim bahtımız, Dünyayı seyreyleyip gezmi istedim 39-Hakkı Kötektir, (Nus ile uslanmayanı etmeli tektir Tektir ile uslanmayanın hakkı kötektir, Dinsizin hakkından imansız gelir, İnsanoğluna bela ansızın gelir) Böyle demiş atalar dünden bu güne, Dilden dile söyleşmiş, kavuşmuş üne, İşin özüne inmek gerekiyorsa, İnsanoğlu biçiyor ne ekiyorsa. Sapla samanı ayırt etmek gerekir, Yapılan zulüm ü dürtmek gerekir, Hiç kimsenin yaptığı yanına kalmaz, Mevla mizanında huzura almaz. İnancıyla övünen zalim Müslüman, Çok çekti millet senden yeter el aman. Yakar, yıkar, kesermiş adı Müslüman, Görürsün sen cezanı öldüğün zaman. Zulüm e zulümle karşılık vermek, Cahil insan işidir ipe un sermek 40-Hatunlar Dünyanın nimeti, ev de hatundur, Ak eyler yüzleri, gönlü bütündür, Kötüye düştün se, işin çetindir, Hayırlı bir hatun iste, Allah’tan, Dişi kuştu, yuvayı daim yapan, Evlenmekle, inşa oluyor taban, Yüzün akı, hem de sırtın da aban, Hayırlı bir hatun iste, Allah’tan. Peyğamber’di, tavsiye de bulunan, Dört şey için, evliliktir alınan, Malı, soyu, dindarlığı görünen, Güzel olsun hatun iste, Allah’tan. Sen dindar’ı tercih et, dedi bize, Güzellikler, ahlak ile hoş göze, Ancak, böylelikle çıkarsın düze, Hayırlı bir hatun iste, Allah’tan 41-Hayallarinizi Çaldırmayın Hayalini çaldırtmayan öğrencinin hikâyesi, Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin oğluna kadar uzanır. Basının işi nedeniyle orta öğrenimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, öğretmenleri büyüyünce ne olmak istediklerini veya ne işle uğraşmak istediklerini anlatan bir kompozisyon yazmalarını istemişti. Çocuk bütün gece düşünerek ilerde bir at çiftliği kurup at yetiştiriciliği yapan bir çiftlik kurmasını anlatan 7 sayfalık bir ödev hazırladı. Hayalini en ince ayrıntılarına varıncaya kadar anlattı. Hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların hatta koşu yollarının yerlerini de gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine yerleştireceği 1000 metre karelik evin ayrıntılarını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu ödev, tam kalbinin sesiydi. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı kalemle çizilmiş kocaman bir ‘’O’’ve ‘’dersten sonra beni gör’’ uyarısı vardı.’’neden sıfır aldım’’ diye merakla sordu çocuk hocasına. ‘’bu senin yaşındaki çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal’’ dedi öğretmeni.’’Paran yok gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız! ’’ Ve ekledi ‘’Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirttikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.’’ Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. ‘’Oğlum’’ dedi babası, ‘’Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim! ’’ Çocuk bir hafta düşündükten sonra ödevini hiç değiştirmeden götürdü hocasına. ‘’ Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin’’ dedi ‘’Bende hayallerimi’’… O orta 2 öğrencisi bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metre karelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev çerçevelenmiş şöminenin üzerinde asılı duruyor. Öykünün en can alıcı yanı şu; Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisiyle birlikte bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine ‘’Bak’’ dedi ‘’ Sana şimdi söyleye bilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllar da öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah2tan ki sen, hayalinden vaz geçmeyecek kadar inatçıydın. ‘’Bu memleket adam olmaz, böyle gelmiş böyle gider’’ diyen bir çok insan var memlekette. Niçin bu hale geldiğimizi anlatacak değilim. Ancak inandığım bir gerçek var. Bireysel özgüven geliştirilmeden, toplumsal özgüven geliştirilemez. Bireysel cesaret olmadan toplumsal cesareti sağlayamayız. Bireysel özgüveni yıkmak toplumsal özgüvenin tuğlalarına zarar vermektir. O zaman atın ayağına nal çakan nalbant dahi olsan çiviyi iyi çakmalısın. Bir çivi bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir birliği, bir birlik bir orduyu, bir ordu bir devleti, KURTARMAZMI? 42-Hayat, Ölüm yakın olur, belki de uzak, Kurulmuş buraya, bin türlü tuzak, Hayırlı ameller, deftere yazak, Defterin şifresin, çözmeye geldik. Dünya bir oyunla, oyalamaca, Herkes ulaşamaz, burada amaca, Kumaşın satarlar, çarşı da kaça, Dünya da hesabı görmeye geldik. Yolcu idik, bir gölge de dinlendik, Bazen bir hiç olduk, bazen ünlendik, Kabir denen, tahtsız eve bünlendik, Hepimiz bu yerden, göçmeye geldik. Ezan ile namaz arası hayat, Müslüman san, inandı isen şayet, Canın çıkar, ömür biter nihayet, Hepimiz bu yol da gitmeye geldik. 43-Hayatın Geçer Aklımdan, Ey Resul. Allah Resulünün hayatı, Örnekse işte örnek bizlere, Allah en sevdiğini bile mücadelelerle kuşatıyor, Atmış üç seneye sığdırılan o örnek hayatın geçer gözlerimin önünden, Daha dünyaya gelmeden inananların vardı ey Resul, Dünyaya gelmeden önce yetimliğim düşer aklıma, Muhammed nurunu, taşıyan şahısları hatırlarım sonra, Nurun ala nur olan Muhammedi nuru, Gelişini müjdeleyen mucizelerin vardı, Şu âlemin gönlünde, ‘’Mekke’de bir yetim dünyaya gelmiş’’ dediler, Bahira onun yıldızı doğdu dedi, Kuruyan gölümü? Yoksa taşan dereyi mi? , Mecusilerin bin yıldır yanan ateşi neden sönmüştü, Süleyman Celebinin diliyle ‘’Dediler oğlun gibi hiçbir oğul, Yaratılalı cihana gelmiş değil’’ Bütün mahlûk onu bekliyordu, Susayan gönüller, susmayan diller, Henüz hayatın baharında, Solmayan güller, Seni bekliyordu ey Resul. Varlığın bereketti, huzurdu, bastığın yerlere, Amine’nin gülü, Halime’nin bereketiydin, Hatice’nin goncası, Ümmetin Resulüydün, İnsanlar arasında Muhammed’ül emindin, Hani Kâbe’nin tamirinde anlaşmazlık çıkmıştı, Hacerül esvet’in yerleştirilmesinde, Hakem olarak sen olunca hepside bir oh çekmiş, Uyguladığın usulden herkes memnun kalmıştı, Nerde bir çocuk görsen başını okşar severdin, Ağlayan bir çocuk gördüğünde susturun derdin, Taifte seni taşlayan çocuklar bilmiyorlardı seni ey Resul, Sana inanmayan nasipsizdi ey Habip, Ne olur şefaatini esirgeme bizden, Yetiş imdada ey Habib, Sen olmadan biz huzura varamayız, Şefaat eyle ey Resul, Şefaat eyle ey Habib… Askerlik anılarımdan 44-Işıklı Köyü (Hakkari/Çukurca) Bir köy vardır uzakta dağlar arasında derlerdi, Haçki tepeden görünüyor derlerdi, Bir ay sonra gördüm bugün, İşte karşımda yıkık ve virane, Bomboş baykuşlar bile göçmüş, Yıkılmış talan olmuş, Geride kalan taş yığınları, Tarlaları, ağaçları, Ortada sağlam kalan camisi, Yaklaşık iki yüz hane imiş burası Geçmişten geleceğe ayıpları, Kimin ayıbı bunlar tabiî ki terörün, Kendi insanına hainlik edenlerin, Kendi köyünüze sığdıramadılar, Pişman olmak çaremi, Hain, kalleş PKK Çektirdiniz çok cefa. Nice hatıralarınız kalmıştır biliyorum, Nice ocaklar söndürmüşsünüz görüyorum. Bunun günahı ve sorumlusu Hain, kalleş PKK Seni temiz toprağıma bile gömmeye utanırım, sen leş kargalarına yem olmalısın PKK İsa Özyurt 1978 Çukurca Erzurum hatırasından ve trafik kazasında ölüm haberini duyduğum hocamızın anısına 45-İbrahim Canan Hakka yürüyüşün yürürken oldu, Vefatın duyunca gözlerim doldu, 38 Vallahi Billahi hayırlı kuldu, Canların cananı İBRAHİM CANAN. Erzurum da tanımıştım ben seni, Sohbetin bambaşkaydı senin yepyeni, Vallah hüzün ledi bu haber beni, Canların cananı İBRAHİM CANAN. Beş evladın vardı hepsi imanlı, Arkadaşlarımdı eli Kuranlı, Kütübü sitten de ne güzel şanlı, Canların cananı İBRAHİM CANAN. Aynı yer sofrasında yemek yedik, Senin dillerinden hadis dinledik, Kul nasıl olunur fevkine erdik, Canların cananı İBRAHİM CANAN 46-İmam Hatiplim.. Önüne set çektiler geçmesin diye, Bu kadar kindarlık bilmem ki niye, Sonunda kendileri düştü kuyuya, Gelecek senindir imam hatiplim. Beş on yıldır üniversiten dert oldu, Seninle uğraşanlar cezasın buldu, Önünü açanlar hayırlı kuldu, İşin hayır olsun imam hatiplim. Bazen yobaz dediler, bazen gerici, Baktılar ki üniversitede birinci, Bugüne nasipmiş kurtuluş sevinci, Gözün aydın olsun imam hatiplim. Meslek liseleri seninle birdi, Onlarında geleceğin bitirdi, Bunları yapanlar zehirle kirdi, Yolun açık artık imam hatiplim, Biz Allah derken, onlar yallah a, Cezasını onlar buldu vallaha, Biri çoktan kondu dün musalla ya, Gönlün aydın olsun imam hatiplim. Bu milletin inancını böldüler, Karşıya geçip te birde güldüler, Sanki onlar bu ülkede eldiler, Yolun aydın olsun imam hatiplim. Birkaç deli bir araya geldiler, Meslek lise, düz liseyi böldüler, Artık onlar belasını buldular, Ezelin ebettir imam hatiplim. Kuyu derin, atılan taş büyüktü, Saltanatları harap olup ta çöktü, Bu olanlar çoğunun belini büktü, Zarar kara döndü imam hatiplim. Sabrettik biz bu ülkeyi bölmedik, Hiç kimseye şimdi yedek gülmedik, Düşman bizde imiş, baştan bilmedik, Yolların açıldı imam hatiplim. Bu güneymiş kurtuluşun sevinci, Yeniden olursun yine birinci, Ümit var oldular yaşlısı genci, Gelecek senindir imam hatiplim. İsa derki, ne çileler çektiler, Eğitim vermede inan tektiler, Bu ülkeye iman nuru ektiler, Sonun rahmet olsun imam hatiplim. 47-İman ile Amel Kimler geldi geçti bak bu dünyadan, Kurtulamadı insanlar boş bir hülyadan, Gerçeği görenler hoştur Mevla dan, İman ile amel bütün efendim. İman ettim deyip yan gelip yatma, Tertemiz duyguna yalanı katma, Amelsiz yaşarsan sofilik satma, İman ile amel bütün efendim. Eli boş varılmaz gidilen yere, Günah yığınına tövbe bin kere, Affın sonsuz Rabbim rahmetin vere, İman ile amel bütün efendim. Gövdesiz baş olmaz, parça bütünsüz, Amelsiz bir iman kalbinde ünsüz, Boran olur hayat, gövdense yünsüz, İman ile amel birdir efendim. Farzı vacibi bil, haramsa elem, Rızanı kazanıp ya Rab yanına gelem, Yapılan her işi yazmakta kalem, İman ile amel bütün efendim Bir dosta naz 56-İsmail Bana durup durup, tafralar satma, Bazı bazı çok gıcıksın, İsmail, Bütün sözlerimi, yabana atma, San ki bazen, bir çocuksun İsmail. Karnının ağrısı, azalmadı mı? Düzelecek olan, düzelmedi mi? Kazmasız küreksiz, kazılmadı mı? Daha fazla ne istiyon, İsmail. Bilmez misin? her işte bir hayır var, Düz de gitmek kolay, sonda bayır var, Birlikte rahmet var, niye ayrıl var? Bunları da, düşünmen mi, İsmail? Başarılar, iltifata tabidir, Yaşı büyük olan, biz de ağabeydir, Önderimiz bizim, ancak Nebidir, Hep bunları, biliyorsun İsmail. Birlik rahmet dedik, sevdadan yana, Bir adın, bir resmin, hatıra bana, Onu da çok gördün, yazıklar sana, Dostluğumuz, böylemiydi? İsmail. Hatasız kul olmaz, bilirsin bunu, Güzden bitirmişler, bulguru unu, Günebakan yine, sözümün sonu, Boş ver deyip, ayrılmak yok İsmail. Çak desen de, çuk desen de, kaçmak yok, Biliyorsun boş sözlere karın tok, Birliğin yanına, bir, bir de sen sok, Sözlerimi duyu yon mu? İsmail. 48-Kadrin Kıymeti. Âmin desin yürekler canı gönüller ile Kadirin kıymetini anlatır Kur, an bize, Denge kurmuş yaratan eski ümmetler ile Dillerin gönüllerden seslenişi bu gece, Rahmetin nazarına yücelişi bu gece. Bu geceler rahmettir kıymetini bilene, Ramazanlar bereket, bas tutmuş sinelere, Binlerce selam olsun yeni açan güllere, Âlemin nizamına rahmet iner bu gece, Rahmetin nazarına yücelişi bu gece. 49-Kerkük Kerkük-ün başı duman, Sormayın aman aman, Osmanlıdan sonrası, Çileli hayli zaman, Aman Kerkük çan Kerkük, Kastine ferman Kerkük, Her yanın da yaren var, Derdine derman Kerkük. Öz kardeşim Türkmenem, Vatanımdan terk menem, Oyunlar kötü orda, Direncine hak menem, Aman Kerkük çan Kerkük, Kastine ferman Kerkük, Her yanın da yaren var, Derdine derman Kerkük. Müslümanlar nerdeler, Parça parça serdeler, İslamlığın adına, Daim leke sürteler. Aman Kerkük çan Kerkük, Kastine ferman Kerkük, Her yanın da yaren var, Derdine derman Kerkük. 50-Kıyamet, Güneş’i katlayıp, dürdüğün vakit, Yıldızlar kararıp, söndüğü vakit, Dağlar da ovaya indiği vakit, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Gebe develeri, Salı verdiler, Hayvanlar da, bir araya geldiler, Gökler parça parça, hep ayrıldılar, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Denizler de, kaynamaya durdu, bak, Ruhlar, bedenlere geri döndü, bak, Gömülen kızları, Rabbim sordu, bak, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Defterler açıldı, divana durdu, Neler yaptı ise, kul onu buldu, Emrin tutanların, yüzleri güldü, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Akıp giden zaman, kaybolan yıldız, Güneş battığında, kararan gündüz, Cehennem’i görüp, kararınca yüz, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. 51-Kimine Güveneyim Bu İnsanların, İnsanlar bozulmuş, kul belli değil, Akardiyon bozuk, tel belli değil, Çiğdem çiçek, açmış gül belli değil, Kimine güvenim bu insanların. Allah emri arka planda kalmış, Çoğuları dünya malına dalmış, Gerçek mümin sade birkaç kul kalmış, Kimine güvenim bu insanların. Aynı olmuş, hacılar ve hocalar, Fırsat bulsa aynı yana kaçalar, Tütmez olmuş eski tüten bacalar, Kimine güvenim bu insanların. Yaşlandıkça mal mülk hırsı artıyor, Hatalar da sevapları örtüyor, Şeytan daima da ona dürtüyor, Kimine güvenim bu insanları 52-Kullar Var Dertleri tükenmez bu insanların, Yüz verince astar isteyenler var, Yarap ne çeşitmiş senin kulların, Nimetine şükür etmeyenler var. Cennetle cehennem burdan alınır, Daha bunca şeyi bilmeyenler var. Günahın çok ise yolda kalınır, Yolun sonun hayra yormayanlar var. Rahmetin sonsuzdur inanan için, Asi, mücrim içn naricehim var. Günahımız çok yarap bilmeyiz niçin, Bizi bizden başka sormayanlar var. Ellerimi açtım yöneldim sana, Rahmetinden ümit kesmeyenler var. Affedip günahım rahmeyle bana, Birkez olsun secde etmeyenler var. Ezanlar okunur yüce minare, Beş vakit namazın kesmeyenler var. Bazı kullar olmuş sanki virane, Dergahına yüzün sürmeyenler var. Tekbiri adlımda durdum divana, Şehadeti dilden kısmayanlar var, Okudum anladım uydum Kuran’a Kitabından ümit besleyenler var. Dertlerimiz çoktur istek bitermi,? Bir nefese acep güçler yetermi,? Yanmayan oçaktan duman tütermi? Kul olma idrakin anlayanlar var. Nice insanlar var kul olmuş kula, Yollar çeşit çeşit sapmayın sola, Hayır dileyelim sonu hayrola, Hayırlı işlerde birleşenler var. Gün gelir bu yerden bizde geçeriz, Ecel şerbetini elbet içeriz, Ezrail gelince candan geçeriz, ahrette sorgu sual soran var. Ne olur Allahım bagışla bizi, Bu yol hak yoludur peygamber izi, Sırata durmuşlar bak dizi dizi, Yıldırım hızıyla gelip geçen var. Cennetine girmek nasipmi bize, Cemaline bakmak ne kadar yüce, Komşu olurmuyuz Peygamber size, Şefaatine muhtaç nice kullar var. Ah edip aglama çare var daha, Vakit geçmiş degil yönel Allaha, Konmadan bedenin o musallaha, Hakları ödenecek nice kullar var. Aşık İsa söyler sözü bitermi? , Orman olmayınca gügük ötermi? Bu ameller acep bize yetermi? Nimetin kadrini bilmeyenler var… 53-Kulların Cemine Halk Eyle bizi, Ezanla uyanıp, namazla ölen, Şefaat arayıp, mahşer de bulan, Cennette cemalin, nurunu gören, Kulların cemine halk eyle bizi. Emrine amade, yollar da giden, Verdiğin nimete, daim şükreden, Belalar gelse de, her an sabreden, Kulların cemine halk eyle bizi. Nefisle şeytana daim direnen, Kul olmaya layıkıyla bürünen, Cennetlikler arasın da görünen, Kulların cemine halk eyle bizi. Doğunca okunur kulağa ezan, Galüü bela dedik, ruhlar da ezel, Kiramen kâtibin yazgıyı yazan, Yazının hayrına halk eyle bizi. 54-Nasrettin Hocam Senin yâdın geçer dilden dillere, Bizleri fıkrasız bırakma hocam, Bazen yoğurt çaldın durgun göllere, Bizleri mayasız bırakma hocam. Bazen yorgan gitti, kavga bitirdin, Bazen yeni kürke yemek yedirdin, Parayı verene düdük getirdin, Bizleri neşesiz bırakma hocam. Bazen kazan idi doğurup ölen, Urgana un serip, eşeğe binen, Bor’un Pazarından Niğde’ye gelen, Bizleri amansız bırakma hocam. Senin ile neşelenip güldük biz, Sözlerinden çokça dersler aldık biz, Bastığımız dalı bazen kestik biz, Kervancı katırı ürküttük hocam. Ciğer aldın, onu kuşa kaptırdın, Tarifeyi ciğerciye yazdırdın, Leyleği de kırpıp kuşa döndürdün, Ağız tadı ile yiyemez hocam. Şair deloğluyum çok söz var ama Ceketi sökülmüş, paltonu yama, Bulgur sermeye mi çıktın sen dama, Damdan düşen seni anlardı hocam. Kabakla cevizi kıyas yapmıştın Kafana düşünce hisse kapmıştın, Tavşanın suyunu suya katmıştın, Her nüktende nice hikmet var hocam, Seni böyle andım rahmetli hocam, Ruhun huzur bulsun Nasrettin hocam. 55-Ne çare Güz gelende, hazan olur bağlarım, Yaprak döker, ovalarım dağlarım, Anlamadım geçmiş gençlik çağlarım, Kuşlar konmaz, bülbül ötmez ne çare. Bağbanım bozulmuş, meyvesiz kalmış, Tabiat mevsimlik uykuya dalmış, Ömür sayfasından bir sayfa çalmış, Kuşlar konmaz, bülbül ötmez ne çare. 56-Nere Gitsek Biz İmamız İzin aldım köye gittim, İmam sarık sana dedi, Ben cemaat olsam dedim, Mihrap minber senin dedi. Niksar’a gittim gezmeye, Peşim sıra yine gelmiş, Şadravandaki çeşmeye, Camiye de görün demiş. Fatih camii sine gittim, Ben cemaat olsam diye, Dostlar ile sohbet ettim, Sarık yine bak hediye. Vallah izin yoktur bize, Nere gitsen görev hazır, Söylüyorum bak sizlere, Şiir yazdım bakın nasıl. Kim demiş ki bu iş kolay, Peşini bırakmam diyor, Vebali büyük diyor HAY Boşuna da akman diyor. Her saniyenin hesabı, Sorulacak ahirinde, Allahın kutsal kitabı, Her şey beyan zahirin de. Şükür olsun yarab sana, Şükrümüzü kabul eyle, Kutsal görev verdin bana, Zikrimizi kabul eyle. İşte böyle bak yarenler, Bu görev daimdir bize, Cevap verin hey erenler, Selam olsun bin bir size, İmam İsa hakka yönel, Hakkını ver bu işlerin, Çokça yük yüklemiş enel Ne olacak gidişlerin Başınızı ağrıttımsa, Özürüm daim sizlere, Hoş muhabbet çağrıştımsa, Selamı kesmen bizlere. Dost dillerden Yazan: Minare İklimi Güzel dersin yükün ağır va lâkin, Bu görev yürümez pısırık sakin, Yedi veren başak olmazsa ekin, Ektiğin tohuma emeğe yazık... Vazife kutsaldır yükümüz ağır, Her gün beş kez yüksek perdeden bağır, Vallahi duymuyor duymuyor sağır, Yediğin nimete yemeğe yazık. Ezanı işitmez oldu kulaklar, Temiz suya hasret kaldı bulaklar, Kuru çöle döndü mümbit sulaklar, Yorduğun gırtlağa imiğe yazık... Söyle söyle kendin dinle de gayrı, Hep unuttu millet sevabı hayrı, Ana baba evlat hep ayrı ayrı, İçtiğin sulara ekmeğe yazık. Değirmende taşım döner şevk ile, Vird edindim tek yol islamdır dile, Mısıra bulgura kattıysan hile, Çektiğim çileye tokmağa yazık.. ŞEHRİ KARAKAYA Gönül sesin kısılmasın....Tam puan.. 57-Nerede O Eski Bayramlar Bu cümleyi her yaştakiler söylemiştir, Biz küçükken büyüklerimiz söylerdi, Şimdi de biz, Nerede o eski bayramlar,, Ben bizim eski bayramları anlatacağım, Canik dağlaının eteğinde, Günebakan peteğinde, Eski bayramlar, En çok çocuklar sevinir bayramlara, Bizde o zamanlar dört gözle beklerdik, Bayramların gelişini, Bayram gecesi kına yakılır, Gezmek için arkadaşlar bakılır, Her şeyi önceden ayarlardık. ……………………………………. Deli kanlılar tahtalı salıncak kurar, Sıra mahleplik te sallanırlardı, Genç kızlar mani söyler, Karşılıklı atışırlardı, Bizlerde öyle yaptık, Tabanca bile attık, Gençlik çağlarımızda, …………………………….. Dere tepe dolandık, Gül çiçek bağlarımızda, Bazen dağları aştık, Gençlik çağlarımızda. …………………………… Sevdalılar bir başka bayram yapar, Nisanlılar sevdiğinden bir pay kapar, Bayram hediyeleri karşılıklı giderdi, Bayramı bayram yapan gönüllerde, Şimdi o günler hep dillerde. ……………………………… Köydeki bütün evleri dolanırdık sıradan, Dizlere kuvvet verirdi yaratan, Bizi kim severse onu severdik, Şeker para vereni de överdik, Yağmur çamur demez idik gezerdik, Salıncağı akşamleyin çözerdik, Bıkmaz idik keşke akşam olmasa, Bayram bir gün ile hemen dolmasa. …………………………………… O zamanın yaşlıları derlerdi, Nerde o eski bayramlar diye, Şimdi bizlerde öyle diyoruz, Nerde o eski bayramlar, ……………………………….. Bayramlar bir olmaktır, Hoş bir hatır sormaktır, Dost ile akrabayı, Öpüp başa koymaktır, Şimdi kaldı mı tadı, Gurbetlerde bayramın, Sadece kaldı adı, Gezilecek seyranın. Köyüne gittin ise, Hoş sohbet ettin ise, Hasrete yettin ise, Tadı onun ordadır. Nerde o eski bayramlar, Komşuların birbirini tanımadığı, Koca şehirlerde, apartman odalarında, Sağır duvarlarını yumruklayan, Kapanıp hal hatırdan bi haber İnsan kümelerinin ortasında, Ya bir kahve hane köşesinde, Ya da meyhane ötesinde, Selamı bile birbirlerinden esirgeyen insanların,, Demesine gerek var mı? ,,, …………………………… Nice gençlerimizde var ki hizmet sevdalısı, Gönlü yar aşkıyla yanan, Allahın emrini bilen, Vatan millet sevdalısı, Görevi kutsal bilip, Dünyanın her yerinde, Gönül yolcuları, ……………………. Her gününüz bayram olsun, Gönüllere sevgi dolsun, Hoş muhabbet sizi bulsun, Kutlu olsun bayramınız, Sevgi dolsun her yanınız NERDE O ESKİ BAYRAMLAR? 58-Neyini Methedeyim Çukurca Senin (Hakkari 1997) Daha askere gelmeden bilirdim gözlerinin yaşını, Geldim, gördüm,tanıdım toprağını taşını, Bütün Türkler çekiyor vatan senin yasını, Neyini metedeyim Çukurca senin. Saymakla bitmeyen tepelerin dağların, Memnun değil bak senden ölülerim sağların, Bir mırıltı taşıyor dağların kayaların, Neyini metedeyim Çukurca senin. Sabır dağına baktıkça sabredesim geliyor, Keklik kaya karşında sana üstten gülüyor, Davul tepe kartepe aranızı bölüyor, Neyini metedeyim Çukurca senin. Haçki tepe başından dinlemeler geliyor, Hain pkk mı bu vatanı bölüyor, Kahraman Türk askeri buna engel oluyor, Neyini metedeyim Çukurca senin. Darsinki, gezgin, keklik kaya, veyapan, Kırmızı tepe, kartepe eteğindedir vatan, Eski ışıklı karakolu, karşında marik tepen, Neyini metedeyim Çukurca senin. Her yanın mayınlanmış tuzaklarınla dolu, Bumu benim sevdiğim toprağım Anadolu, Belli değildir bunun çileli sağı solu Neyini metedeyim Çukurca senin. Terkedilmiş dağların, viran olmuş köylerin, Issızmı kaldı artık bahçelerin bağların, Gitmek imkansız olmuş mayınlanmış yolların, Neyini metedeyim Çukurca senin. Mermiler gökyüzünde kederle dans ederken, Şehidin gölgesinde pusularda yatarken, Pkk bu ülkeyi ermeniye satarken, Neyini metedeyim Çukurca senin. 59-Niksar’ım Kelkit vadisinin, nadide yeri, Yeşil Niksar derler, yiğittir eri, Türküsü söylenir, eskiden beri, Danişment-ten yadigârdır, Niksar-ım. Bin yetmiş beş yılı, mevsimse bahar, Kelkit ovasın da, şahlandı katar, Neokaseria şehri, oldu bize yar, Danişment-ten Selçukluya, Niksar-ım. Otuz iki sene, başkentlik yaptın, Türklüğün şanına, ayrı ün kattın, Rumları bu elden, sıyırıp attın, Osmanlıyla devran sürdün, Niksar-ım. Çanakçı deresi, ortadan akar, Leyleğin ağzın da, yılana bakar, Kireç köprüsünden, Kelkit-e çıkar, Su sesiyle beraberdir, Niksar-ım. Erzurum-lu Emrah, Niksar-da yatar, Melik-gazi zaten, burada katar, Kırk kızlar türbesi, onlara bakar, Tarih kokar her bir yanın, Niksar’ım. Taş ocağı, artık taş çıkarmıyor, Nüfusu otuz bin, hiç çoğalmıyor, Buradan gidenler geri gelmiyor, Hallerini soran yok mu? Niksar’ım. Şair deloğluyum, İsa-dır adım, Daima Niksar-da, kalmıştı yâdım, Senden gayrısın da, yoktur muradım, Fidanların huzur sürsün, Niksar-ım, Bundan sonra yüzün gülsün, Niksar-ım. 60-Niksar Müftüsüne; ; Hocam İmam olduk hiçbir zaman yatmadık, Çalıştık çırpındık ele bakmadık, Söyleneni kafaya da takmadık, Bu sözleri kafana sen tak hocam. Vaaz verdik elimizden aldılar, Ezanı da en sonunda çaldılar, Bu imamlar dimedosta kaldılar İmam mıyız bekçi miyiz biz hocam. Bazen çifçi olduk, bazen de usta, Bazen doktor olduk, bazen de hasta, Bazen şiir yazdık, hece cinasta, Şairliğe heves ettik biz hocam. İmamların cemaattir neşesi, Kalabalık ise gür çıkar sesi, Güzelce de koyamadık bir fesi, Fessiz imam olur mu ki he hocam. Bazen ayrı kaldık çoldan çocuktan, Yaş kırk dedi olgun olduk bak çoktan, Hakkıyla hak dedik, daima haktan, Haklıya hakkını ver artık hocam. Çoban olduk sürüyü bulamadık, Azda olsa koyuna eremedik, Köylerden de şehre inemedik, Yirmi sene doldu artık bak hocam. Artık yeter, şehire geleceğim, Bolca da bir sürüye ereceğim, Birkaç sene sefasın süreceğim, Sürüsüz çoban olur mu ki he hocam Beni artık şehere indirsene, Köylere de yeniyi göndersene, Söylüyom söylüyom kulak versene, Kulakların duymuyomu he hocam, Şair deloğluyum müftüye sözüm, Senelerdir şehirlerde hep gözüm, İlkbahar yaz geçti, mevsimim güzün, Ölün cemi geleceğim be hocam. GÜNEBAKAN BELDESİ AKPINAR MAH İMAMINDAN ŞİİRE CEVAP METİN TOPAL (MÜFTÜCÜĞÜM) DİYORKİ; Her gün dikkat et ezan ile salaya Vara yoğa gitme sakın helaya Müftü beye şiir yazıyon emme Karışmam ha başın girer belaya. Görev için seçmişsin sen ilini Doldurmuşsun hemi yirmi yılını Müftü beye fazla yağcılık yapma İyi düşün koparttırma dilini HE HE HE HE HE HEEEEEE 61-Oğul Muhammed Dünyalar sultanı ismi, senin ki, İsmine layık ol, oğul Muhammed, Sadece nasihat, şimdi benim ki, Şimdi beni dinle, oğul Muhammed. Dünya meşakkati, dikenle dolu, Belli de olmuyor, sağı ve solu, Allah’ın bizlere, çizdiği yolu, İyice de anla, oğul Muhammed. Tevazuundan hiçbir zaman ayrılma, Kırsalar da seni, asla eğrilme, İsminden de başka adla çağrılma, İsimlerin alasısın Muhammed. Dünyayı da asla kafana takma, Özünle daim ol yabana bakma, Yolun doğru ise usanıp bıkma, Mücadele azim ister, Muhammed. Duamız her daim bizim sizlere, Rabbim fırsat verme, kötü gözlere, Kolayca çıkılmaz burada düzlere, Yollar da yorulmak ister, Muhammet. Rabbim kısmetini açık eylesin, Baban sana nasihatler söylesin, İki cihanda da daim gülesin, İsmine layık ol, oğul Muhammed. 62-Oku Allah ın ilk emri okuyla başlar, Bu emirle daim eğilir başlar, Siz de okun artık sökülsün paslar, Okumak varlıktır bilin gardaşlar. Okumanın yaşı, zamanı olmaz, Bilgili olanlar geride kalmaz, Ahrette bile gül benzi solmaz, Allah adı ile okun gardaşlar, Okumanın önce farz olduğun bil, Okumakla olur inci ser sebil, Taşlar baş oluyor, kazalarsa il, Dünyaya ser sebil yayın gardaşlar, Bak ne diyor bizim Sait Çamlıca, Okumakla düzen verin kılıca, Cehaletin zincirini kırınca, Kılıcı kınından sıyrın gardaşlar. Dünya okumakla fetih oluyor, Hakkı adaleti böyle buluyor, Allahı bilenler mutlu oluyor, Mutluluğa doğru koşun gardaşlar, Bir harf öğretenin kölesi olsam, Çin de bile olsa gidip te alsam, Ummanın bahrine bir lahza dalsam, Deryadan damla su alın gardaşlar. Şair deloğluyum herkese sözüm, Okumakta daim kalmıştır gözüm, Bağban bağcı ise, okumak üzüm, Bağbanın bağından derin gardaşlar, Size daim okun derim gardaşlar. 63-Okuyun, Okuyun, Okuyun İşte,, Beşikten mezara okuma işi, Çin e gitme diki bul onu kişi, Okumakla gider dünyanın isi, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Allah’ın emriydi okumak önce, Okumakla çıkar memleket dince, Soracaklar sana kabre girince, Okuyun, okuyun, okuyun işte. ‘’İster Muhammed Mustafa aşkına, İstersen Mustafa Kemal aşkına” İsterse okuyun dünya aşkına, Okuyun, okuyun, okuyun işte Okuyun, okuyun, Ali aşkına, Pir Hacı Bektaşi Veli aşkına, Semah dönenlerin dili aşkına, Okuyun, okuyun, okuyun işte Yeni nesil sizin eseriniz ya, Üç parça biçilir kefenimiz ya, Bu kaçıncı sizin seferiniz ya, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Osmanlıya bakın neler okumuş, Yaradan adıyla kilim dokumuş, Cahilliğin zehri, oku okuymuş, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Yaratan rabbinin adıyla oku, Ancak böyle gider bedenin şoku, Oku buğday olmuş sen ise soku, Okuyun, okuyun, okuyun işte. HADİ DURMAN SİZDE OKUN.. Cahilliği hapse sokun, 64-Olmuyor… Ne olacak Türkiye min halleri, Demesem olmuyor, desem olmuyor, Yukarda bıyık var, aşağda sakal, Tükürsem olmuyor, yutsam olmuyor. Bu milletin huzurunu bozanlar, Rahatlık battık ca daim azanlar, İktidarın kuyusunu kazanlar, Demesem olmuyor, desem olmuyor. Yüz verince astar isteyenler var, Daima terörü kışlayanlar var, Öcalan ın sözün dinleyenler var, Sövmesem olmuyor, sövsem olmuyor. Çocukları sokaklara salanlar, Kafa tutup bizden hesap soranlar, Düzeni bozmaktır şimdi olanlar, İnansam olmuyor, kansam olmuyor. Pekaka dikko deaşkapece, Ergenekon çıktı şimdi yenice, Terör demi hepsi kanlar emice, Anlatsam olmuyor, sussam olmuyor. Her tarafı çeteciler kuşatmış, Şimdi topu Ergenekon a atmış, Muhalefet başbakana mı çatmış, Dinlesem olmuyor, sussam olmuyor. Düşmanların istediği oluyor, Milletin sabrı da artık doluyor, Çıkan kanun tekrar geri dönüyor, Demesem olmuyor, desem olmuyor. Şair deloğluyum yandı ciğerim, Hayır, istiyoruz hak Allah kerim, Ancak dilim döndü, bu kadar derim, Ağlasam olmuyor, gülsem olmuyor. 65-Ölüm Ölüm gerçeğiyle her an baş başa, Azrail bakmıyor, bedenle yaşa, Karşı gelemeyiz emrine haşa, Dünya meşakkatli tozlu bir yoldur, Amel defterini sevapla doldur. İstersen az yaşa istersen çokça, Ahiri ölümdür geçmiyor akçe, Huzura varırsan defterin akça, Cennette cemalin gösterir sana, Gönlümüz püryandır yaradan sana. Rahmetin sonsuzdur budur ümidim, Nerden geldim? , ben ne oldum? , ne idim? , Dünya işleriyle boşa yoğruldum, Üç şey var ya bizimle kabre varan, İkisi dönüyor, amelin kalan. Biri malın, biri iyal birisi amel, Öldün gittin, çoktan oldu dünya sana el, Hayır amel ancak sana uzanacak el, İsa der ki boş hayaller boşa kurmayın, Her kez birdir hiç kimseyi hakir görmeyin. Ölüm Ölüm Değildir Ölümü yaşadım ben,yaşarken öldüm kaç kez Ölünce ölünmüyor, ölümdür cana merkez Ceset geldiği yere,ruh manaya gidecek, İnsana ölüm yokki,hayat devam edecek. Doğumun öncesinde,biz bu alemde vardık. Hatırlamak zor ama,başka yerde yaşardık. Ölüm yok olmak demek,değildir hakikaten, Misafir değilmiyiz? biz bu dünyada zaten. Ölüm:Ölüm değildir.Ölüm en büyük haber. Göçeriz gerçek yurda,biz ölümle beraber. Ölüm:Yeniden doğmak,hakikat alemine Ya çileli bir hayat,yada mutluluk yine. Ölüm:Güzel bir vuslat,dosta kavuşma günü. Kâfire kara bir gün,müslümanın düğünü. Ölümle ölmeyiz biz,o gün yeni doğarız, Ölüm:Yokluk değildir,ölümden sonra varız. Şehri Karakaya Hatıram olsun....Tebriklerrrr 66-Ramazan Geldi Hoş Geldi, Ramazan geldi hoş geldi, Gönüllere coş geldi, On bir ayın sultanı, Müminlere dost geldi. Başlangıçta bereket, Ortasında mağfiret, Sonu cehennemden azat, Rabbim bize rahmet et. Şeytan zincire vuruldu, Kul savumla huzur buldu, Namaz niyaz Kuran ile, Kul rahmetinle yoğruldu. Sende teravih kılınır, Açlık nedir o bilinir, İftar vakti geldiğinde, İman nuruyla dirilir. Sabır ayı diğer ismin, Pür nur olur her an cismin, Oruç ibadetin ile. Cennet olur senin kastın. Diğer ismin kuran ayı, Bize sundun hayır payı, Kadir gecen bin ay senin, Zikre durdum bende Hay’ı. Her şeyin bir değeri var, Oruç tutan eğliyor kar, Ramazan orucu için, Kadri büyük söylüyor yar. Öyle büyük ki sevabı, Dolduruyor nice kabı, Cehennemin ateşini, Söndürüyor bak feryadı. Oruç tutan rahmet bulur, Tutmayanlar mahrum kalır, İnsanoğlu ateşini, Gider iken buradan alır. Bayram yaptık en sonunda, Rahmetin var her yanında, Sevap yapan insanları, Kâtip yazıyor anında. Gün boyu işlenen günah, Yazılmıyor hemen billah, Gece olup uyudun ya, Küçük ölüm oldu eyvah. İsa derki yassı oldu, Namaz kıldın vakit doldu, Abdestinle yattı isen, Günahların püryan oldu. 67-Sabah İle Yassı nasıl? Müslüman, İmtihan dünyası biliyor musun,? Beş vakit namaza geliyor musun,? Yassıyla sabahı kılıyor musun,? Bu nasıl imandır? Gafil Müslüman. İkindiyle öyle gösteriş yaptın, Akşam namazıyla kapanış yaptın, Uyan artık gafil aldanış yaptın, Bu nasıl namazdır adsız Müslüman. Bazıları var ki bunu da kılmaz, Haftalar boyunca camiye gelmez, Ezanlar okunur kulağı duymaz, Bu nasıl imandır aciz Müslüman. Cumada bayramda camiye uğrar, Buncacık namazla cenneti umar, Hakkın da söylenir kötü bir karar, Bu nasıl namazdır gafil Müslüman. Sabahla yassıyla denerler seni, Uyum sağlamadı boyuyla eni, Duymuyorsa eğer kulağın beni, Açarlar sonunda gafil Müslüman. Camiler gariptir minare ıssız, Bu nasıl âlemdir her taraf sessiz, Sadece imanla olmuyor essiz, İmanı amelle süsle Müslüman. Hatalı olanlar yoksa biz miyiz,? Eskilerden kalan sade iz miyiz,? Kalına ermedik, yoksa tiz miyiz,? Hatayı nefsinde ara Müslüman. Beyaz olamayan kara Müslüman, Bu olanlar bizde yara Müslüman, Deli oğlu söyler çare Müslüman. 68-Sanal Degil, Hepsi Doğal idi... Gel de anlatma, küçüklük ve gençlik çağlarındaki oyunlarımızı, Pekte eski değil canım, otuz, kırk yıl öncesine gideceğiz, Sene bin dokuz yüz yetmiş beş ve sonrası, ………… Öncesinde de ağabeylerimiz oynarmış, onlardan miras almışız… En fazlada kara yolda kayınmak, Beldemizin üs kısmındaki bayırlarda evcük yapmak, Küçük oba ve evler yapıp, çay demleyip içmek, Dahası, dağlarda mal güderken çelik oynamak, İki türlü çelik oyunu vardı, biri Niksar, biri çoban çeliği, Daha nice oyunlarımız vardı, toprakla haşır neşir, Yeri geldikçe anlatırım, sanmayın ki buda şiir. - Layyn İsa Daştan nerdesin gel de oynuyak,,, Yeni motor yaptım, gel de baaakkk,tekeride neyden biliyonmuu*? Gara lastiğin topuğundan, hem de kerttim ki iyi çeksin diye,, Bak Şehri Karakayada geliyo bakkk,,, -Laaannn Durannnn,,Duraannn, agzı burnu yanasıca nerdesin,, -Manas köylü gadi, duran yok yanımızda bizim,, İsa Daştan -Ben onu az önce gördüm,kara yola aşağı arkasına çit bağlamıştı, Tozu dumana katarak motor sürme taklidi yapıyodu,, Şehri -Lan İsalar keten deresinde erükler olmuş gidek mi? -Şimdi geldik ecük oynuyak sonra gederük,, İsa Daştan -Veyyyy benim obam çömüşşş, Şehri -Ohhh canıma degsin, nasıldı benimkini yıkması,, İsa Özyurt - Govuk kayaya çay içmeye gidekmi Memet metinde gelecek, İsa Daştan -Ben git miyom astanım babam beni döver,, 57 Şehri -Ben demlikle suyu getiririm gerisini siz ayarlayın,, İsa Özyurt - Bende odununuzu toplar ateşi yakarım yetmez mi? Alim çobanla, öte yüzdeki bizim sayvanı bile yakmıştık, İsa daştan -sizi gözaçıklar sizi işin paralı yönünü bize mi bırakıyonuz gelmem lan bende,, Micci.. micccii,,,micciiii,, Duran Özyurt -Düüüüttt,,,düüüüttt,,düüüütt, vaggggg.. vaggy, Bende geleyi mi yanınıza Oğlum sende miccisin, işin gücün motor sürmek, Duran -Ben büyüyünce şoför olup motor süreceğim VVVAAAGG…diiidooodiiiidoooo,, Şu kütüğü bırakıyım geliyom… Bunlar sadece bir bölümü sahnenin, daha neler var neler,, Gerisini normal anlatayım uzun sürmesin, Köseğilin Memedi bilirsiniz değil mi? Şimdi içer mi bilmem,küçükken yer gibi sığara içerdi, Musa nın fırın önünde, gece yarısına kadar otururduk, Memed in annesi Hamide abu, eşek çötesiyle bizi avdurudu, Akşamları oyun oynamasını çok severdik, Hele şu tık, tık var ya, baş oyunumuzdu, Biriktik oyun başlıyor,,,kimler mi var goca erkek(Mustafa özyurt) Bebek(İlhami özyurt) Nazile,Nazmiye,Duran, İsa daştan, İsa Özyurt Mahallenin çocukları işte,,Şehri sende var mı idin bu akşam? ……………………………………………………………. Mal gütme anıları, ap ayrı bir konu, Alim ve Ahmet Çoban, İsa Daştan, Cevdet Karakaş,Sündüs çoban, Cevdet dedim de aklıma geldi, Alimle benim birer yaşar tosunumuz vardı, Kuyruklarını bayırın yüzünde birbirine bağladık, Niye mi? hangisi hangisini çekebilir diye, Az kalsın hayvanların kuyrukları kopuyordu, Cevdet geldi de kurtardı…….. ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, Benim bir köpek vardı,ağzında köteğimi taşırdı, Mallar zararlığa giderse, çevir deyince çevirirdi, Hele de ev yanlarına yabancı tavuk veya kedi gelmeyi versin, Nalı mıhı söktürürdü onlara da, alimallah,,, Haaa,,Şu kayınma meselesi vardı ya, konunun başında, Kara yoldan başlar, ustalin fırınının önüne kadar, En fazlada goca bıyık emmim kovalardı, Çok gıcıksın be emmi,,Bak şimdi koca bıyıklığın kalmamış, Halıyı bırakıp kayınmaya kaçıyo diye, Vedat abim beni çok kovalardı, Göt kızağı, Köp kızağı, ayakkabıyla kayınmak, 58 Oda yoksa naylona otur kayın, Götün kıp kımızı olsun soğuktan, Eve gelince cazz. Cazz, osur,, İşte böyle gençler, biz sanal oyun bilmezdik, Her şey doğal idi, Kimse bize hazır oyuncak almaz idi, Kılıç zeytin yağı tenekesinden, vagon yapar, Ağaç veya cilim çamurdan, araba yapardık, Çam kabuğunu yontarak yaptığımız oyuncaklar çok güzel olurdu, Yaylada gürgen kabuğu ve tahtasından araba yapardık, Deve yapmayı da biliyor musunuz? Oda fındık köteğinden olur, ortasına çalı yığardık, Yuvarlak bir kapak bulunca, bir köteğe çakar hemen döndürürdük, Az kalsın unutacaktım,,Güdü var ya güdü,topaç diyorlar başka yerde, Köteğin ucuna ip bağlayıp, güdüye dolar, Dam üslerinde şaaap..şaaapp, vurdukça ne dönerdi kerata, Kirman döndürmeyi biliyor musun? Onu da. eskiden ip makaraları ağaçtandı,onu ortadan keser, Al sana iki tane kirman ortasından çalı geçir, Dönecek ucu oval olmalı ki iyi dönsün, Bunları anlatırken ilkokulda sınıf arkadaşlarım geldi aklıma, Dokuz erkek, on sekiz kızdık,toplam,yirmi yedimi mevcut, Birden beşe kadar Buzköylü Nursel Özçelik öğretmenimizdi Bizlerde çok emeği vardır Allah selamet versin, Halis Zor vardı oda Buzköylülü bütün namaz surelerini ondan örgendik, Erkeksen ezberleme sıkımı,o çagda okuyanlar onu çok iyi tanırlar, Masa üzerinde namaz kılmayı öğretir idi bize, Sınıf arkadaşları dedimdi ya,9 erkek 18 kız vardı. Kişi başına iki kız düşüyor, ne şanslı sınıf demi, O yıllarda daha ergen olma sakta az çok sevdiğimiz vardı canım, Yalana ne gerek, hayat bu, normal değil mi, Sınıfımızın en ağlamsuğu ve sopadan korkanı kimdi? Hatun Yiğit, sopayı görünce kaçacak delik arardı, Sıranın altlarına saklanır bagırarak aglardı, Sınıf başkanımız, ötaaçeden Hamide Ateşti, Bizden büyük olduğu için, her sene başkanımızdı, En fazlada benimle, Rüştü çobanı şamalardı, Niye mi* en yaramazı sınıfın bizdik herhalde, Rüştü beni 2 ve 3 te yenerdi, Daha sonraki sınıflarda ben onu yenerdim, Yenilmeyi hazmedemez duysuzdan arkadan bana dalardı, Neyse yeter bu kadar anlatmak, Yeri gelmişken, sınıf arkadaşlarımı da ekleyim, Bu anlatımı tüm sınıf arkadaşlarıma ithaf ediyorum, Bana zaman ayırıp okuma lütfün da bulunduğunuz için teşekkürler, 59 İşta 1982 yılı Günebakan ilkögretim okulu mezunları Bayanlara her zaman saygımız sonsuzdur, önce onları yazalım, Hamide Karakaya, Hamide Özyurt, Sündüz Çoban, Hatice Yaylacı, Kadriye Çam, Behiye İmer, Nazile Özyurt, Hatun Yigit, Ümmü Çoban, Kevser Karakaş, Hamide Ateş, Zeynep Arslan, Emine Karakaş, Rahme Metin Hatice Karakaş, Pembe Özyurt, Gülsüm Özyurt, Şerif Özyurt Erkeklerde şöyle idi, İsa Özyurt,Rüştü Çoban, İdris Özyurt, Ahmet Ateş, Nihat İmer, İbrahim karakaş, Mustafa keskin, Duran Karakaş, Galip Karakaş, Bunlar herhalde geride kaldı idiler, Ali Osman Yaylacı,Ömer karakaş,Ömer Karakaş, Tüm sınıf arkadaşlarıma sevgi ve saygılar 69-Serin ol Serin Üç günlük ömürdür burda yaşanan, Takma kafana da serin ol serin, Hangi derdin vardı çaresiz kalan, Hakka yönel daim serin ol serin. Her dara düşünce, yare yönelip, Başkasına değil ona güvenip, Dünya dertlerini kafandan silip, Hakka divan durup serin ol serin. Stres diyorlar ya, çağın vebası, İmanlı olanın nedir çabası, Gönül çemberinde hoştur libası, Libasın yenile serin ol serin. Abdest ile Namaz en büyük ilaç, Bismillah deyip te Furkan’ını aç, Daima günahtan uzaklaşıp kaç, Yaradan emriyle serin ol serin. Bu gün doğduk yarın öleceğiz ya, Cennette cemalin göreceğiz ya, Hakkın rahmetiyle güleceğiz ya, Ummandan bir parça serin ol serin. Her işte bir hayır olduğunu bil, Her yöne dönüyor konuşunca dil, Gönlünden kötüyü nahoşları sil, Hakkında nazarı serin ol serin. Nasıl yaşar isen öyle ölürsün, Dünyada yaptığın orda görürsün, Beden toprak olur hem de çürürsün, Ölümü düşünüp serin ol serin. Yollar kıvrım kıvrım uzarda uzar, Ömrümüz bitiyor bak azar azar, Geride ne kaldı dünyadan nazar, Hakkın emri ile serin ol serin, Son nefesin henüz çıkmadan arşa, Neler geldi geçti sağ olan başa, Elveda diyoruz bacı kardaşa, Evladı iyalle serin ol serin. Şair deloğluyum serin misin sen, Hak ile batılı bilir misin sen, Şairlik diliyle dirilmişsin sen, Aklına geleni yazda serin ol, Maddeden manaya dalda derin ol, Kafana takmada serin ol serin SİZDE SERİN OLUN.. 70-Sevdalılar Anlatır Bir sevda masalı düştü dilime, Yazam dedim birkaç satır kelime, Kalemi adlımda hazır elime, Eskilerden sevdalılar anlatır. Yazı bilmez idik mektup yazalım, Bahar geldi biraz gosdil kazalım, Yollarda görüştük köylüm, güzelim, Eskilerden sevdalılar anlatır. Okul çıktı yazmayı da öğrendik, Sıra mahleplikte türkü söylerdik, Ormana giderde odun eylerdik, Eskilerden sevdalılar anlatır, Mektup yazdım aracıyla yolladım, Sokak arasında sevgi boyladım, Seni sevdim diye türkü söyledim, Eskilerden sevdalılar anlatır. Telefon nerdeydi konuşmak için, Ancak bayramlarda görüşmek için, Haber yolladıydım buluşmak için, Eskilerden sevdalılar anlatır. Nişanlılar birbirinden kaçardı, Kimse görmüyorsa sevgi saçardı, Benim yarim diye yüzün açardı Eskillerden sevdalılar anlatır. Gelin olmuş yaşmak çekmiş yüzüne, Sergi sermiş dam üstünün düzüne, Mani yazmış bak düzüne düzüne, Eskilerden sevdalılar anlatır. Ara sıra gizli gizli buluştuk, Bizde sizin gibi kolay alıştık, Bazen ğerdah gecesinde tanıştık, Eskilerden sevdalılar anlatır. Görmek yasak imiş nişanlım olan, Şimdi yalan oldu hepisi yalan, Hoş bir seda kaldı geride kalan, Eskilerden sevdalılar anlatır. Şimdi telefonun internetin var, Alo dedin hemen karşındadır yar, İstersen uzak ol sen diyar diyar, Şimdilerde sevdalılar anlatır. İsa derki anlattığım yeter mi, Bizim köyün sevdalısı biter mi, Ateş yanmayınca duman tüter mi, Eskilerden sevdalılar anlatır. Gençleri de yiğit olur mert olur, Ayrı kalmak yüreğimde dert olur, Bizim orda kış ayları sert olur, Eskilerden sevdalılar anlatır. 71-Sevmek mi? Sevilmek mi? Severiz hem Allah’ı hem de Resulü, İbadet ve taat ile eyler nüzulü, Yeryüzünde her mahlûkat Allah’ın nuru Onun sevgilisi olmak bunun usulü. Bir gün Hızır a.s Cuma namazı için camiye girer, Safa oturur camii dolar namaz başlar, İmam hutbe okurken yanındaki şahıs uyumaya başlar, —‘’Uyuma’’ diye onu uyarır, _’’Uyumuyorum’’, der Adam ikinci sefer yine uyur, —‘’Uyuma abdestin gidiyor’’ der Hızır as. Şahıs, —‘’Uyumuyorum’’ der. Yine uyur Üçüncü sefer Hızır a.s _’’Uyuma’’ der, Adam hırslanır, _’’Bak! Benimle uğraşma; kalkar senin Hızır olduğunu herkese söylerim’’ Der. Hızır a.s kendini tanıyan bu şahsı Allah’ı sevenler listesini bakar bulamaz. Ve hakka nida eder —Ya rab bu şahıs bu listede yok der Yüce Allah _’’Ben sana beni sevenlerin listesini verdim, benim sevdiklerimi değil, O şahıs sevdiklerim listesinde’’ der. …………………………………………………. İşte böyle dostlar kıssadan hisse, Yaratan yanında sökmüyor cüsse, Aftan yanı bize rahmeti esse, Onun sevgilisi olmak işin asılı, Fazla söze ne hacet budur fasılı. 72-Sıladan gurbete Selam, Selam size ey dostlar! , Biraz edelim kelam, Gönlünüz huzur bulsun, Kazancınız bol olsun, Hakkın emrini bulsun, En başta sağlık olsun. Selam size ey dostlar! Gönüller hep bir olsun, Özlemle baktık dünlere, Kolay gelmedik günlere, Tüm dostlara selam olsun. İstanbul u İzmir iyle; Adasıyla İzmir iyle, Ankara’dan geldik böyle, Tüm dostlara selam olsun. 73-Sil gözyaşlarını vatan sağ olsun. Şehitlerimiz.. Nereden başlayım ki şehide ve şehitliğe, Diller susar gönüller konuşur bazen, Kelime ve hece aciz kalır anlatmaya, Şehitliğin Peygamber mertebesinden sonra, İkinci mertebe olduğunu mu söylesem ilk önce, Yoksa kor düşen yüreklerin yandığını mı, Nasıl anlatsam şehitliği,,,,, Bazı şeyler anlatılamaz, Kelimeler düğümlenir boğaza, Evlat acısı çekenlere, Yetim kalan evlatlara, Yalnız kalan bacılara, Sormak lazım şehitliği,,, ………………………………….. Şehidin babası; -VATAN SOĞOLSUN, diyordu, Ama sesi titriyor, yüreği kan ağlıyordu, ‘’Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’’ Mehmet Akif te böyle söylüyordu. …………………………………… Tabuta bakıp ta ne olduğunu henüz anlayamayan, Küçük çocuk neden şaşkındı? Geline kına yakılır, koyuna kına yakılır, Askere kına yakılır, Biliyorsun neden yakılır. ……………………………………. Kalleş pusular ardında ki kalleşler, Beyni bulanık esrarkeşler, Sanmayın bu millet bölünür, Dünyanın parçalayamadığı bu millet, Birkaç soysuza yem olmaz, ……………………………………. Yine Akif in diliyle bitirelim şiiri en güzel o anlatmış, ‘’Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şu heda fışkıracak toprağı sıksan şu heda, Canı cananı bütün varımı alsında hüda, Etmesin tek vatanımdan dünyada cüda ’’ 74- Şehitlerimiz.. Nereden başlayım ki şehide ve şehitliğe, Diller susar gönüller konuşur bazen, Kelime ve hece aciz kalır anlatmaya, Şehitliğin Peygamber mertebesinden sonra, İkinci mertebe olduğunu mu söylesem ilk önce, Yoksa kor düşen yüreklerin yandığını mı, Nasıl anlatsam şehitliği,,,,, Bazı şeyler anlatılamaz, Kelimeler düğümlenir boğaza, Evlat acısı çekenlere, Yetim kalan evlatlara, Yalnız kalan bacılara, Sormak lazım şehitliği,,, ………………………………….. Şehidin babası; -VATAN SOĞOLSUN, diyordu, Ama sesi titriyor, yüreği kan ağlıyordu, ‘’Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’’ …………………………………… Tabuta bakıp ta ne olduğunu henüz anlayamayan, Küçük çocuk neden şaşkındı? Geline kına yakılır, koyuna kına yakılır, Askere kına yakılır, Biliyorsun neden yakılır. ……………………………………. Kalleş pusular ardında ki kalleşler, Beyni bulanık esrarkeşler, Sanmayın bu millet bölünür, Dünyanın parçalayamadığı bu millet, Birkaç soysuza yem olmaz, ……………………………………. Yine Akif in diliyle bitirelim şiiri en güzel o anlatmış, ‘’Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şu heda fışkıracak toprağı sıksan şu heda, Canı cananı bütün varımı alsında hüda, Etmesin tek vatanımdan dünyada cüda’’ 75-Şu Işıklar Çogalalı Hasretim Yıldızlara. . Bunu bir şiir olarak algılamanıza gerek yok, Aklıma birde böyle yazayım dedim yazdım, Sene 1980 li yıllar ve beş sene öncesi ve sonrası, Bu duygular o zamana ait, dinleyin bakalım ne olmuş.. Henüz ceylan anca dağılmakta yeryüzüne… Fanus, löküs, tıs, idare, gaz lambası ve kandiller yanardı, Misafir gelince on dört numara, diğer zaman yedi numara, Ney mi bu numaralar? Gaz lambasının büyüklük ve küçüklük numarası. Başka yayla evlerinde yanan kocaman ateşler ve çıralar aydınlanmak için, Mumlar icat oldu,biraz kokudan kurtulduk ama oda kokuyor, Gaz yağı bulamayınca mazota tuz atıp öyle korduk gaz lambasına, O ne kokulardı bir bilsen miski amber misin be mübarek, Elbiselerimize bile sinerdi,sanki ahırdan çıkarcasına,, Neyse konumuza dönelim yıldızlar ve gökyüzüne, Yeryüzünde ışıklar azken bir başkaydı gökyüzünün parıltısı, Yıldızlar en ince detayına kadar belli olurdu, Ara sıra kayan yıldızlar bizlerde canlıyız derlerdi, Ortada baştan başa yıldız kümesine Samanyolu galaksisi derler ya, Bizde sadece saman yolu derlerdi 63 Bende küçükken buradan insanlar samanı nereye taşırlar acaba derdim. Şu çok parlayan yollara samanlar dökülmüşte, onlar mı parlıyor acaba derdim, Akşam olup karanlık basınca. Eğer açıksa gökyüzü, Bir başka seyre dalardık, geceleri koyun güderken yaylada, Ayın ve yıldızların seyri alemi,bir başka olurdu, Ay ışığında armut yoktu ama çördük silkeledim arkadaş, Sabah olmadan,tan yeri ağardı, hepsi kaçıverdiler, Ne oldu? ne güzel bakışıyorduk nere gittiniz? Yıldızlar, Güneş geliyor dediler bize ışık veren, Onun yanında biz sesimizi değil gıkımızı bile çıkaramayız, O bizim ağamız o gelince bizi göremezsiniz, Nurun ala nur oldu bak dünya, Üs geldi, as gitti, asılı buya, Bir nizam ki nizamların seyri içinde, Her şey ince hesaplarla örülmüş o biçimde, Bu nizama bakıp ta hayran olmamak ne mümkün, Hak, hak, diyor her mahluk emri maruf peşinde, Ol emri ile her şey olu verir alemde, Melekler vasıtadır, yaratıcı Allahtır, Allahı tanımayan gönüller hep ahmaktır, Gökyüzüne geceleri hayran oldum, yoruldum geri döndüm, Sonsuzluğun ötesinde, yine sonsuzluk gördüm. Aklımız bir yere kadar, ileriyi algılayamaz, Sayıların bile sonu yok ister artıya git, ister eksiye, Enson rakamı söyle, ben artı bir derim gider, Sonsuzluk işte böyle, ha gökyüzü ha hayat, Gaaluu bela başlangıc, sonsuz oluyor hayat, Hakta olan irade külli iradedir bak, Bize nasip olansa, sadece cüzidir, hak, Onunla algılarız, onunla düşünürüz, Hakkın emrin tutarak rahmete bürünürüz, Şu kısacık ömrümde yaşı kırka dayadım, Yarıyı geçti ömür nekadar var hayatım, Bilinmezki hayatım ne zaman son bulacak, İsa kulun şiiri burada son bulacak, 76-Taş Atan Çocuklar. Kendi memleketimin çocukları, Nasıl oluyor da taş atıyorlar, Polisime, jandarmama! Ve hatta kendi kabilelerinden olan, İnsanların dükkânlarına, Bu nasıl iş, Nasıl zihniyet, Kim verdi bu taşları onların eline, Ahmet ağamı? Abdullah ağamı? Bunları düşündükçe, Aklıma Taif geliyor, Resülüllah’ı taşlayan çocuklar geliyor aklıma, Onlar biliyor muydu? Tanıyor muydu Resulullah kimdi? İşte bu günde böyle, Birkaç eşya ve para, Bunlar burada bir yara, Kandırılmış çocuklar, Onlar bilmiyorlardı; kendilerine taş attıklarını, Kalem tutan o eller neden taş atıyordu? Arkalarında insanlıktan nasibini almamış, Nasipsizler var, Taş atan çocuklara çiçek sunduk, Çikolata verdik, Tıpkı Resulullah gibi, Beddua etmedik dua ettik, Tıpkı Habibullah gibi, Taifliler Müslüman olmuştu, O habibin duasıyla, Bizde dua ediyoruz işte Resulullahın ağzıyla, Allah sizi islah eylesin, Kalp gözünüzü açsın, Diye dua ediyoruz, Bu şiire ilham olan Taif olayını buraya eklemeden geçemeyeceğim, **************************************** İşte Taif hadisesi; Peygamberliğin onuncu yılıydı, Kureyş zulmü katlanılamayacak derecedeydi, Şevval ayında evlatlığı Zeyt ide alarak yollandı, Taif lilere İslam’ı anlatacaktı, Putperest olan Sakiyf kabilesiydi, Hiç kimse kabul etmedi, Allah Resulüne hakaret ettiler, Taiften ayrılırken de; ayak takımına ve çocuklara, Taş attırdılar Habibullaha. Ayakkabısı kan dolmuştu Resulün, Yürüyemaz halde dinlenmek istedikce, Zorla kaldırıp taş atıyorlardı, Vücudunu siper eden Zeyt, birkaç yerinden yaralanmış, Kan revan içinde kalmıştı, Resulullah’ın ömrü boyunca yaşadığı en büyük sıkıntılardan biriydi bu, Nihayet Rabia’nın oğulları Utbe ve Şeybe’nin evine sığındılar, Burada bir çardağın gölgesinde, Ellerini açtı yaratana, Ve şöyle dua etmişti; ‘’İlahi kuvvetimi zaafa uğrattığını, çaresizliğimi, Halkın gözünde hor ve hakir görüldüğümü, ancak sana arz ederim, Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin zayıf görüp te dalıma bindiği, biçarelerin rabbisin sen, İlahi, huysuz ve yüzsüz bir düşmanın eline beni düşürmeyecek Hatta hayatımın dizginlerini eline verdiğim akrabamdan bir dosta Bırakmayacak kadar merhametlisin. Ya Rab, eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim bele ve sıkıntılara hiç aldırmam. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları gösteremeyecek kadar geniştir. Ya Rabb gazabına uğramaktan, Rızandan mahrum kalmaktan, Senin karanlıkları aydınlatan, Din ve dünya işlerini dengeleyen Yüzünün nuruna sığınırım. Razı oluncaya kadar işte, Affına sığınıyorum. Bütün kuvvet ve kudret ancak seninledir….’’ İşte beddua etmemiştir, Hatta Karn denilen yerde Cebrail gelerek; ‘’Ey Allah’ın Resulü, Allah kavminin sana söylediklerini işitti, Yaptıklarını gördü, Sana şu dağlar meleğini gönderdi, Kavmin hakkında ne dilersen, Bu meleğe emredebilirsin’’dedi, Dağlar meleği de selamından sonra; ‘’Ya Muhammad, emrine hazırım. (Ebu Kubeys ile Kayakan denilen) Şu iki yalcın dağın Mekkeliler üzerine devrilip, Birbirlerine kavuşarak müşrikleri tamamen ezmelerini istersen emret….’’dedi, Fakat Resulllah (s.a.s) -‘’Hayır, onların ezilip yok olmasını değil, Rabbimin bu müşriklerin sulbünden O na hiçbir şeyi ortak kılmayan, Ve yalnız Allaha ibadet eden, Bir nesil meydana getirmesini istiyorum.’’ Demiştir.. İşte Resulullahın izini takip ediyorsak, Onun sünnetine uymalı, Ona göre hareket etmeliyiz. 77-Tokat- Niksar- Buz Köyü Buz tutmazsın, niye ismin Buz köyü? Kelkit vadisinin, nadide yeri, Yukardan bakınca, başkadır seyri, Yerin güzel, yaşın çokça, Buz köyü. Kavunların, karpuzların, odlu mu? Domatesler, römorklara doldu mu? Fiyatları, yüzünüze güldü mü? Buğdayların başak vermiş, Buz köyü. Kocabaşlar büyük oluyor sende, Su bağladın, sığmaz, mı oldu bende? Soğanla, tütünü ektiğin günde, Zahmetini çok mu çektin, Buz köyü? Camızların yoğurdunu yedin mi? Köy içinde, hızlı yürü dedin mi? Hepisini beraberce güden mi? Yoksa sende değiştin mi, Buz köyü? Talazan-ın kumlarına ne oldu? Onunda tarihi eskide kaldı, Irmağın suları oraya doldu, Her birisi yalan oldu, Buz köyü. Söğüdün odunu iyi yanar mı? Kavak dallarına, kuşlar konar mı? Bilmem şimdi eskileri anam mı? İsa seni böyle andı, Buz köyü. 78-Tokat- Niksar-Serenli Kasabası Türküsü Serenli deyip te çıktılar yola. Sapmadılar asla ne sağa ne sola. Yorulmak bilmezler, vermezler mola. Serenli sevdadır, Serenli’li can. Aklına düştükçe, iyiliğini an. İmar ettiler beldenin, dört bir yanını. Duyurdular memlekete, serenli’nin şanını. Birlik, beraberlik, dostluk namını. Serenli sevdadır, Serenli’li can. Aklına düştükçe, iyiliğini an. Arazi sulanır, çeşmeler akar, Yaylaya elektrik gelmiş, lambasın yakar, Ayva’sı, Tamlar’ı bunlara bakar. Serenli sevdadır, Seren’li li can, Aklına düştükçe, iyiliğini an. Bağlara inip te baktım evlere, Meyve dikmişler bak, bütün her yere, Örnek olsun bunlar, çevre köylere. Serenli sevdadır, Serenli’li can, Aklına düştükçe, iyiliğini an. Kaymakam bey gelmiş, taktir ediyor, İlçe müftümüz, hele bakın ne diyor, Nurettin başkans,a hoş geldin diyor. Serenli sevdadır, Serenli’li can, Aklına düştükçe, iyiliğini an. 79-Tokat- Niksar -Ayva-lı İsmin Ayva ama ayvan hanı ya, Eyvan imiş, eski adın tanıya, Serenli-nin kuzey batı yanı ya, Tarihlere eski bakar, Ayva-lı. Sağ yanın Kıracı, alt yanın Tamlar, Günebakan-la da sınırların var, Gülağa tepene, yağıyor mu kar? Buz köyüne, üsten bakar ayvalı. Nohudun, soğanın, pelit dağların, Köyün alt yanında, üzüm bağların, Güler yüzlü, köyde kalan sağların, Odunun iyisin yakar, Ayva-lı. İyerbele patatesi dikerler, Arın kaya üzerine, göçerler, Buralar da soğuk sular içerler, Gürgen yar maçası yarar, Ayva-lı. Kekik kokar, kayaların, dağların Sana hasret gurbet elde sağların, Yaz gelen de bam başkadır bağların, Çalışmayı çok ca sever Ayva-lı. İki camii, bir de okulu vardır, Köy için de yolları da çok dardır, Her yönüyle güzelce bir diyardır, Tarihin de eski senin, Ayva-lı. Adım İsa, memleketim güzeldir, Ayvanın konumu bende özeldir, Bura yeni değil, her dem ezeldir, Hallerin de güzel olsun, Ayva-lı, Daima da yüzün gülsün, Ayva-lı. 80-Tokat-Niksar-Özalan kasabası, Çam içinin bir tanecik incisi, Hoş görüde bu yerlerin öncüsü, Beldeler içinde bura hangisi? Ne güzeldir yerin senin Özalan. Dağlar arasında, açan bir çiçek, Soğuk sularından, bir yudum içek, Kış gelende ordan aşağı göçek, Ne güzeldir yazın senin Özalan. Belediye, jandarması, okulu, Dağlarında gezdim kekik kokulu, Doğayı bozmamış doğal yapılı, Ne güzeldir çevren senin, Özalan. Cem eviyle, camisiyle bir başka, Çoktan düşmüş belde de bunlar aşka, Niksar yolun, yakın olsaydı keşke, Ne güzeldir, halin senin Özalan. Mahallesi vardir, çakmak, özveren, Oba yeri yukarıdan haz veren, Yaz gelince yaylalarda söz veren, Ne güzeldir, yaylan senin Özalan. 81-Tokat-Niksar, Bilgili Köyü Şu Niksar’ın en uzak köyü sensin, Ne güzeldir ismin senin Bilgili, Dağlar arasında ne de güzelsin, Ne güzeldir, yerin senin Bilgili. Kırk beş kilometre, Niksar’a yolun, Perşembe yaylası, diğer bir kolun, Kış gelince, bambaşka olur halin, Ne güzeldir, kışın senin Bilgili. Okuyanın fazla, yaban ellerde, Senin sevgin, daima gönüllerde, Çalışkanlığın, hep zaten dillerde, Pek özeldir, yerin senin Bilgili. Köy içine, parke taşı dizmişler, Güzel güzel, cami önünde gezmişler, Okulun da, güzel yazı yazmışlar, Ne güzeldir, halin senin Bilgili. Her köy gibi, sende tenha kalmışsın, Gidenlerin, seyirine dalmışsın, Ben şehir sandımdı, ama köymüşsün, Ne güzeldir, köyün senin Bilgili. Ön tarafı, çayır çimen bağları, Elma, armut, meyve dolu dağları, Eskilerde kalmış, gençlik çağları, Ne güzeldir, gencin senin Bilgili. Sefer Yılmaz, kaç sene muhtar oldu? Ondan kalan, ne kadar hizmet kaldı? Şimdi bura, güzelliklere daldı, Ne güzeldir, bahtın senin Bilgili. Şair deloğluyum, İsa dır adım, Şu dünya da, iyiliktir muradım, Daima sevginde, kalmıştır yâdım, Ne güzeldir ahtın senin Bilgili. Pek özeldir, ismin senin Bilgili. 82-Tokat Reşadiye,(Hain Pusu) Şehitlerimiz.. Nereden başlayım ki şehide ve şehitliğe, Diller susar gönüller konuşur bazen, Kelime ve hece aciz kalır anlatmaya, Şehitliğin Peygamber mertebesinden sonra, İkinci mertebe olduğunu mu söylesem ilk önce, Yoksa kor düşen yüreklerin yandığını mı, Nasıl anlatsam şehitliği,,,,, Bazı şeyler anlatılamaz, Kelimeler düğümlenir boğaza, Evlat acısı çekenlere, Yetim kalan evlatlara, Yalnız kalan bacılara, Sormak lazım şehitliği,,, ………………………………….. Şehidin babası; -VATAN SOĞOLSUN, diyordu, Ama sesi titriyor, yüreği kan ağlıyordu, ‘’Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’’ ……………………………… Tabuta bakıp ta ne olduğunu henüz anlayamayan, Küçük çocuk neden şaşkındı? Geline kına yakılır, koyuna kına yakılır, Askere kına yakılır, Biliyorsun neden yakılır. ……………………………………. Kalleş pusular ardında ki kalleşler, Beyni bulanık esrarkeşler, Sanmayın bu millet bölünür, Dünyanın parçalayamadığı bu millet, Birkaç soysuza yem olmaz, ……………………………………. Yine Akif in diliyle bitirelim şiiri en güzel o anlatmış, ‘’Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şu heda fışkıracak toprağı sıksan şu heda, Canı cananı bütün varımı alsında hüda, Etmesin tek vatanımdan dünyada cüda’’ 1977 yılında Hakkari Çukurca ışıklı karakolunda tim çavuşuyken bir şehidin cebinden çıkan şiiri buraya ekleyip sizlerle paylaşmak istiyorum… Vatan Sağolsun Şehit oldu haberimi alırsan bir gün, Üzülmesin anam vatan sağ olsun, Oğlum şehit diye gururlan o gün. Üzülmesin anam vatan sağ olsun. Ben Mehmetçik, ben gönüllü Mücahit, Baş koymuşum bu vatana Allah şahit, Sen Kore gazisi ben vatana şehit. Üzülme sen baba vatan sağ olsun. Bayrağa sarılı gelirken salım Dövünme ağlama gönül maralım, Zülfü tel tel olmuş eli kınalım Sil gözyaşlarını vatan sağ olsun. Bu yolda şehittir nice arkadaş, Yinede eğik değil eğilmedi bir tek baş, Yerim doldurulmaz değil ya gardaş Biz ölürüz amma vatan sağ olsun. Ana dulum tam bin yıllık beşiktir, Atam karanlığıma doğan ışıktır, Deli gönlüm ay yıldıza âşıktır, O dalgalansın da vatan sağ olsun. Vatanımdır dağı taşı bizimdir, Karıncası kurdu kuşu bizimdir, Şırnak’ı Siirt’i Muş2u bizimdir Ölürümde vermem vatan sağ olsun Şehit arkadaşım seni örnek alayım Kabul et yanına bende geleyim, Metin Türküm Türk e kurban olayım Ölürüm uğruna vatan sağ olsun. İsa Özyurt 1978 Çukurca((Bu şiiri askerdeyken hatıralar defterime eklemiştim yanılmıyorsam şehit olan bir vatan kahramanının cebinden çıkmış)) Şehit Mektubu.. İşte duygulanarak okuduğum ve sizlerle paylaşmak istediğim bir şehit mektubu,, Önce annesinden bahsediyordu şehidim Anne,, Sana evlat acısı yaşattığım için beni affet anne, Biliyorum, bana kızmıyorsun. İçinde yana ateşle ağıt yakıyorsun anne, Biliyorum kocaman bir kor yanacak bundan sonra, Bayramların bayram olmayacak bensiz, Mezarımın başında bayram yapacak, Gözyaşlarınla yıkayacaksın mezar taşlarımı. ………………………………………. Düşman işgaline uğramamış bu vatan anne, Dayan annem dayan, Ben seni şehitlerin arasında bekleyeceğim. O koca yüreğinde ateş yaktığım için affet beni anne, ‘’Vatan sağ olsun’ derken sesin titreyecek biliyorum baba, Bayrağımıza bakarken vatan sağ olsun diyeceksin, Çocukluğumda bana anlattığın Çanakkale şehitlerine, Senden selam götüreceğim baba, Beni afat taze gonca gülüm, hayat arkadaşım,! Seni genç yaşta dul bıraktım, Ben şehit oldum, sen şehit eşi, Dünya hayatında yokluğumun acısını çekeceksin belki.. Tabutumun başında ‘’sana doyamadım yiğidim’’ diye Gözyaşlarını damlattın tabutuma, Ben sana doydum mu sanıyorsun? Ya senin namusuna leke getirecek alçaklar işgal etseydi ülkemi! İşte o zaman ben gerçekten ölmüş olurdum. Sizi yetim bıraktığım için beni affedin evlatlarım! O küçük elerlinizden tutup, Yanaklarınıza bir öpücük kondurmak için neler vermezdim ki! Kokunuz burnumda tüterken şehitlik nasip oldu. Size doyamadım. Sen beni öldü sanma oğlum.’’şehitlere ölü demeyiniz! ’’ Diyen Allah bize ölmeden önce yerimizi gösterdi, Orayı görsen sende bir an önce şehit olmak istersin, Seni orda bekleyeceğim oğlum! İnşallah sende şehit olursun. Kolay mı bırakıp gittim sizi sanıyorsunuz, Hepiniz gözümün önünden geçtiniz, ‘’Ben sizi nasıl bırakıp giderim’’ derken, Hz Peygamberi gördüm anne, Elini açmış beni bekliyordu anne, Ruhumu teslim ederken gideceğim yer gösterildi bana, O ne güzellik! Cennete uçtuğumu anladım, Bakmayın siz cesedimin kan revan içersinde kaldığına, Hiç acı çekmedim ben, Dünyada şehitlerden başka hiç kimsenin yaşayamayacağı kadar, Rahat bir ölüm yolculuğu yaptım, Milletime söyleyin! Beni Fatihasız bırakmasın, Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şuheda! Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek vatanımdan dünyada cüda.. Kaynak; Öğretmen Tohumda Ormanı Görmeli,,Sait Çamlıca akis yayınları sayfa 84 83-Tokat, Artova, Yukarı Güçlü Köyü Artova’ya bağlı Yukarı güçlü, Avaraydı onun eskiden ismi, Tarihin sorarsan, çokça da yaşlı, Anılarım, sende vardır Avara. Yüz haneydi, her hal on sene önce, Şimdi de her hal buncadır anca, Köy içinde bazen, düğün olunca, Çokça halayların vardır, Avara. Dağlarında ardıç, alıçlar dolu, Yedi kilometre, ilçeye yolu, Arazisi ise, kuyudan sulu, Ak dağın dibinde, durur Avara. Minare de, üç şerefe var idi, Kan davası kötü kötü, ar idi, Bunlar da millete, intizar idi, Bu da senin, kötü huyun, Avara. Hayvancılık, tarım ile uğraşır, Aşağdan, depoya suyunu taşır, Çalışmaktan, eller tutmuştu nasır, Çalışkandır, halkın senin Avara. Selam olsun size, binlerce selam, Söyledim böylece, birkaç kez kelam, Sizlerin her daim haberin alam, Bahtınız da açık olsun, Avara. 84-Türkiye’m Memlekette kısır döngü dönüyor, Yapılan planlar, bir bir sönüyor, Yarınımız iyi olsun deniyor, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m Üç kıtadan sonra burda kışladık, İçimizde nice hain besledik, Vatanı seveni, bazen dışladık, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m Sağ sol deyip, bazen bizi böldüler, Kavga yapıp, boş bir yere öldüler, Karşıya geçip te bize güldüler, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m. PKK dediler, kürdü savunan, Kürdistan fikriyle, daim avunan, Yaptığı zulümlerle de övünen, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m. İslam’ı yaşamak zor geldi sana, Laiklik dediler, karışmaz dine, Bazen deli oldun, bazen divane, Yeter artık çektiklerin Türkiye’M. Milletin inancı, ikinci plan, Demokrasi imiş, geride kalan, Yalan söylüyorlar, vallahi yalan, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m. Cumhuriyet dedik, vekil gönderdik, Hani nerde kaldı, bizler önderdik, Laikliği, dinsizliğe dönderdik, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m. Yazık bu millete, vallahi yazık, Yetmiyor mu artık çakılan kazık? , Uygulanmaz bizde, yapılan tüzük, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m. Ümmetlik fikrini artık bilmeli, Müslüman Türk, yeter artık gülmeli, Oynanan oyunu artık görmeli, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m. Şair deloğluyum herkese sözüm, Kur’an ahlakıyla oluyor çözüm, Allaha resule döndüyse yüzün, Yeter artık çektiklerin Türkiye’m 85-Vavla Başladık Elifle Bittik Yıllardan 1984 idi, Erzurum da talebeyim, Hafta sonu tatillerinde, Lala Paşa camisine giderdik, Camiin sağ duvarında koca bir levha vardı, Nemi yazıyordu, Sadece koca bir vav, San ki dünya haritası gibi, O zamanlar düşünürdüm, Bu tek harfi niye asmışlar, Acaba ne demekti, ………………………….. Birde Yunus sormaz mı, ‘Sen elif dersin hoca, manası ne demektir’ diye Ben henüz vavı sökemedim, Ne bileyim elifin ne manaya geldiğini, ……………………………….. Yıllar yılları kovaladı, Vavı da öğrendik elifi de, Anlatmak bu güne imiş, Son okuduğum kitap ta bu şiire ilham oldu, Aldım kalemi elime, İçimden geçenleri döktüm satıra, Eskilerden bize kalan hatıra, …………………………….. Anne karnında vav gibi duruşumuz, Dünyaya geldik iki büklüm gidişimiz, Kulluğun manası vav, Elif ulûhiyetin simgesi, O yüzden Allah ismi elifle başlar, Bizler vav gibi mütevazı olmalıyız, Öyle ister yaratan, Öyle yaratmıştı, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ‘’İnsan iki büklüm olunca rahat eder anne karnında, Boylu boyunca olsak ta kim rahat eder mezarında’’’ Musa bir dal olmuştu Firavun un karşısında, Ama firavun un gözü elifte kalmıştı, İbrahim ateşe yar olmuş, Nemrut ateşe odundu, Yunus vav olarak kurtarmıştı kendini, Balığın karnında, …………………………… Evvelinde elif olan kâinat, Ahirinde bir ilahi nefes ile vav olur, Her zerrede görünüyor bu sanat, İnsanoğlu bükülerek yay olur, Manayı bilmeyen vav dan bi haber, Her dara düşende o da vay eder, Ağaç olan elif, daldan ne haber, Dallar sallandıkça daima hay der, ………………………………….. Ve hakkın istediği bizden, Hem vav ol hem de dal, Hakka bağlılıktır özden, Âlemleri seyre dal, Bilmem nice olur hal, Hayat bize bir masal, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, Hayat vav la başlar elifle biter, Tam elif olduğumuzda, İmamın kayığındadır beden, ........................................... Böylece bitti hayat, İster beri al ister at, Boşa mı geçti heyhat Boşa gitmez asla hayrat,, İşte vavla başladık,elifle bitti hayat,,, 86-Yağmur Taneleri… Dünya var olalı, kaç kez indin yeryüzüne, Sıvı oldun, katı oldun, gaz oldun, Bulut oldun gökyüzünde, hep düzüne düzine, Dolu oldun, yağmur oldun, kar oldun, Dağlardan, ovalardan indin yerin altına, Dere oldun, pınar oldun, çay oldun, Irmaklarla buluştukça kolların, Gölet oldun, baraj oldun, göl oldun, Belli değil, yerin yurdun mekânın, Coşkun aktın, bazı bazı sel oldun, Çevreledin, dünyanın dört yanını, Büyüdükçe âlemde, umman oldun, Çarpışmazmış, yağmur ve kar tanesi, Susayan mahlûkatına sen yar oldun, Bir acep nur kim güneş pervanesi, Ayrışınca, molekülde nar oldun, Meleklerdir, her damlayı indiren, Hak Teâlâ, onu bize gönderen, Mikail’dir, ol emrini bildiren, Rahmet oldun, rahim oldun, var oldun, Gökyüzünü temizliyor inerken, Rüzgâr ile beraberce dönerken, Yağmur oldu, bulutlara binerken, Şimşek oldun, ateş oldun, nar oldun. 87-Yağmur.. Gökten yağmur inince, canlandı bak yeryüzü, Rahmetine muhtaçtı, hem bayırı hem düzü, Ağır, ağır inerken, rahmetin nazarından, Tarlalarda gülüyor, çiftçi olanın yüzü. Aylardan temmuz bugün,Bereketin iniyor, İki gündür yağmur var, bazı bazı diniyor, Mahsulün yetişmekte, bu mevsimde tarlanda, Toprak ana sünger mi? yavaş, yavaş emiyor. Patatesler çiçekte muhtaç idi yağmura, Sulaması olmayan Günebakandır bura, Rahmetini beklerken, tarlalarda ürünler, Vaktinde yetiştirdi, toprak döndü çamura. Kul olsa, daralana böyle hizmet eder mi? Düştü ise yanına, kaldırmaya gider mi? Hak Teâlâ kullara eşit rahmet ediyor, Uyanın ey faniler rahmetsiz ot biter mi? Şükür sana, ey rabbim, yücelerden yücesin, Merhametin sonsuzdur, varlığın bizde kesin, El açıp şükür etmek. Zamanı artık sana, Uydurma nefsimize, dillerim rahmet desin.. 88-Yusuf’um Diye Yusuf’un kıssası, dillerde her an, Anlatıyor bize, bak yüce Kuran, Kıskançlık yüzünden, pilanlar kuran, Kullar dile geldi, Yusuf’um diye. Yusuf’u kardeşi, kuyuya attı, Babası rüyanın, seyrine yattı, Hicranı har oldu, gözün kapattı, Kuyu dile geldi, Yusuf’um diye, Kervancılar ordan, gelip geçtiler, Su yerine, güzel Yusuf içtiler, Yusuf’la beraber, yola düştüler, Yollar dile geldi, Yusuf’um diye. Mısır’ın sultanı, almıştı onu, Züleyha sevdası, ayrı bir konu, Zindana girmekmiş, meğerki sonu, Zindan dile geldi, Yusuf’um diye. Sonunda Züleyha, erdi murada, Yusuf sultan oldu, Yakup nerede? Nice haller oldu, bunca arada, Haller dile geldi, Yusuf’um diye. Kenan ülkesine, bir müjde gitti, Yusuf’un hasreti, canlara yetti, Yılların hasreti, sonunda bitti, Yıllar dile geldi, Yusuf’um diye. Şair deloğluyum, halden haller var, Daha söylenecek, nice kullar var, Dillerin üstünde, üstün diller var, Diller dile geldi, Yusuf’um diye. 89-Yarab Yarab kapına geldim, Bizi mahrum eyleme. Secde edip yüz sürdüm, günahımı söyleme. Fatiha ile açtım, Furkan’ına başlarken, Sayfa sayfa dolaştım, Umanına dalarken, Esirgeyen, bağışlayan, Alemlerin rabbisin, Varlığın bizde ayan, Aşikar yazın kışın, Yalnız sanadır kulluk, Bize doğru yol göster, İkramına haz duyduk,Kul cennetini ister. Şüphemiz yoktur bizim, ğayba inanan kuluz, Artık yorulsun dizim, Para etmeyen puluz, Yasin dedim başladım, Hikmetli Kuran için, Hain nefsim taşladım, Şeytana uymak niçin? Kalpleri mühürlenen, Kullarından eyleme, Hesabımı verirken, Hatalarım söyleme, Tüm azalar aleyhte, Günahımı söyledi, Kalmadı bir şey sahte, Kulun hazan eyledi, Yeryüzünün bizleri, Halifesi yarattın, Hak yolunun erleri, Marifetle donattın, Her şey nizam içinde, Hesap ile dönüyor, Yollar azalır günde, Vakti gelen ölüyor, Kabir denen evine, buradan gidiyor aşın, Ya cennetin önüne, Ya cehennem ataşın, Kalkın denir sur ile, İnsanlar mahşerine, Kaçar evlattan bile, Hesap soracak diye. 90-Ayşe, Fatma, Ayşe, Fatma benim, canlar paresi, Güller sizinle beraber açtı, bak, Dünya nimetidir, şunun şurası, Mevla yüzümüze sizle baktı, bak, Meyvelerim dallarım da yetişti, Güller açtı, gül bağıma erişti, Dünya işi böyle bir seslenişti, Dünyam sizle neşesine erdi, bak. Evlatlardır dünyanın tadı tuzu, Sürüden ayrılmaz kınalı kuzu, Daim ak eylesin dünya da yüzü, Ayşe, Fatma ile bizi gördü, bak. Yolun açık olsun, sen doğru yürü, İki tane açmış has bahçe gülü, Kıymetlidir bunlar, Mevla bülbülü, Bülbüller şakıya şimdi durdu, bak, İsimlerin kıymetini bilin, bak, Peygamber’in ehli bey’i, hem de pak, Ak eylesin yüzünüzü, Mevla’m ak, Dünyam sizle huzur buldu, şimdi, bak 91-Gurbet gurbet gezdik budur ahdımız, Gurbet gurbet gezdik budur ahdımız, Sabit kalmadı ki bizim tahtımız, Böyleyimiş gardaş bizim bahtımız, Dünyayı seyreyleyip gezmi istedim 92-Gençlere Dikkat Edin Hatalılar biz miyiz yoksa gençlik mi yafta, Ana baba evladı her birisi bir safta, Zamanı anlamayan bizleriz çıkan gafta, Geleceğin ümidi gençlere güzel bakın, Anlayışlı davranın gücendirmeyin sakın. Evlatlarımız bizim ayak izimizdedir, Eğer çalışkan ise o da her an gözdedir, Sen yapmıyorsan eğer o da sade sözdedir, Gençleri yermek için nereye varacaksın, Peygamber tavsiyesin sen örnek alacaksın. Bıraktığın izlere dikkat ettin mi yakin, Kötü izi bırakıp iyidir deme sakın, Arkamızda yürüyor gençler de akın akın, Gençlerden ümit kesen geleceğini keser, Bizden sonra geriye kalacak onlar eser. 93-Hay Başkanlık bir parmak, biz ise tespih, Döndürürler bir sağ, bir de sola Hay, Benzetmek doğrudur budur bu teşbih, Bizde buna uyduk, döndük yay-a Hay, Senelerdir bulamadık düzeni, Toplu verdik vaaz ile ezanı, Dolambaçlı bu soruyu çözeni, Yanıt veren birin bulamadık Hay 94-Yayla Anılarım Öte yüz derler ya Günebakan da, Benim küçüklüğüm orda geçmiştir. Akşam olup idareyi yakanda, Çit obadan soğuk içe geçmiştir. Obamızın kenarları çit idi Üzerinin örtüsü de kıt idi Kapımızın bekçisi de it idi Geceleri kimse gelmesin diye .Kızlar dağı karşımızda duruyor, Geceleri kurdu kuşu uluyor, Gürgen ağacından yonga oluyor Çatıya örteriz akmasın diye. Çayırında değirmenler yapardık, Papatyayı dönsün diye kopardık, Gürgen kabuğundan teker yapardık, Arabamız yolda kalmasın diye Arkadaşım Mutafaydı soyadı kara, Şimdi o günleri mum yakıp ara, Benden selam olsun o nazlı yara, Hatırası bizde kalmasın diye Çördügünü yedik armudun tatdık, Yoğurdun içine ekmeği kattık, Koyunu kırktıkta yününü sattık. Belki beş on kuruş getirir diye. Çayırında kuzuları otlattım, Dere kenarından karşı hoplattım, Kızlar dağlarında çilek toplattım, Akşam obamızda yiyelim diye Güz gelende patatesi sökerdik, At ilen eşeklen köye çekerdik, Tohumlukları da yere gömerdik, Bahar geldiğinde dikeriz diye. Herkesin tarlası orda obası, Sırtında egnenik işte abası, Yanındaki kimmiş? Oda babası, El yerine koyun sokmasın diye. Bahar gelip dağlar yaprak açanda, Çiçeğin açıp ta koku saçanda, Yollara düşmüşüz işte o anda Yaylamızda otlaklarım var diye. Kızlar dağı deresinde çimerdik, Ateş küllenince gosdil gömerdik, İyice pişmeden çıkarır yerdik, Mallar başka yerde yayılsın diye. Gölmeç yaptım suyu toplamak için, Dereye taş koydum hoplamak için, Yar maçadan balta saplamak için. Kışın sobaya odun keserim diye. Kuzular ürktü de kaçtı yanıma, Bunları anlattım düştü anıma, Şair İsa hasretin yetti canıma, Böylelikle gönlüm eğlensin diye 95-Kuran Muhammet’tir, Muhammet Kuran, Kuran Muhammet’tir, Muhammet kuran, Ona tabi olan hatasız püryan, Anlamak zor değil hatasız püryan, Mizanda şefaatin verir mi? bilmem. Gönlüm Muhammedi Arayıp durur, Mahşerde şefaatin görür mü bilmem, Dünya senin ile bizlere sürur, Defterde amelim erir mi? bilmem. Muhammed gül idi, güller Muhammed, Ümmetin kalbinde kaim can Ahmet, Emrini tutmakla olmaz ki zahmet, Ahirinde bizi görür mü? bilmem. 96-Dünya Dedikleri.. Dünya dedikleri, oyalamaca, Bizleri ardından kovalamaca, Salih kul olanlar erer amaca, Dünyanın sözüne, kandım ha kandım. Kimi sevda olur, kimisi hasret, Kimi gurbet olur, kimisi vuslat, Bilmezem ey rabbim, ne zaman kısmet, Kulların derdiyle, döndüm ha döndüm, Bu dünya bizlere, eyledi nazar, Ömür bak bitiyor, hep azar azar, Azrail gelince, planı bozar, Amelim yok ise, yandım ha yandım, Kebire koyarlar, gömleksiz, donsuz, Ecel haber vermez, geliyor ansız, Münker Nekir sorgu sorar, amansız, Ağlamak kar etmez, dindim ha dindim 97-Künyem Şair diyorlarya İsa dır adım, Özyurt olmalıydı her hal soyadım Şu dünyada hoş muhabbet aradım Ben ölünce anılırsa bu adım, İyilikle anılmasın isterim. Sene atmış dokuz, aylardan kasım Altı tane daha vardır kardeşim, Otuz dokuz derken kırk oldu yaşım, Yılların kadrini bilmek isterim Bir oğlum var, iki tanede kızım, Çoban gil diyorlar aslımız bizim, İmam olmak imiş dünyada tezim, Mesleğin hakkını vermek isterim Görevimiz için çok diyar gezdik, Yirmi sene oldu yılları ezdik, Köylerde almaktan vallahi bezdik, Birazda şehre inmek isterim. Senelerce hiç durmadan didindik, Bu sayede çokça meslek edindik, En sonunda şairliğe özendik, Birazda yazıyla gezmek isterim. Geriye bakınca onca yıllara, Emek vere vere düştük yollara, Yük fazlaca bastı bazen kollara, Taşınan yükleri atmak isterim, Gezdiğim yerleri sayacağım bak, Önce Samsun Lâdik nasip etti hak, On dört ay sonraydı geri taşınak, Sekiz ay köyümde kalmak istedim. Vekillik bitti de asıla döndük, Erzurum Tekman da üç dört yıl kaldık, Oradan kervanı yollara saldık, Tokat Artova ya gelmek istedim, Beş yıl idi her hal orda kaldığım, Beş yıl arasında asker olduğum, Hakkâri Çukurca mekan bulduğum, Jandarma çavuşu olmak istedim. Memleket dedik te geldik Niksar a, On üç yıl olmuş bak hesap yapsana, Geçmiş günleri de bazen ansana, Niksar Serenlide kaim istedim, Kardeşler yarenler bu dünya fani, Hani eben deden nerdeler hani, Bırakırsan burada iyi bir anı, Amel defterinde hayır isterim, Misafir haneye geldik göçeriz, Ecel şerbetini bir gün içeriz, Hesap verilirken serden geçeriz, Yarap rahmetinden bir pay isterim. son arka kapak şiiri Künyem Şair diyorlarya İsa dır adım, Özyurt olmalıydı her hal soyadım Şu dünyada hoş muhabbet muradım, Ben ölünce anılırsa bu adım, İyilikle anılmasın isterim. Görevimiz için çok diyar gezdik, Yirmi sene oldu yılları ezdik, Köylerde almaktan vallahi bezdik, Birazda şehire inmek isterim. Senelerce hiç durmadan didindik, Bu sayede çokça meslek edindik, En sonunda şairliğe özendik, Birazda yazıyla gezmek isterim. Geriye bakınca onca yıllara, Emek vere vere düştük yollara, Yük fazlaca bastı bazen kollara, Taşınan yükleri atmak isterim, Kardeşler yarenler bu dünya fani, Hani eben deden nerdeler hani, Bırakırsan burada iyi bir anı, Amel defterinde hayır isterim, Misafir haneye geldik göçeriz, Ecel şerbetini bir gün içeriz, Hesap verilirken serden geçeriz, Yarap rahmetinden bir pay isterim. |