Günebakan Kasabası Erkekleri
Vücudun da, bulamassın yağları,
Mekânıdır, Günebakan dağları, Zayıf olur, bizim köyün sağları, Günebakan, erkekleri dir bunlar. Sabah olmuş, fergisona oturmuş, Tarla ya, tahtayla işçi götürmüş, Mazotu az kalmış, zorla yetirmiş, Günebakan ,erkekleri dir bunlar, Akşam olmuş, kahve hane yolunda, Dörtlü tamam, hem sağında solunda, Biraz da sen, yenilerek yolun da, Günebakan, erkekleri dir bunlar. Cıgarası hiç ağzın dan düşmüyor, Tütününü, hiç cebinden esmiyor, Bir tane dal ,onu asla kesmiyor, Günebakan, erkekleridir bunlar. 1-Aşk Neydi? Söze nasıl başlasam diye düşünürken Dilime ne düşerse yazam dedim, Aklıma ne gelirse,, Bu zamana kadar neler söylenmedi ki, Aşık maşukunu düşte görürken, Anlatılmaz yaşanır denilmedi ki, ……………………………….. Önce aşkın sarmaşık kökünden türediğini söylemek lazım, Sarmak, sarmalamak, sarılmak, Yoksa yanıp kavrulmak mı? Neydi aşk İki türlü aşk var derler zahiri ve batini, Sonunda ikisi de aşk ya üç kelime bir hece, İnsanları yürütür hem gündüz i hemi de gece, Neler olmuş aşkla dinleyin bari iyice. ……………………………………… Sevgiliye meramını anlatmak isteyen delikanlı, Kelimeler arar ki, şimşekler çaksın, versin yankı, Nasıl başlamış söze? ---Gözümde öylesine tütüyorsun ki, Dumandan hiçbir yeri göremiyorum. Neydi aşk* Nasıl duyguydu? Yürek yarası mı? Ciğer paresi mi? Ferhat a kayaları deldiren mi? Mecnunu çöllere salan mı? Yunusu yollara koyan mı? Mevlana yı döndüren mi? Veysel e,, ‘’ Güzelliğin on para etmez, Şu sinemde aşk olmasa’’ Dedirten mi? Neydi aşk? ………………………………………… Neler söylettin, neler yaşattın, Çağ açıp çağlar kapattın, Gün oldun boran idin, Gün geldi Turan, Kafkaslardan Tuna ya varan, Peygamber duasını alan, Çanakkale de, metre kareye atmış bin mermi düşerken, Mermileri bir gül gibi karşılayandı aşk,, Ulu batlı Hasan ın, vücuduna saplanan oklara rağmen, Elindeki bayrağı koşarcasına surlara diktirendi aşk. ‘’Ya İstanbul beni, Ya ben İstanbul u alırım’’ diyen Fatih in fermanıydı aşk, Seyit çavuşa iki yüz elli kiloyu kaldırtan, Son atışla İngiliz donanmasını batıran, Çanakkale destanıydı aşk. ………………………………………………….. ‘’Anam babam sana feda olsun ya Resülüllah,’’ Diyen Musab bin ümeyr aşık olmasaydı, Parça parça olana kadar savaşırımıydı? Kays,, değimliydi Mecnun olan, Leyla derken Mevla’yı bulan, Aşkla dönmeyen, ölünce gülebilir mi? Ölümü, maşuka kavuşma bilen, Mevlana âşık değimliydi? Allah la yanmayan yanamaz, Yanmasaydı Akif, olur mu idi latif,,? Yazılır mı idi istiklal marşı? Aşkla yanmayan sevemez, Habibullah Allahın sevgilisi demek değilmiydi? Aşkla yanmayan ölemez, Aşk kavuşamayacağını bilsen de sevmektir, İbrahim in ateşini söndürmeye giden karınca misali, O yolda ölmek var ya dercesine, Ne diyordu âşık;? ---Göz kapaklarımın içine resmini mi yapıştırdın, ey güzel! ---Gözlerimi her kapatışımda seni görüyorum. Herkes ayrı anlatır aşkını,,,, Kimisi de; ‘’Gönül çalamasan aşkın sazını, Ne perdeye dokun ne teli incit, Çekemesen eğer gülün nazını, Ne dikene dokun ne gülü incit’’ Neydi aşk? Bu dünyaya sahip insana İnsanlık için çalışma idealine kavuşturunca, Neler yapmaz ki gelecek uğruna, Gençlerden ümit karım, Geleceğin sahipleri, Büyüklerin talipleri, Devrin ehli salipleri, Geleceği yöneten aşk, Karaları ak eden aşk, İnsanlığın temeli aşk, Aşk nedir? ………………………………. Şimdi böyle aşklar sevdalar kalmadı demeyin ne olur, Kıbrıs barış harekâtına bakın, Ölüme giden gençler âşık değimliydi? Otuz yıldır terörle çarpışan, Mehmetler âşık değimliydi? Vatan aşkı, Millet aşkı, En ulusu BAYRAK AŞKI, SONUNCUSU ALLAH AŞKI, Neydi aşk? …………………………………………… Ya rab aşksız bırakma bizi, Aşkımız biterse bizde biteriz, Biz maşuksuz neyleriz? Hangi yana gideriz? Gönülde aşk, Dilde aşk, Dikende de Gülde aşk, Havada aşk, Yerde aşk, Her an bizde, Dilde aşk, Ya sizce??? AŞK NEDİR?????? 2-Ne çare Güz gelende, hazan olur bağlarım, Yaprak döker, ovalarım dağlarım, Anlamadım geçmiş gençlik çağlarım, Kuşlar konmaz, bülbül ötmez ne çare. Bağbanım bozulmuş, meyvesiz kalmış, Tabiat mevsimlik uykuya dalmış, Ömür sayfasından bir sayfa çalmış, Kuşlar konmaz, bülbül ötmez ne çare. 3-Arkadaş,, Arkadaşlık kardeştir, ondanda öte, Can olur, canan olur, daim hilkate, Paylaşmaktır dertleri derman ürete, Bazen dertlendik, bazen güldük arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine, olma arkadaş. Teknoloji şahlarda, ileti fazla, Ayak uydur bunlara gardaşlık gazla, Sanal âlem çoğaldı, olmuyor azla, Çokça arkadaş ile dolduk arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine olma arkadaş. Foce, moce güzel şey arkadaş bulduk, Uzaktaki dostlara hep mesaj saldık, Ara sıra ellere kalemi aldık, Sıra sıra şiirler yazdık arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine olma arkadaş. Beldemizi anlatan bir site kurduk, Bu sayede çoğuna haber duyurduk, Bazen de hep beraber şiir okurduk, Paylaşmak güzel şeydir buyur arkadaş, Sesini tüm cihana duyur arkadaş, Hem iyi gün, hem kötü, olsun arkadaş, Menfaat üzerine olma arkadaş. 4-Niksar müftüsüne; Hocam İmam olduk hiçbir zaman yatmadık, Çalıştık çırpındık ele bakmadık, Söyleneni kafaya da takmadık, Bu sözleri kafana sen tak hocam. Vaaz verdik elimizden aldılar, Ezanı da en sonunda çaldılar, Bu imamlar dimedosta kaldılar İmam mıyız bekçi miyiz biz hocam. Bazen çifçi olduk, bazen de usta, Bazen doktor olduk, bazen de hasta, Bazen şiir yazdık, hece cinasta, Şairliğe heves ettik biz hocam. İmamların cemaattir neşesi, Kalabalık ise gür çıkar sesi, Güzelce de koyamadık bir fesi, Fessiz imam olur mu ki he hocam. Bazen ayrı kaldık çoldan çocuktan, Yaş kırk dedi olgun olduk bak çoktan, Hakkıyla hak dedik, daima haktan, Haklıya hakkını ver artık hocam. Çoban olduk sürüyü bulamadık, Azda olsa koyuna eremedik, Köylerden de şehre inemedik, Yirmi sene doldu artık bak hocam. Artık yeter şehere geleceğim, Bolca da bir sürüye ereceğim, Birkaç sene sefasın süreceğim, Sürüsüz çoban olur mu ki he hocam Beni artık şehere indirsene, Köylere de yeniyi göndersene, Söylüyom söylüyom kulak versene, Kulakların duymuyomu he hocam, Şair deloğluyum müftüye sözüm, Senelerdir şehirlerde hep gözüm, İlkbahar yaz geçti, mevsimim güzün, Ölün cemi geleceğim be hocam. 5-Sabah İle Yassı nasıl? Müslüman, İmtihan dünyası biliyor musun,? Beş vakit namaza geliyor musun,? Yassıyla sabahı kılıyor musun,? Bu nasıl imandır? Gafil Müslüman. İkindiyle öyle gösteriş yaptın, Akşam namazıyla kapanış yaptın, Uyan artık gafil aldanış yaptın, Bu nasıl namazdır adsız Müslüman. Bazıları var ki bunu da kılmaz, Haftalar boyunca camiye gelmez, Ezanlar okunur kulağı duymaz, Bu nasıl imandır aciz Müslüman. Cumada bayramda camiye uğrar, Buncacık namazla cenneti umar, Hakkın da söylenir kötü bir karar, Bu nasıl namazdır gafil Müslüman. Sabahla yassıyla denerler seni, Uyum sağlamadı boyuyla eni, Duymuyorsa eğer kulağın beni, Açarlar sonunda gafil Müslüman. Camiler gariptir minare ıssız, Bu nasıl âlemdir her taraf sessiz, Sadece imanla olmuyor essiz, İmanı amelle süsle Müslüman. Hatalı olanlar yoksa biz miyiz,? Eskilerden kalan sade iz miyiz,? Kalına ermedik, yoksa tiz miyiz,? Hatayı nefsinde ara Müslüman. Beyaz olamayan kara Müslüman, Bu olanlar bizde yara Müslüman, Deli oğlu söyler çare Müslüman. 6-Şehitlerimiz.. Nereden başlayım ki şehide ve şehitliğe, Diller susar gönüller konuşur bazen, Kelime ve hece aciz kalır anlatmaya, Şehitliğin Peygamber mertebesinden sonra, İkinci mertebe olduğunu mu söylesem ilk önce, Yoksa kor düşen yüreklerin yandığını mı, Nasıl anlatsam şehitliği,,,,, Bazı şeyler anlatılamaz, Kelimeler düğümlenir boğaza, Evlat acısı çekenlere, Yetim kalan evlatlara, Yalnız kalan bacılara, Sormak lazım şehitliği,,, ………………………………….. Şehidin babası;--VATAN SOĞOLSUN, diyordu, Ama sesi titriyor, yüreği kan ağlıyordu, ‘’Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’’ Mehmet Akif te böyle söylüyordu. …………………………………… Tabuta bakıp ta ne olduğunu henüz anlayamayan , Küçük çocuk neden şaşkındı? Geline kına yakılır, koyuna kına yakılır, Askere kına yakılır, Biliyorsun neden yakılır. ……………………………………. Kalleş pusular ardında ki kalleşler, Beyni bulanık esrarkeşler, Sanmayın bu millet bölünür, Dünyanın parçalayamadığı bu millet, Birkaç soysuza yem olmaz, ……………………………………. Yine Akif in diliyle bitirelim şiiri en güzel o anlatmış, ‘’Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şu heda fışkıracak toprağı sıksan şu heda, Canı cananı bütün varımı alsında hüda, Etmesin tek vatanımdan dünyada cüda’’ 1977 yılında Hakkari Çukurca ışıklı karakolunda tim çavuşuyken bir şehidin cebinden çıkan şiiri buraya ekleyip sizlerle paylaşmak istiyorum… Vatan Sağolsun Şehit oldu haberimi alırsan bir gün, Üzülmesin anam vatan sağ olsun, Oğlum şehit diye gururlan o gün. Üzülmesin anam vatan sağ olsun. Ben Mehmetçik, ben gönüllü Mücahit, Baş koymuşum bu vatana Allah şahit, Sen Kore gazisi ben vatana şehit. Üzülme sen baba vatan sağ olsun. Bayrağa sarılı gelirken salım Dövünme ağlama gönül maralım, Zülfü tel tel olmuş eli kınalım Bu yolda şehittir nice arkadaş, Yinede eğik değil eğilmedi bir tek baş, Yerim doldurulmaz değil ya gardaş Biz ölürüz amma vatan sağ olsun. Ana dulum tam bin yıllık beşiktir, Atam karanlığıma doğan ışıktır, Deli gönlüm ay yıldıza âşıktır, O dalgalansın da vatan sağ olsun. Vatanımdır dağı taşı bizimdir, Karıncası kurdu kuşu bizimdir, Şırnak’ı Siirt’i Muş2u bizimdir Ölürümde vermem vatan sağ olsun Şehit arkadaşım seni örnek alayım Kabul et yanına bende geleyim, Metin Türküm Türk e kurban olayım Ölürüm uğruna vatan sağ olsun. İsa Özyurt 1978 Çukurca((Bu şiiri askerdeyken hatıralar defterime eklemiştim yanılmıyorsam şehit olan bir vatan kahramanının cebinden çıkmış)) 7-Serin ol Serin Üç günlük ömürdür burda yaşanan, Takma kafana da serin ol serin, Hangi derdin vardı çaresiz kalan, Hakka yönel daim serin ol serin. Her dara düşünce, yare yönelip, Başkasına değil ona güvenip, Dünya dertlerini kafandan silip, Hakka divan durup serin ol serin. Stres diyorlar ya, çağın vebası, İmanlı olanın nedir çabası, Gönül çemberinde hoştur libası, Libasın yenile serin ol serin. Abdest ile Namaz en büyük ilaç, Bismillah deyip te Furkan’ını aç, Daima günahtan uzaklaşıp kaç, Yaradan emriyle serin ol serin. Bu gün doğduk yarın öleceğiz ya, Cennette cemalin göreceğiz ya, Hakkın rahmetiyle güleceğiz ya, Ummandan bir parça serin ol serin. Her işte bir hayır olduğunu bil, Her yöne dönüyor konuşunca dil, Gönlünden kötüyü nahoşları sil, Hakkında nazarı serin ol serin. Nasıl yaşar isen öyle ölürsün, Dünyada yaptığın orda görürsün, Beden toprak olur hem de çürürsün, Ölümü düşünüp serin ol serin. Yollar kıvrım kıvrım uzarda uzar, Ömrümüz bitiyor bak azar azar, Geride ne kaldı dünyadan nazar, Hakkın emri ile serin ol serin, Son nefesin henüz çıkmadan arşa, Neler geldi geçti sağ olan başa, Elveda diyoruz bacı kardaşa, Evladı iyalle serin ol serin. Şair deloğluyum serin misin sen, Hak ile batılı bilir misin sen, Şairlik diliyle dirilmişsin sen, Aklına geleni yazda serin ol, Maddeden manaya dalda derin ol, Kafana takmada serin ol serin SİZDE SERİN OLUN.. 8-Olmuyor… Ne olacak Türkiye min halleri, Demesem olmuyor, desem olmuyor, Yukarda bıyık var, aşağda sakal, Tükürsem olmuyor, yutsam olmuyor. Bu milletin huzurunu bozanlar, Rahatlık battık ca daim azanlar, İktidarın kuyusunu kazanlar, Demesem olmuyor, desem olmuyor. Yüz verince astar isteyenler var, Daima terörü kışlayanlar var, Öcalan ın sözün dinleyenler var, Sövmesem olmuyor, sövsem olmuyor. Çocukları sokaklara salanlar, Kafa tutup bizden hesap soranlar, Düzeni bozmaktır şimdi olanlar, İnansam olmuyor, kansam olmuyor. Pekaka dikko deaşkapece, Ergenekon çıktı şimdi yenice, Terör demi hepsi kanlar emice, Anlatsam olmuyor, sussam olmuyor. Her tarafı çeteciler kuşatmış, Şimdi topu Ergenekon a atmış, Muhalefet başbakana mı çatmış, Dinlesem olmuyor, sussam olmuyor. Düşmanların istediği oluyor, Milletin sabrı da artık doluyor, Çıkan kanun tekrar geri dönüyor, Demesem olmuyor, desem olmuyor. Şair deloğluyum yandı ciğerim, Hayır, istiyoruz hak Allah kerim, Ancak dilim döndü, bu kadar derim, Ağlasam olmuyor, gülsem olmuyor. 9-Vavla Başladık Elifle Bittik Yıllardan 1984 idi, Erzurum da talebeyim, Hafta sonu tatillerinde, Lala Paşa camisine giderdik, Camiin sağ duvarında koca bir levha vardı, Nemi yazıyordu, Sadece koca bir vav, San ki dünya haritası gibi, O zamanlar düşünürdüm, Bu tek harfi niye asmışlar, Acaba ne demekti, ………………………….. Birde Yunus sormaz mı, ‘Sen elif dersin hoca, manası ne demektir’ diye Ben henüz vavı sökemedim, Ne bileyim elifin ne manaya geldiğini, ……………………………….. Yıllar yılları kovaladı, Vavı da öğrendik elifi de, Anlatmak bu güne imiş, Son okuduğum kitap ta bu şiire ilham oldu, Aldım kalemi elime, İçimden geçenleri döktüm satıra, Eskilerden bize kalan hatıra, …………………………….. Anne karnında vav gibi duruşumuz, Dünyaya geldik iki büklüm gidişimiz, Kulluğun manası vav, Elif ulûhiyetin simgesi, O yüzden Allah ismi elifle başlar, Bizler vav gibi mütevazı olmalıyız, Öyle ister yaratan, Öyle yaratmıştı, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ‘’İnsan iki büklüm olunca rahat eder anne karnında, Boylu boyunca olsak ta kim rahat eder mezarında’’’ Musa bir dal olmuştu Firavun un karşısında, Ama firavun un gözü elifte kalmıştı, İbrahim ateşe yar olmuş, Nemrut ateşe odundu, Yunus vav olarak kurtarmıştı kendini, Balığın karnında, …………………………… Evvelinde elif olan kâinat, Ahirinde bir ilahi nefes ile vav olur, Her zerrede görünüyor bu sanat, İnsanoğlu bükülerek yay olur, Manayı bilmeyen vav dan bi haber, Her dara düşende o da vay eder, Ağaç olan elif, daldan ne haber, Dallar sallandıkça daima hay der, ………………………………….. Ve hakkın istediği bizden, Hem vav ol hem de dal, Hakka bağlılıktır özden, Âlemleri seyre dal, Bilmem nice olur hal, Hayat bize bir masal, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, Hayat vav la başlar elifle biter, Tam elif olduğumuzda, İmamın kayığındadır beden, ……………………. Böylece bitti hayat, İster beri al ister at, Boşa mı geçti heyhat Boşa gitmez asla hayrat,, İşte vavla başladık ,elifle bitti hayat,,, 10-Künyem Şair deloğluyum İsa dır adım, Özyurt olmalıydı her hal soyadım Şu dünyada iyiliktir muradım, Ben ölünce anılırsa bu adım, İyilikle anılmasın isterim. Sene atmış dokuz, aylardan kasım Altı tane daha vardır kardeşim, Otuz dokuz derken kırk oldu yaşım, Yılların kadrini bilmek isterim Bir oğlum var, iki tanede kızım, Çoban gil diyorlar aslımız bizim, İmam olmak imiş dünyada tezim, Mesleğin hakkını vermek isterim Görevimiz için çok diyar gezdik, Yirmi sene oldu yılları ezdik, Köylerde almaktan vallahi bezdik, Birazda şehre inmek isterim. Senelerce hiç durmadan didindik, Bu sayede çokça meslek edindik, En sonunda şairliğe özendik, Birazda yazıyla gezmek isterim. Geriye bakınca onca yıllara, Emek vere vere düştük yollara, Yük fazlaca bastı bazen kollara, Taşınan yükleri atmak isterim, Gezdiğim yerleri sayacağım bak, Önce Samsun Lâdik nasip etti hak, On dört ay sonraydı geri taşınak, Sekiz ay köyümde kalmak istedim. Vekillik bitti de asıla döndük, Erzurum Tekman da üç dört yıl kaldık, Oradan kervanı yollara saldık, Tokat Artova ya gelmek istedim, Beş yıl idi her hal orda kaldığım, Beş yıl arasında asker olduğum, Hakkâri Çukurca mekân bulduğum, Jandarma çavuşu olmak istedim. Memleket dedik te geldik Niksar a, On üç yıl olmuş bak hesap yapsana, Geçmiş günleri de bazen ansana, Niksar Serenlide kaim istedim, Kardeşler yarenler bu dünya fani, Hani eben deden nerdeler hani, Bırakırsan burda iyi bir anı, Amel defterine bakmak isterim, Misafir haneye geldik göçeriz, Ecel şerbetini bir gün içeriz, Hesap verilirken serden geçeriz, Yarap rahmetinden bir pay isterim. 11-Affet Allah’ım Ulu dergâhına açtım elimi, Biz günahkâr mücrim affet Allah ım. Suçumuz çok oldu günah selimi, Rahmetin sonsuzdur maffet Allah ım. Sabah olup henüz güneş doğmadan, Bize rızık olmaz yağmur yağmadan, Azrail bu canı baştan sağmadan, Güvencimiz sensin affet Allah ım. Huzura gelip te divan durunca, Mahşerde terazi mizan kurunca, Hesabı ver artık diye sorunca, Yüzümüz karaysa ak et Allah ım. Dünya derdi bitmez, zahmeti çoktur, Dünyayı versen de yinede yoktur, İnsan kalbi kırmak zehirli oktur, Günahımız çoksa yok et Allah ım. Rızanı kazanmak sade muradım, Dünya zindanında çok şey aradım, Cennette okunsun ne olur adım, Huzurunda bizi saf et Allah ım. İsa kulun hallerini söyledi, Affeder mi? acep Mevla’m neyledi, Rahmetine kulun nazar eyledi, Kul hatasız olmaz affet Allah ım, Günah yığınını maffet Allah ım 12-Acılar Rahmettir Kıymet Bilene, Dünyaya geldikse yaşamak için, İsyan etmek neden? Bilmem ki niçin* İyi kötü varsa biz kullar için, Acılarda bir gün hoştur arkadaş. Çekilen çileler boşa gider mi? Mevla’m sevenini hiç terk eder mi? Çileye şükreden er oğlu er mi? Acılar günaha festir arkadaş. Rabbim derki biz inanan kullara, Yük yüklemem çekemeyen kollara, Sabrederse sen müjde ver onlara, Rahman mükafatın verir arkadaş. Rahmetin, gazabını geçti ise, Eşit rahmet ettin sen hep herkese, Çile rahmet olur mahşerde bize, Çekilen çileler aftır arkadaş. Gazabın var ise rahmetin sonsuz, Rabbim acı bize olmasak onsuz, Kevser in başında kalman ki susuz, Resulün şefaati haktır arkadaş. Mümine cehennem, kafire cennet, Ölünce anlarsın bu hadisi net, Sen hala dünyayı cehennem zannet, Cennete girince bilin arkadaş. Cennete girince diyeceksin ki: Dünyada yaşamak cehennem san ki, Kâfir cehennemde yandığı anki, Dünya cennet imiş der be arkadaş. Şükretmeyi sabretmeyi örgendik, Zakir ile zikretmeyi örgendik, Şiir ile dil dökmeyi örgendik, Söyletene şükür ile arkadaş. Hayır, söyler isen gitmez ki boşa, Ölüm hemen gelir bakmaz ki yaşa, İsmini yazarlar mezarda taşa, Fatiha okuyan olsun arkadaş. İsa derki hiç acılar biter mi? Amel bizi kabirde terk eder mi? Sevapları rabbim hiç boş eder mi? Zerreden miskale görün arkadaş, Allahın emriyle bürün arkadaş. 13-Taş Atan Çocuklar. Kendi memleketimin çocukları, Nasıl oluyor da taş atıyorlar, Polisime, jandarmama! Ve hatta kendi kabilelerinden olan, İnsanların dükkânlarına, Bu nasıl iş, Nasıl zihniyet, Kim verdi bu taşları onların eline, Ahmet ağamı? Abdullah ağamı? Bunları düşündükçe, Aklıma Taif geliyor, Resülüllah’ı taşlayan çocuklar geliyor aklıma, Onlar biliyor muydu? Tanıyor muydu Resulullah kimdi? İşte bu günde böyle, Birkaç eşya ve para, Bunlar burada bir yara, Kandırılmış çocuklar, Onlar bilmiyorlardı; kendilerine taş attıklarını, Kalem tutan o eller neden taş atıyordu? Arkalarında insanlıktan nasibini almamış, Nasipsizler var, Taş atan çocuklara çiçek sunduk, Çikolata verdik, Tıpkı Resulullah gibi, Beddua etmedik dua ettik, Tıpkı Habibullah gibi, Taifliler Müslüman olmuştu, O habibin duasıyla, Bizde dua ediyoruz işte Resulullahın ağzıyla, Allah sizi islah eylesin, Kalp gözünüzü açsın, Diye dua ediyoruz, Bu şiire ilham olan Taif olayını buraya eklemeden geçemeyeceğim, **************************************** İşte Taif hadisesi; Peygamberliğin onuncu yılıydı, Kureyş zulmü katlanılamayacak derecedeydi, Şevval ayında evlatlığı Zeyt ide alarak yollandı, Taif lilere İslam’ı anlatacaktı, Putperest olan Sakiyf kabilesiydi, Hiç kimse kabul etmedi, Allah Resulüne hakaret ettiler, Taiften ayrılırken de; ayak takımına ve çocuklara, Taş attırdılar Habibullaha. Ayakkabısı kan dolmuştu Resulün, Yürüyemaz halde dinlenmek istedikce, Zorla kaldırıp taş atıyorlardı, Vücudunu siper eden Zeyt, birkaç yerinden yaralanmış, Kan revan içinde kalmıştı, Resulullah’ın ömrü boyunca yaşadığı en büyük sıkıntılardan biriydi bu, Nihayet Rabia’nın oğulları Utbe ve Şeybe’nin evine sığındılar, Burada bir çardağın gölgesinde, Ellerini açtı yaratana, Ve şöyle dua etmişti; ‘’İlahi kuvvetimi zaafa uğrattığını, çaresizliğimi, Halkın gözünde hor ve hakir görüldüğümü, ancak sana arz ederim, Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin zayıf görüp te dalıma bindiği, biçarelerin rabbisin sen, İlahi, huysuz ve yüzsüz bir düşmanın eline beni düşürmeyecek Hatta hayatımın dizginlerini eline verdiğim akrabamdan bir dosta Bırakmayacak kadar merhametlisin. Ya Rab, eğer bana karşı gazaplı değilsen, çektiğim bele ve sıkıntılara hiç aldırmam. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları gösteremeyecek kadar geniştir. Ya Rabb gazabına uğramaktan, Rızandan mahrum kalmaktan, Senin karanlıkları aydınlatan, Din ve dünya işlerini dengeleyen Yüzünün nuruna sığınırım. Razı oluncaya kadar işte, Affına sığınıyorum. Bütün kuvvet ve kudret ancak seninledir….’’ İşte beddua etmemiştir, Hatta Karn denilen yerde Cebrail gelerek; ‘’Ey Allah’ın Resulü, Allah kavminin sana söylediklerini işitti, Yaptıklarını gördü, Sana şu dağlar meleğini gönderdi, Kavmin hakkında ne dilersen, Bu meleğe emredebilirsin’’dedi, Dağlar meleği de selamından sonra; ‘’Ya Muhammad, emrine hazırım. (Ebu Kubeys ile Kayakan denilen) Şu iki yalcın dağın Mekkeliler üzerine devrilip, Birbirlerine kavuşarak müşrikleri tamamen ezmelerini istersen emret….’’dedi, Fakat Resulllah (s.a.s) -‘’Hayır, onların ezilip yok olmasını değil, Rabbimin bu müşriklerin sulbünden O na hiçbir şeyi ortak kılmayan, Ve yalnız Allaha ibadet eden, Bir nesil meydana getirmesini istiyorum.’’ Demiştir.. İşte Resulullahın izini takip ediyorsak, Onun sünnetine uymalı, Ona göre hareket etmeliyiz. 14-OKU Allah ın ilk emri okuyla başlar, Bu emirle daim eğilir başlar, Siz de okun artık sökülsün paslar, Okumak varlıktır bilin gardaşlar. Okumanın yaşı, zamanı olmaz, Bilgili olanlar geride kalmaz, Ahrette bile gül benzi solmaz, Allah adı ile okun gardaşlar, Okumanın önce farz olduğun bil, Okumakla olur inci ser sebil, Taşlar baş oluyor, kazalarsa il, Dünyaya ser sebil yayın gardaşlar, Bak ne diyor bizim Sait Çamlıca, Okumakla düzen verin kılıca, Cehaletin zincirini kırınca, Kılıcı kınından sıyrın gardaşlar. Dünya okumakla fetih oluyor, Hakkı adaleti böyle buluyor, Allahı bilenler mutlu oluyor, Mutluluğa doğru koşun gardaşlar, Bir harf öğretenin kölesi olsam, Çin de bile olsa gidip te alsam, Ummanın bahrine bir lahza dalsam, Deryadan damla su alın gardaşlar. Şair deloğluyum herkese sözüm, Okumakta daim kalmıştır gözüm, Bağban bağcı ise, okumak üzüm, Bağbanın bağından derin gardaşlar, Size daim okun derim gardaşlar. 15-Affın Vefa Allah ım Zorluğunla beraber kolaylığın var ise, Sevgi, saygı, merhamet gönüllerde yar ise, Yokuşu var inişin buda intizar ise, Kul hatasını bildi tövbe etti Allah ım, Rahmetin nazarına gıpta etti Allah ım. Bir gün gelir âlemler parça parça dağılır, İnsanoğlu dünyadan toplu cana kovulur, Mizan terazi günü sorgu sual sorulur, Kul rahmetine geldi iman etti Allah ım, Cennetin bahçesine gıpta etti Allah ım. 3 Kandığımız şeytan mı? Yoksa şeytan biz miyiz? Nefsin seni fethetmiş, kalın mıyız tiz miyiz, Yollar dikenle dolmuş, Şu cihanda iz miyiz, Hoş bir seda kubbede geri kalsın Allah ım, Azrail şu ruhumu tatlı alsın Allah ım . Zerre miskali amel gizli kalmaz ki andan, Bir tatlı kelam bile hayır olur cihandan, Gönül kırmak her zaman seni kırmak Allah ım, Cennetindeki akan tatlı ırmak Allah ım. Haset etmek ne kötü eritir sevapları, İslam da gıpta vardır o doldurur kapları, Şu üç günlük dünyada iyi yap hesapları, Hasedin fesadına eriştirme Allah ım, Ahirinde ateşle görüştürme Allah ım. Bin bilsen de birine, danış demiş atalar, Ancak böyle düzelir, yanlış olan hatalar, Amel denen defteri hayır ile çatalar, Öğrenmek yaşla değil, ölene dek Allah ım, Öğrenmeyi terk eden, elenecek Allah ım, Mümin olan insanlar, olmamalı lanetçi, Misafir olan kullar, dünyada emanetçi, Sükûtu rahmet bilip, olasın selametçi, Lanetçi yapma bizi, ne olursun Allah ım, LAİLAHE İLLALLAH, haksın birsin Allah ım. Dargınlıkları kovun, barış olsun muradın, İnsan oğlu dünyada, çok duygular aradın, Öldün ise cennette,okunmaz ise adın, Ateş yakar bedenin, ruhun cefa Allah ım, Tövbe ettik bin kere, affın vefa Allah ım. İsa kulun sözüyle, ahde vefa Allah ım 16-Derviş ve Aşk Derviş oturmuşta tespih çekiyor, Sayma derviş sayma sayılar ne ki, Dervişin başında şimşek çakıyor, Korkma derviş korkma yıldırım ne ki. Dervişim biri, bir kucak elmayla yanından geçen kıza; ‘’Nere gidiyorsun? O kucağına ne doldurdun?’’ Diye sorar, Kız; ‘’Sevdiğim karşıki tarlada çalışıyor, ona götürüyorum’’ der, Derviş; ‘’Kaç tane elma var kucağında’’diye sorar, Kız gayet sakin bir halde; ‘’İnsan, sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı?’’ der, Derviş; Elinde sayarak zikir çektiği teşbihi yavaşça kırar. ………………………………………………….. Kıssadan hisseyi anladık her hal, İnsanoğlu işte acayip bir hal, İbadet aşkı da hallerden bir hal, Sayma derviş sayma sayılar ne ki. 17-Beş Akçelik Kumaş, Kendi halinde bir tüccardı, Bir gün karar verdi, göçünü yükledi, Gemi idi vasıtası, yolu çok ırak, Endonezya idi, hedefi firak, Kanaatkâr idi, aza yetinen, Kumaş satar idi, halka yetiren, Az olsun, temiz olsun, derdi, Yanında çırağına öğüt verirdi, ……………………………. Derken, Bir gün dükkâna geç geldi, Çırak satış yapmış iyide bir kar yapmıştı, Merak etti sordu, —Hangi kumaştan sattın? —Şu kumaştan efendim, —Metresini kaça sattın? —On akçeye, —Nasıl olur? —Beş akçelik kumaşı, on akçeye nasıl satarsın? Bize hakkı geçmiş adamın, görsen tanır mısın? Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkan sahibi müşteriyi karşısında görür görmez, Helallik istedi ve paranın fazlasını verdi, Müşteri şaşırmış, daha önce böyle bir şey görmemişti, Ne demekti hakkını helal et? …………………………………. Olay kısa sürede dilden dile dolandı, Ve sonunda Kralın kulağına vardı, Kral tüccarı saraya çağırdı, Ve sordu, --‘’Sizin yaptığınız davranışı daha önce duymadık, Duymadık ve görmedik, Bunun aslı nedir’’dedi --‘’Ben Müslüman’ım’’ dedi tüccar, —Dinimiz böylece der, Kazancıma haram girdi ben bunu düzelttim, Kral, —İslam nedir? Müslümanlık nedir? Diye soruları sıraladı, Tüccar anlattı, Fazla zaman geçmemişti Kral Müslüman oldu, Ve sonunda halkta kabul etti İslam’ı,, …………………………………………………. Yapılan tek şey vardı sadece, İnandığın gibi yaşamak, Güzellikleri paylaşmak, Söz dili değil hal diliydi etkileyen, Konuşmaktan çok yaşamaktı, Anlatmaktan ziyade davranış dilini yaşatmaktı, Resülullah ne derdi, ‘’Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet günü Peygamberler, sıdıklar(doğrular) ve şehitlerle beraberdir’’ *********************************************************************** 18-Hayatın Geçer Aklımdan Ey Resul -Hayatın Geçer Aklımdan Ey Resul Allah Resulünün hayatı, Örnekse işte örnek bizlere, Allah en sevdiğini bile mücadelelerle kuşatıyor, Atmış üç seneye sığdırılan o örnek hayatın geçer gözlerimin önünden, Daha dünyaya gelmeden inananların vardı ey Resul, Dünyaya gelmeden önce yetimliğim düşer aklıma, Muhammed nurunu, taşıyan şahısları hatırlarım sonra, Nurun ala nur olan Muhammedi nuru, Gelişini müjdeleyen mucizelerin vardı, Şu âlemin gönlünde, ‘’Mekke’de bir yetim dünyaya gelmiş’’ dediler, Bahira onun yıldızı doğdu dedi, Kuruyan gölümü? Yoksa taşan dereyi mi?, Mecusilerin bin yıldır yanan ateşi neden sönmüştü, Süleyman Celebinin diliyle ‘’Dediler oğlun gibi hiçbir oğul, Yaratılalı cihana gelmiş değil’ ………………………………….’ Bütün mahlûk onu bekliyordu, Susayan gönüller, susmayan diller, Henüz hayatın baharında, Solmayan güller, Seni bekliyordu ey Resul. Varlığın bereketti, huzurdu, bastığın yerlere, Amine’nin gülü, Halime’nin bereketiydin, Hatice’nin goncası, Ümmetin Resulüydün, İnsanlar arasında Muhammed’ül emindin, …………………………………………. Hani Kâbe’nin tamirinde anlaşmazlık çıkmıştı, Hacerül esvet’in yerleştirilmesinde, Hakem olarak sen olunca hepside bir oh çekmiş, Uyguladığın usulden herkes memnun kalmıştı, Nerde bir çocuk görsen başını okşar severdin, Ağlayan bir çocuk gördüğünde susturun derdin, Taifte seni taşlayan çocuklar bilmiyorlardı seni ey Resul, Sana inanmayan nasipsizdi ey Habip, Ne olur şefaatini esirgeme bizden, Yetiş imdada ey Habib, Sen olmadan biz huzura varamayız, Şefaat eyle ey Resul, Şefaat eyle ey Habib… ********************* 19-Anda Görünür Anda Görünür Adem yaratıldı, cennet düzünde, Dünya meşakkati vardı gözünde, Kelam ile konuşurken sözünde, İnsanlık atası anda görünür. Nuh u biz tufanla, anarız hakla, Dünya suyla doldu, isyanı pakla, Gemisin yüzdürdü, cümle mahlukla, Ummanın kotası anda görünür. Musa tur dağında konuştu hakla, Hadi Musa gitte şerleri pakla, Sihirbazlar gelmiş sihirli okla, Musa nın asası anda görünür. Eyüp peygamberdi çileli olan, Seneler dahili,Mağarada kalan, En sonunda, hakkın rahmetin bulan, Sabır ın mimarı, anda görünür. Yusuf u kuyuya attılar niye? Yakup ta kör oldu, ah diye diye, Kurtlar gelmedi ki, Yusuf u yiye, Güzelliğin yari, anda görünür. Ateşe atılan İbrahim Halil, Ateş gülistanla, gösterdi delil, Nice gün gösterdi, Rahmanı Celil, Hakkın da Halili, anda görünür. Kurban adanmıştı, hakka İsmail, Bir koç ile geldi, gökten Cebrail, Bunlara şahitti, melek Mikail, Kurbanın anısı, anda görünür. İsa yı ruhullah,karartılırdı, Babasızda insan, yaratılırdı, Çarmıhın etrafı, kuşatılırdı, Göklerin seyranı anda görünür. Sözler kifayetsiz, övmeye onu, Nebi ve resulün, gelmişti sonu, Kur an da toplandı, hepsi bir konu, Resulün nurları, anda görünür. Muhammed Mustafa, Ahmet i Mahmut, Sevgili Habib im söyledi mabut, Kur an emri geldi yok oldu tagut, Kelimeyi tevhit, anda görünür. Ümitliyiz resul, senle gülmeye, Özümüzden fazla, seni sevmeye Mahşerde şefaat, bize gelmeye, Şefaat etmekte, anda görünür. Yirmi dokuz bindir, nebi ve resul, Onlara uyanlar, oldu hakka kul, Ayırt etmeyiz biz,hepside resul, İmanın aslı da, bizde görünür. Mümin Müslümanız,şükrümüz sonsuz, Ömür son buluyor, eceller ansız, Öbür dünyada da, olmaz ki onsuz, Muhammet Mustafa,anda görünür, Şefaat ehlidir nura bürünür, Ümmetin olarak hakka yürünür. 20-Günebakan Kasabası Türküsü Alahdiyan dedikleri Gosdildir yedikleri, Pek hoşuma gidiyor, Neyapıyon gıı dedikleri. Yayladan iniyordum, Seslensen geliyordum Tokat, Niksara bağlı, Günebakanlı diyordum. Tarlaları taşlıdır, Traktörler yaşlıdır, Üç bıçakla sürüyor, Bayır bacak, aslıdır. Her yanında bahçeler, Yar oturmuş saz çalar, O yârin kaşı gözü, Yüreğimi parçalar. Kayabaşında keklik, Kızlar giyer eteklik, Rakımını sorarsan, Dokuz elli yükseklik, Halının ilmekleri, Yoruyor bilekleri, Yıllardır hep dokuyor, Para etsin dilekleri, 21-Bir Elif Miktarı Sus, Sus gönlüm! Hayır, söylemezsen sus, Şer söz her zaman kâbus, Söylersen hayır söyle, Hayat güzeldir böyle. Unutma ki çok mal haramsız, Çok söz yalansız olmaz. Sus gönlüm! Çok dile getirme, Her şeyi dillendirme, Sen dile getirdikçe gönlüm coşuyor, Meraklaşıyor, beklemek daha da zorlaşıyor, Az söyle, öz söyle, Hayat tatlıdır böyle, Az söyle ki, hakka karşı yanlış söz çıkmasın, Susuşun efkârın olsun, haksızlıklar yıkmasın. Sus gönlüm! Az kaldı bahara, Denizin içinde görünmeyen dalgalardır yüreğin, Beklemekten başka çare olsa durmazdın, İlaç bile beklemeden tesir etmez biliyorsun, Çiçek bile vakti gelmeden açmıyor görüyorsun. Sus gönlüm! Her kışın sonunda baharın var, Dualar ardında harın var, Sabahı olmayan gece gördün mü hiç? Uzak yollar yakın oluncaya kadar sus! Her sıkıntıdan sonra ferahlık gelir, Seni senden daha iyi hak bilir, Rabbinin hükmü vuku buluncaya kadar, Senin nasibin seni buluncaya kadar sus! Sus gönlüm! Sebepler halk edilinceye kadar, Acılar bala dönüşünceye kadar, BİR ELİF MİKTARI SUS! Bütün bu susmalara karşılık, Her şeyde bir hayır,her işte bir hikmet olduğunu bil, Her susuşun bir cevap olsun, İçten yakarışın duan olsun, Beklediğin umut, Sevdiğinin vurgusu olsun. Sus gönlüm! Zamanı gelince söylenecek sözler var, Aşk ile yürüyen, yorulmayan dizler var. Bazen sus bazen susma! Haksızlık karşısında susma, Ama asla zehir kusma, Unutma ki hiddet şiddettir, Şiddetle bir yere varılmaz, Yumuşak huy her an hürmettir, Tatlı sözdü yılanı deliğinden çıkaran, Ama Müslüman yürekler vardır, Sevdi mi cennet kesilir, Kızdı mı cehennem, ‘’Yumuşak huylu isem sanma ki uysal koyunum Kesmeye gelir amma eğmeye gelmez boynum’’ Kırıl ama asla eğrilme, Doğrunun yanında asla eğriye yer yoktur, Boş sözlere bizim karnımız toktur. Sus gönlüm! Susuşun yanıtın olsun, Kendini kanıtın olsun Sus gönlüm! 22-Nasrettin Hocam Senin yâdın geçer, dilden dillere, Bizleri fıkrasız, bırakma hocam, Bazen yoğurt çaldın, durgun göllere, Bizleri mayasız, bırakma hocam. Bazen yorgan gitti, kavga bitirdin, Bazen yeni kürke ,yemek yedirdin, Parayı verene, düdük getirdin, Bizleri neşesiz, bırakma hocam. Bazen kazan idi, doğurup ölen, Urgana un serip, eşeğe binen, Bor’un Pazarından, Niğde’ye gelen, Bizleri amansız, bırakma hocam. Senin ile neşelenip, güldük biz, Sözlerinden çokça, dersler aldık biz, Bastığımız dalı bazen kestik biz, Kervancı katırı ürküttük hocam. Ciğer aldın, onu kuşa kaptırdın, Tarifeyi, ciğerciye yazdırdın, Leyleği de kırpıp, kuşa döndürdün, Ağız tadı ile, yiyemez hocam. Şair deloğluyum, çok söz var ama Ceketi sökülmüş, paltonu yama, Bulgur sermeye mi, çıktın sen dama, Damdan düşen, seni anlardı hocam. Kabakla cevizi, kıyas yapmıştın Kafana düşünce, hisse kapmıştın, Tavşanın suyunu, suya katmıştın, Her nüktende, nice hikmet var hocam, Seni böyle andım, rahmetli hocam, Ruhun huzur bulsun ,Nasrettin hocam 23-Gazze Yusuf Olmuş, Kuyu Dibinde, Söyleyin şu Nil’e, engin akmasın, Gazze gözü yaşlı, bir dost arıyor, Mısır’ın Sultan’ı, eğri bakmasın, Gazze kurtuluşa, imdat arıyor. Kuyunun dibinde, Gazze var şimdi, Kardeş olamayan, nerdeler şimdi, Yılların çilesi, intizar şimdi, Gazze Yusuf olmuş, kervan arıyor. Ümmet’in gözüne, kanlı gömlek ol, Yusuf’tan Yakup’a, bize örnek ol, Firavun nesline, köslü değnek ol, Gazze Yusuf olmuş, Yakup arıyor. Yusuf’un gömleği, gelecek elbet, Çekilen çileler, bitecek sabret, Öz vatanı bura, ve lakin gurbet, Gazze Yusuf Olmuş, İmdat arıyor. Müslümanlar, parça parça bölünmüş, Bazıları, ayrı kürke bürünmüş, Bu yüzden, kardeşler çokça sürünmüş, Gazze yürümeye, bir yol arıyor. Mısır’ın sultanı, izin vermezmiş, Müslümanlar bunu, neden görmezmiş, Senelerce Gazze halkı, gülmezmiş, Gazze kuyu olmuş, kervan arıyor. Gazze çıkamıyor, bu nasıl kuyu? Mısır’ın sultanı, firavun soyu, Katil İsrail’de, kan etmiş suyu, Gazze dile gelmiş, bir hal arıyor. Filistin’lim, senelerdir yandın sen, İkilikle, çokça söze kandın sen, Yusuf’u kuyu da, nasıl andın sen, Gazze Yusuf olmuş, çıkış arıyor. Avrupalı aydın imiş, öylemi? Sade kendisine, onun söylemi, Müslüman’a hain olur eylemi, Gazze Yusuf olmuş çıkış arıyor. Kervanımız, artık kuyuya erdi, Türk milleti, ona elini verdi, Müslüman’ın, beraber olur derdi, Gazze Yusuf olmuş, çıkış arıyor, Yusuf’ta kuyudan çıkarılırsa, Hainlerin boynu koparılırsa, Kardeşliğin aslı apar ılırsa, Mısır’a da sultan yaparız bir gün, Ne olur Allah’ım bağışla bizi, Hatamız fazladır hep dizi dizi, Gazze’de olanlar, Yahudi izi, Mısır’a da sultan, yaparız bir gün. 24-Serenli Kasabası Türküsü Serenli deyip te çıktılar yola. Sapmadılar asla ne sağa ne sola. Yorulmak bilmezler, vermezler mola. Serenli sevdadır, Serenli’li can. Aklına düştükçe, iyiliğini an. İmar ettiler beldenin, dört bir yanını. Duyurdular memlekete, serenli’nin şanını. Birlik, beraberlik, dostluk namını. Serenli sevdadır, Serenli’li can. Aklına düştükçe, iyiliğini an. Arazi sulanır, çeşmeler akar, Yaylaya elektrik gelmiş, lambasın yakar, Ayva’sı, Tamlar’ı bunlara bakar. Serenli sevdadır, Seren’li li can, Aklına düştükçe, iyiliğini an. Bağlara inip te baktım evlere, Meyve dikmişler bak, bütün her yere, Örnek olsun bunlar, çevre köylere. Serenli sevdadır, Serenli’li can, Aklına düştükçe, iyiliğini an. Kaymakam bey gelmiş, taktir ediyor, İlçe müftümüz, hele bakın ne diyor, Nurettin başkans,a hoş geldin diyor. Serenli sevdadır, Serenli’li can, Aklına düştükçe, iyiliğini an. 25-Çanakkale, Destanlar, Vatan Millet deyince, tüylerimiz ürperir, Çanakkale yer ince, altlarından ses gelir, İmanlı olanların, önünde Moskof erir, Çanakkale tarihtir, Çanakkale destanlar, Boşa akıp gider mi, uğrunda akan kanlar. Tarihi bir incele, neler olduğuna bak, Zafer vaat etti bize, kurtuluşta yine hak, Yüce Rabbim rahmetin, iniyor sağnak sağnak, Çanakkale tarihtir, Çanakkale destanlar, Boşa akıp gider mi, uğrunda akan kanlar. Esareti bilmeyiz, adaletten yanayız, Masum olan millete, her daima anayız, Haçlı seferlerini, yurdumuza komayız, Çanakkale tarihtir, Çanakkale destanlar, Boşa akıp gider mi, uğrunda akan kanlar. 26-Niksar,Bilgili Köyü Şu Niksar’ın en uzak köyü sensin, Ne güzeldir ismin senin Bilgili, Dağlar arasında ne de güzelsin, Ne güzeldir, yerin senin Bilgili. Kırk beş kilometre, Niksar’a yolun, Perşembe yaylası, diğer bir kolun, Kış gelince, bambaşka olur halin, Ne güzeldir, kışın senin Bilgili. Okuyanın fazla, yaban ellerde, Senin sevgin, daima gönüllerde, Çalışkanlığın, hep zaten dillerde, Pek özeldir, yerin senin Bilgili. Köy içine, parke taşı dizmişler, Güzel güzel, cami önünde gezmişler, Okulun da, güzel yazı yazmışlar, Ne güzeldir, halin senin Bilgili. Her köy gibi, sende tenha kalmışsın, Gidenlerin, seyirine dalmışsın, Ben şehir sandımdı, ama köymüşsün, Ne güzeldir, köyün senin Bilgili. Ön tarafı, çayır çimen bağları, Elma, armut, meyve dolu dağları, Eskilerde kalmış, gençlik çağları, Ne güzeldir, gencin senin Bilgili. Sefer Yılmaz, kaç sene muhtar oldu? Ondan kalan, ne kadar hizmet kaldı? Şimdi bura, güzelliklere daldı, Ne güzeldir, bahtın senin Bilgili. Şair deloğluyum, İsa dır adım, Şu dünya da, iyiliktir muradım, Daima sevginde, kalmıştır yâdım, Ne güzeldir ahtın senin Bilgili. Pek özeldir, ismin senin Bilgili. 27-Ehli beyt, Ehli bert, Peygamber’in aslı demektir, Canan Muhammed’in nesli, demektir, Fatıma, Ali’yle, yollar yürüdü, Hasan la Hüseyin, kastı demektir, On iki imamlar da, ehli beyt nuru, Kerbela çölünde, yerler kup kuru, Bu olan olaylar, Ziyad’ın uru, Hasan la Hüsey’nin methi demektir. Zulmettiler,Peygamber’in soyuna, Bakmadılar, eğri duran boyuna, Kurban gitti, şu Fırat ın suyuna İmam Hüseyin’in, nesli demektir. Alevi, suniyle böldüler bizi, Bunların hepisi, peygamber piri, Bu olan olaylar yezit in kiri, Yezit in, Aliye kastı demektir. Ali idi, Zülfikar’ı kuşanan, Hilafet işinden, bıkıp usanan, Hayber kalesini, kuşatıp alan, Ali’yi Haydar’ın nesli demektir. Siyasetti, olayların sebebi, Bıraktılar, ellerinden edebi, Peygamber neslinin, nurlu nesebi, Peygamber’e giden, yollar demektir. 28-Okuyun, Okuyun, Okuyun İşte,, Beşikten mezara, okuma işi, Çin’e gitmedi ki, bul onu, kişi, Okumakla gider, dünyanın isi, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Allah’ın emriydi, okumak önce, Okumakla çıkar, memleket dince, Soracaklar sana, kabre girince, Okuyun, okuyun, okuyun işte. İster Muhammed Mustafa aşkına, İstersen Mustafa Kemal aşkına İstersen okuyun, dünya aşkına, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Okuyun, okuyun, Ali aşkına, Pir, Hacı Bektaşi Veli aşkına, Semah dönenlerin, dili aşkına, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Yeni nesil sizin eseriniz ya, Üç parça biçilir, kefeniniz ya, Bu kaçıncı sizin seferiniz ya, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Osmanlı’ya bakın, neler okumuş, Yaradan adıyla kilim dokumuş, Cahilliğin zehri, oku, okuymuş, Okuyun, okuyun, okuyun işte. Yaratan rabbinin adıyla, oku, Ancak böyle gider, bedenin şoku, Oku buğday olmuş, sen ise soku, Okuyun, okuyun, okuyun işte. HADİ DURMAN SİZDE OKUyun.. Cahilliği hapse sokun, 29-Ağaçlar Ağaçlar dır, yeryüzünün süsleri, Orman olur, gülşen olur, bağ olur, Bahar gelip, yeşerince üstleri, Yaprak olur, meyve olur, gül olur. Ne zaman ki, yaşı kemale erer, Odun olur, tahta olur, kül olur, İnsanoğlu,ondan çok şeyler derer, Kaval olup, öter de bülbül olur. Ağaçların, çoktur bize nimeti, Kapı olur, eşik ulur, ev olur, Yeşilinin, bambaşkadır siyreti, Süslendikçe, dağlarda sümbül olur. Ağaç yetiştirmek, ayrı bir sevap, Rahmet olup, günahlara af olur, Devam eder, ölsen bile bu calap, Bakarsın ki, defterinde dev olur. Saymakla biter mi? ağaç nimeti, Tespih olur, kalem olur, uç olur, Şu dünya da, bizlere çok nimeti, En sonun da, ölünce tabut olur. 30-Erzurum Eksik olmaz, boranın var kışın var, Yiğit olur, her yerde dadaşın var, Tarihi çevirsen, çokça yaşın var, Ne güzeldir, bahtın senin Erzurum. Erzurum barıdır, sende oynanan, Sarı gelin, dillerin de söylenen, At üstünde, cirit ile eğlenen, Ne güzeldir, tahtın senin Erzurum. Palandöken dağı, bir yüce dağdır, Emrah’ı sorarsan, gönlümde sağdır, Batıdan doğuya, burası bağdır, Ne güzeldir ahtın, senin Erzurum. Dokuz sene yaşadım, ben seninle, Çokça ekmek yedim, senin elinle, Yaz gelende, kırda açan gülünle, Ne güzeldir, yaylan senin Erzurum. Erzurum Tekman’dı, imam olduğum, Beş dere köyünde, üç yıl kaldığım, Düşündükçe, hülyalara daldığım, Pek özeldir, yerin senin Erzurum 31-Kıyamet, Güneş’i katlayıp, dürdüğün vakit, Yıldızlar kararıp, söndüğü vakit, Dağlar da ovaya indiği vakit, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Gebe develeri, Salı verdiler, Hayvanlar da, bir araya geldiler, Gökler parça parça, hep ayrıldılar, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Denizler de, kaynamaya durdu, bak, Ruhlar, bedenlere geri döndü, bak, Gömülen kızları, Rabbim sordu, bak, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Defterler açıldı, divana durdu, Neler yaptı ise, kul onu buldu, Emrin tutanların, yüzleri güldü, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. Akıp giden zaman, kaybolan yıldız, Güneş battığında, kararan gündüz, Cehennem’i görüp, kararınca yüz, Hallerimiz nice olur, Allah’ım. 32-Oğul Muhammed Dünyalar sultanı ismi, senin ki, İsmine layık ol, oğul Muhammed, Sadece nasihat, şimdi benim ki, Şimdi beni dinle, oğul Muhammed. Dünya meşakkati, dikenle dolu, Belli de olmuyor, sağı ve solu, Allah’ın bizlere, çizdiği yolu, İyice de anla, oğul Muhammed. Tevazuundan hiçbir zaman ayrılma, Kırsalar da seni, asla eğrilme, İsminden de başka adla çağrılma, İsimlerin alasısın Muhammed. Dünyayı da asla kafana takma, Özünle daim ol yabana bakma, Yolun doğru ise usanıp bıkma, Mücadele azim ister, Muhammed. Duamız her daim bizim sizlere, Rabbim fırsat verme, kötü gözlere, Kolayca çıkılmaz burada düzlere, Yollar da yorulmak ister, Muhammet. Rabbim kısmetini açık eylesin, Baban sana nasihatler söylesin, İki cihanda da daim gülesin, İsmine layık ol, oğul Muhammed. 33-Yayla Anılarım Öte yüz derler ya Günebakan da, Benim küçüklüğüm orda geçmiştir. Akşam olup idareyi yakanda, Çit obadan soğuk içe geçmiştir. Obamızın kenarları çit idi Üzerinin örtüsü de kıt idi Kapımızın bekçisi de it idi Geceleri kimse gelmesin diye .Kızlar dağı karşımızda duruyor, Geceleri kurdu kuşu uluyor, Gürgen ağacından yonga oluyor Çatıya örteriz akmasın diye. Çayırında değirmenler yapardık, Papatyayı dönsün diye kopardık, Gürgen kabuğundan teker yapardık, Arabamız yolda kalmasın diye Arkadaşım Mutafaydı soyadı kara, Şimdi o günleri mum yakıp ara, Benden selam olsun o nazlı yara, Hatırası bizde kalmasın diye Çördügünü yedik armudun tatdık, Yoğurdun içine ekmeği kattık, Koyunu kırktıkta yününü sattık. Belki beş on kuruş getirir diye. Çayırında kuzuları otlattım, Dere kenarından karşı hoplattım, Kızlar dağlarında çilek toplattım, Akşam obamızda yiyelim diye Güz gelende patatesi sökerdik, At ilen eşeklen köye çekerdik, Tohumlukları da yere gömerdik, Bahar geldiğinde dikeriz diye. Herkesin tarlası orda obası, Sırtında egnenik işte abası, Yanındaki kimmiş? Oda babası, El yerine koyun sokmasın diye. Bahar gelip dağlar yaprak açanda, Çiçeğin açıp ta koku saçanda, Yollara düşmüşüz işte o anda Yaylamızda otlaklarım var diye. Kızlar dağı deresinde çimerdik, Ateş küllenince gosdil gömerdik, İyice pişmeden çıkarır yerdik, Mallar başka yerde yayılsın diye. Gölmeç yaptım suyu toplamak için, Dereye taş koydum hoplamak için, Yarmaçadan balta saplamak için. Kışın sobaya odun keserim diye. Kuzular ürktü de kaçtı yanıma, Bunları anlattım düştü anıma, Şair İsa hasretin yetti canıma, Böylelikle gönlüm eğlensin diye not; yarmaca ; gürgen yani kayın agacının odununa denir Çördük; yabani armuda denir.tam organik Gölmec ; ufak su akan yerlerin önlerini kapayarak su toplanan yere denir 34-Garip İlhami, Garip diyenlere, kızıyormuşsun, Hepimiz de, garibiz ya dünyada, Köy içinde, masum duruyormuşsun, Tüm insanlar, misafir ya hülyada. Küçük yaşta daldın, dünya işine, Helal yedin, çalışmakla aşına, Genç yaşında düştün, baba yasına, Şu dünya da, garibiz ya, İlhami. Ne diyordu? dinle, Allah Resulü, Bir garip yolcuyuz, gölge de kalan, İnsanoğlu bura da yolcu usulü, Dinlendikten sonra, yoluna dalan. Garip geldik, bu dünyaya konduk biz, Gider iken, yine garip gideriz, Allah’ın emrini, böyle bildik biz, Rızası olmassa ,bilmem nederiz. İlhami, sen bu kelimelere kızma, Daha bundan kötü olan lakap var, Yaşlandıkça sakın, huyundan azma, Ölünce verilen, zorlu hesap var. Şair deloğluyum, dostuma sözüm, Kırılmasın, incinmesin, bendime, Daima, mazide kalmıştı gözüm, Bu nasihat İlhami’nin kendine. 35-Bacanak Sabrını bilirim, dağlardan yüce, Sizinle çevrilir, bayırlar düze, Vatan, bayrak dedin, her şeyden önce, Peygamber ocağı yerin, bacanak. Memleketin her yanında, dolandın, Bazen sıla dedin, yâd ettin andın, Ağrı dağın karın erir mi sandın? Doğu mekân oldu sana, bacanak. Hani Hakkâri de, asker idik ya, Sınır boyların da, çok bekledik ya, Geceyi gündüze, çok ekledik ya, Çileler rahmete döner bacanak. Karlı dağda, mekânın var harın var, Bazen olanlara, intizarın var, Seneler geçtikçe, ahu zarın var, Askerlik yücedir, bilin bacanak. Adın Mehmet senin, Mehmetçik anda, Peygamber ismidir, her biri şanda, Sevap çok verilir, ulu divanda, Hakkın rızasını alın, bacanak, Yüzünüz her daim, gülün bacanak 36-ŞAİR ATIŞMALARINDAN ALINTILAR Dayoğlu Küçük yaşta düştük gurbet ellere, Soluğu Zile’de aldık dayoğlu. Hasret çektik köye babam gillere, Gönülü efkâra saldık dayoğlu. Okul bitti tamam kavuştuk derken, Ondokuz yaşında evlendik erken, Başımızda kavak yeli eserken, Kış ayında düğün çaldık dayoğlu. İlk görev yerimdir illerden Bolu, Yaban el değil mi namertler dolu, Sende unutma ha bu garip kulu, İçe ata ata dolduk dayoğlu. Başkent Ankara’da mekanlar tuttuk, Dertleri üst üste içeri attık, Gördün mü onulmaz belaya çattık, İnan dert küpüne döndük dayoğlu. Rızkımızı vermiş Allah burada, Yüzümüz gülsede aklım orada, Hiç gözüm yok inan malda parada, Sonsuz hamd ve şükür doyduk dayoğlu. Müebbet gurbete mahkum olmuşuz, Ne bahtı karalı nâçar kulmuşuz, Bu dünyada biz belayı bulmuşuz, Gelemiyom burda kaldık dayoğlu. Gün oldu karnımız doydu doymadı, Çokları horladı eve koymadı, Bağırdım sesimi kimse duymadı, Bu gurbete niye geldik dayoğlu? Unutmadık asla köyleri andık, Herkesi biz gibi özlüyor sandık, Sabah akşam hasret atına bindik, Köyü biz tek vatan, bildik dayoğlu. Emekli olmaya on sene kaldı, Ömür gitti gardaş günler azaldı, Deme sakın bana hayale daldı, Saçlar beyazladı solduk dayoğlu. Dahaca dün gibi ne çabuk geçti? Ana, baba,amca, dünyadan göçtü, Önümüzde onlar manevi güçtü, Bak bizde ihtiyar olduk dayoğlu. Yaralarım derin ne olur deşme, Gönül dere oldu gözlerim çeşme, Nefesim bitmeden mezarım eşme, Bu düzeni biz mi kurduk dayoğlu? Biliyorum sende benim gibisin, Hemi son beşiksin kazan dibisin, Guzda kalan fide nasıl ibisin? Dalı kıyılara vurduk dayoğlu. Ustaoğlu öldü diye duyarsın, Kefenleyip beni kabre koyarsın, Baştahtamı ellerinle boyarsın, Galiba senide yorduk dayoğlu. Şehri Karakaya Not; bu şiiri dayımın oğlu isa özyurt-a hediye ediyorum isa özyurt-un eme oğluna cevabı...---babanın kız kardeşine eme deriz-- Emoğlu Yazdığın şiiri okuduğum an, Duygularım şaha çıktı, gönlümde püryan, Yalanımız yoktur bizim her satır üryan, Kaleminde daim olsun emoğlu. Eskileri yâd etmişsin duygularınla, Bazen çile dertler olmuş intizarınla, Okurların feyiz duyuyor senin harınla Gönül kapın püryan olsun emoğlu. Kaderimiz aynı soyumuz aynı, Bizde ayrılık yok hepimiz aynı, Hepimiz âdemiz kökümüz aynı, Duygularım şaha çıktı emoğlu. Gurbet ellerini diyar eyledik, Sıla vatan dedik nazar eyledik, Kötü düşüneni azar eyledik, Seninle gönlümüz birdir emoğlu. Seni örnek aldım yazdım kelamı, Bilmem iyi yazdım, bilmem elamı, Kesemeyiz dostlar sizden selamı, Okuyanlar hem dem olsun emoğlu. Günebakan dedik vatan eyledik, Kötülük mü yaptık bilmem neyledik, Hizmet yapın diye sizi heyledik, Yazılanlar çare olsun emoğlu. Yaş on iki idik çıktık yollara, Niksar dan yollandık Erzurumlara, Okul bitti düştük halden hallere, Çokça diyar gezdik demi emoğlu. Ecel ne zaman gelir bilinmez ki, İyi amel defterden silinmez ki, Azrail can alırken görünmez ki, Hangimiz bunu biliriz emeğlu. İsa özyurt 37-Tokat,Artova,Yukarıgüçlü köyü Artova’ya bağlı Yukarı güçlü, Avaraydı onun eskiden ismi, Tarihin sorarsan, çokça da yaşlı, Anılarım, sende vardır Avara. Yüz haneydi, her hal on sene önce, Şimdi de her hal buncadır anca, Köy içinde bazen, düğün olunca, Çokça halayların vardır, Avara. Dağlarında ardıç, alıçlar dolu, Yedi kilometre, ilçeye yolu, Arazisi ise, kuyudan sulu, Ak dağın dibinde, durur Avara. Minare de, üç şerefe var idi, Kan davası kötü kötü, ar idi, Bunlar da millete, intizar idi, Bu da senin, kötü huyun, Avara. Hayvancılık, tarım ile uğraşır, Aşağdan, depoya suyunu taşır, Çalışmaktan, eller tutmuştu nasır, Çalışkandır, halkın senin Avara. Selam olsun size, binlerce selam, Söyledim böylece, birkaç kez kelam, Sizlerin her daim haberin alam, Bahtınız da açık olsun, Avara. 38-Tokat- Niksar -Ayva Köyü İsmin Ayva ama ayvan hanı ya, Eyvan imiş, eski adın tanıya, Serenli-nin kuzey batı yanı ya, Tarihlere eski bakar, Ayva-lı. Sağ yanın Kıracı, alt yanın Tamlar, Günebakan-la da sınırların var, Gülağa tepene, yağıyor mu kar? Buz köyüne, üsten bakar ayvalı. Nohudun, soğanın, pelit dağların, Köyün alt yanında, üzüm bağların, Güler yüzlü, köyde kalan sağların, Odunun iyisin yakar, Ayva-lı. İyerbele patatesi dikerler, Arın kaya üzerine, göçerler, Buralar da soğuk sular içerler, Gürgen yar maçası yarar, Ayva-lı. Kekik kokar, kayaların, dağların Sana hasret gurbet elde sağların, Yaz gelen de bam başkadır bağların, Çalışmayı çok ca sever Ayva-lı. İki camii, bir de okulu vardır, Köy için de yolları da çok dardır, Her yönüyle güzelce bir diyardır, Tarihin de eski senin, Ayva-lı. Adım İsa, memleketim güzeldir, Ayvanın konumu bende özeldir, Bura yeni değil, her dem ezeldir, Hallerin de güzel olsun, Ayva-lı, Daima da yüzün gülsün, Ayva-lı. 39-Tokat- Niksar- Buz Köyü Buz tutmazsın, niye ismin Buz köyü? Kelkit vadisinin, nadide yeri, Yukardan bakınca, başkadır seyri, Yerin güzel, yaşın çokça, Buz köyü. Kavunların, karpuzların, odlu mu? Domatesler, römorklara doldu mu? Fiyatları, yüzünüze güldü mü? Buğdayların başak vermiş, Buz köyü. Kocabaşlar büyük oluyor sende, Su bağladın, sığmaz, mı oldu bende? Soğanla, tütünü ektiğin günde, Zahmetini çok mu çektin, Buz köyü? Camızların yoğurdunu yedin mi? Köy içinde, hızlı yürü dedin mi? Hepisini beraberce güden mi? Yoksa sende değiştin mi, Buz köyü? Talazan-ın kumlarına ne oldu? Onunda tarihi eskide kaldı, Irmağın suları oraya doldu, Her birisi yalan oldu, Buz köyü. Söğüdün odunu iyi yanar mı? Kavak dallarına, kuşlar konar mı? Bilmem şimdi eskileri anam mı? İsa seni böyle andı, Buz köyü. 40-Günebakan Mezarlığı,, Günebakan, mezarlığın dolandım, Ne atalar, ne ecdatlar, var orda, Eskilerin ismin, gördüm de andım, Ne bir kelam, ne de selam var orda. Selam verdim, ehli gubur halkına, Kur an ile, başladım ben telkine, Halleri ne acep ,şimdi gör ki ne, Ne bir gelen, ne de giden var orda. Senelerdir, niceleri göçmüşler, Hepisi de, ayrı mekan seçmişler, Dünyada ki serlerinden geçmişler, Ne bir gören, ne de bilen var orda, Bir of çektim, kelamıma başladım, Mevtaların, gönüllerin hoşla dım, Ayrılırken, selam ile coşladım, Ne bir gülen, ne de şölen var orda. İki taş mı oldu, dünyada yerin? Belli olmuş, dünyadaki kaderin, Mezarın yufkamı ,yoksa ki derin, Ne bir alan, ne de veren var orda. Toprak olmuş, çürümüş ya bedenler, Geri gelmez, ahrete gidenler, Cezasını çeker, zulüm edenler, Ne bir zalim, ne de âlim var orda. Sonsuzluğun, kapısını açmışlar, Hepisi de, bu dünyadan göçmüşler, Ya cehennem, ya da cennet seçmişler, Ne bir içen, nede yiyen var orda. Her birisi, akrabayla yatıyor, Duygu seli, oluk oluk akıyor, Sağ olanlar, ibret ile bakıyor, Ne bir gelen, ne de göçen var orda. 41-Asrilik Dediler Asrilik dediler, soyunmanın adına, Bakmazmış erkekler, güzel kadına, Doymadılar, çıplaklığın tadına, Güzel ahlak düşmez oldu, yadına. Asrilik deyip te dinden mi olam, Asriliğe, dinim ile yol bulam, Asriliğin ilmiyle, fennini alam, Solacaksam, Allah yolunda solam. Allah yaratmışta, insan üretir, Sen de halka, hayırlı bir iş getir, Akıl var insan da, fikir türetir, Kolay değil, zorluklara güç yetir. Allahın rahmeti, kullara çoktur, Üreten insanlar, dünyada paktır, Üretmeyeninse, değeri yoktur, Sonu hüsran olun, zehirli oktur. Çağı ıskalayanın, hali nola, Emsallerinden, geri kaldı yola, Dünya bu, hiç gelmez vermeye mola, Hayır da yarışanların, sonu hayrola. 42-Her Birisi Ayrı Telden Çalıyor.. Günebakana vardım, alem vallaha, Her birisi, ayrı telden çalıyor, Yapıcıyı göremedim, billaha, Her birisi, ayrı telden çalıyor, Beriyi dinlesen, onlar haklıdır, Diğerine sorsan, daha aklıdır, Haksız olan bilmem, nerde saklıdır, Her birisi, ayrı telden çalıyor, Üç mahalle var ya, bizim orada, Üç günebakan var, şimdi burada, Muhtarlık dönemi, şimdi nerede, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Halit kutar, derneğin de başkanı, Muhtarlıkta imiş, onun da şanı, Anlattıy dı, bana güzel bir anı, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Oda bıkmış, artık uğraşmak zor ya, Siyaset karıştı, beldede hor ya, Millet ne kaparsa, yanına karya, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Umumi halk bizim, yardım severdir, Çalışan kimseyi, daim övendir, Beldeye ihanet, tembel durandır, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Çok emeği geçti, Halit Kutar ın, Yükünü yükledi, bizim katarın, Yüzün aktır senin, yoktur hiç arın, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Bu beldenin, akordiyonu bozuk, Yapmayın ğardaşlar, vallahi yazık, Bir daha çakmayın, beldeye kazık, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Sade bur da değil, dışta da öyle, Gurbette olanı, ne olur söyle, Bu gidişat daim, yürümez böyle, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Pof pof layın, yine Halit Kutarı, Yine de dokunsun, beldeye karı, Birlik beraberlik, onunda narı, Her birisi, ayrı telden çalıyor. Üç günlük dünya da, bunlar da niye, Yürüsene yola, hak diye diye, Bir gün döneceksin, geldiğin yöne, Her birisi, ayrı telden çalıyor, Birileri ,günahını alıyor. 43-Günebakan Kasabası Erkekleri Vücudun da, bulamassın yağları, Mekânıdır, Günebakan dağları, Zayıf olur, bizim köyün sağları, Günebakan, erkekleri dir bunlar. Sabah olmuş, fergisona oturmuş, Tarla ya, tahtayla işçi götürmüş, Mazotu az kalmış, zorla yetirmiş, Günebakan ,erkekleri dir bunlar, Akşam olmuş, kahve hane yolunda, Dörtlü tamam, hem sağında solunda, Biraz da sen, yenilerek yolun da, Günebakan, erkekleri dir bunlar. Cıgarası hiç ağzın dan düşmüyor, Tütününü, hiç cebinden esmiyor, Bir tane dal ,onu asla kesmiyor, Günebakan, erkekleridir bunlar. Camii önünden geçer, namaza gelmez, Allah-ın emrini, san ki hiç bilmez, Yaşlanınca mı da, sanki genç ölmez, Günebakan, erkekleri dir bunlar. Zalimliğin, alasını yaparlar, İkide bir, samanlığı yakarlar, Bir de,nasıl yandığına bakarlar, Günebakan, erkekleridir bunlar. İstisnalar, kaideyi bozmuyor, Söylediğim, hiç kimseyi üzmüyor, Gece yarısın da, boşa gezmiyor, Günebakan, erkeklerdir bunlar, Dinleyin ağalar, dinleyin beyler, Deli oğlu acep ,sizlere neyler, Yapmayın diyerek, söz ile heyler, Günebakan erkekleridir bunlar. 44-Günebakan Kadınları Hem anadır, hem yar olur, hem gardaş, Merttir onlar, sadıkça bir arkadaş, Ne söylersen, güvenilir bir sırdaş, Günebakan, kadınları dır bunlar Ne yaz biter, ne kış biter işleri, Yola düşer, düzgündür gidişleri, Yaşlanınca, ağızda yok dişleri, Günebakan, kadınları dır bunlar, Tarlada ırgattır, evde hamarat, Tanrım, hepisini sen böyle yarat, Yorulduk diye de, asmazlar surat Günebakan, kadınları dır bunlar. Bizim köyün, güzelleri mert olur, Ah çekerse, yüreklerde dert olur, Hırslanınca, haksızlara sert olur, Günebakan, kadınları dır bunlar. Nasırlı dır, ayakları elleri, Güzel olu,r konuştukça dilleri, Dokunmayın, soldurmayın gülleri, Günebakan, kadınları dır bunlar, Erkeğine sadık, evine bağlı, Yüksek te diye de, sanmayın dağlı, Giyim kuşam güzel, hep yeni çağlı, Günebakan, kadınları dır bunlar. Yaşlanın ca, kiloları artıyor, Sayıklarken, beş kilo tuz tartıyor, Yaşmak ile, yüzlerini örtüyor, Günebakan, kadınları dır bunlar,, Dam üstüne, oturmuş da bakıyor, Genç kızları, gerdana gül takıyor, Bülbül gibi, dilleri de şakıyor, Günebakan, kadınları dır bunlar. Ak pınar la, harman kaşı arası, Sormayın be, Günebakan burası, Anlattığım, hikâyelerim nası, Günebakan, kadınları dır bunlar. Deli oğlu, söylenecek söz çok ya, Gosdili haşlamış, karını tok ya, Dedi kodu yapmak, zehirli ok ya, Günebakan, kadınları dır bunlar. 45-Günebakan Versiyonu MEŞHUR AL BASMADAN DONU VAR TÜRKÜSÜNÜN GÜNEBAKAN BELDESİ VERSİYONU Mor basmadan şalı var, Ama yavrum yele yele lom, ,Evlerinde halı var Nina nay naynini nom Sevdiğimi bilirim, Ama yavrum yele yele lom, Yanagında alı var Nina nay naynini nom Al basmadan donu var, Ne kadarda konu var Versiyonlar bitermi, Dokuz bitti onu var. Teknoloji yok bizde, Çalışmakta hep tizde, Patetesi yedikce, Derman kalmadı dizde. Sabah erken kalkarız, Güzüneyi yakarız, Gosdil koymuş ocaga, Pişsin diye bakarız. Genetiği bozmadık, Boşa mani yazmadık, Yavuz fazla söyleme, Hiçbir zaman azmadık. İşine bak sen ulan, Var mı geride kalan, Günebakan beldesi, Olacak mı ki yalan. Nüfus işi ne oldu, Yine çuval mı doldu, Yazılanlar var mı ki, Polatkanlamı kaldı. Bak söyletme kötüyü, Çoğu kötü ötüyü, Hiç te haberin varmı, Borçlar nasıl bitiyi. Versiyon aha sana Sen fazla bakma bana, Aklım eser yazarım, Yavuzda buna kana. 46-Günebakan Ormanları Günebakan ormanların dolandım, Yaprak gazel olmuş, güz aylarında, Eski yılları da, hatırasın andım, Dolandım da durdum, toz yollarında, Seneler de, ne de çabuk geçiyor, Çocukluk günlerim, dün oldu sanki Yaş kırk dedi, ömür bizi seçiyor, Geri de kalanlar hatırla an ki. Mevsimi gelince, dökülen yaprak, Ömür sayfasından, anı siliyor, Neleri sakladı ,şu kara toprak, Onun için akan, kanı biliyor. Amel defterine, sevap yazmışsa, Kabir hoştur ona, onu biliyor, Şeytanın hilesin, aklın bozmuşsa, Cennette huriler, ona gülüyor. Affet ey Yarabbi, bağışla bizi, Günah yığınına, çare diliyor, Rahmetin sonsuzdur, hep dizi dizi, Rahmetin nazarın, bize iliyor. Nefisle, şeytan-ı, uzak et bizden, İlla ki, nefsim den zarar geliyor, Ayırma çizdiğin, o doğru izden, Kur an ı mübin den, karar geliyor Bizler kuluz, çok şeyleri isteriz, Hayatın çemberi, onu eliyor, Senin emrin ile, cephede eriz, Cephanemiz, tarafından geliyor 47-Günebakan Ahvalleri Kimine inanayım, bu insanların? Bir konuyu, türlü türlü söyleyenler var, Yalanı, gerçektir diye söyleyip, Kendi hesabına, paylayanlar var. Hata yapan, hatasını bilmeli, İyilik üstüne, nazar kılmalı, Bir olma ruhuna, meyil almalı, Birliğin kadrini, bilmeyenler var. Söyle Allah için, doğrudan yana, Zararlı sansan da, kardır o sana, Ölünce kabir de, korlar ne yana, Yalan sökmediğin, bilmeyenler var. Yalana ne hacet, bu dünya fani, Hani deden eben, nerdeler hani, İkincilik sen de, olmuşsa mani, Ayrı azabını, bilmeyenler var. Günebakan dedik, nazar eyledik, Halkın cümlesine, hakkı söyledik, Haksız şöyle dursun, hakkı neyle dik, Haklının yanına, gelmeyenler var. Uyan ey beldelim, bu gidiş fani, Öleceksin bir gün ecelin ani, Barışalım diye gelen insanı, Yüzüne bakmadan boylayanlar var. Dünya değişmekte, sende değişsen, Birlik nazarına, sende erişsen, Hakkı bilip, haklı ile görüşsen, Hakkın hakikatin, bilmeyenler var. Aynı hamam aynı tas, dünden bu güne, Davetiye alsa da, gelmez düğüne, Böylemi erişti, bu belde üne, Gençliğin geleceğin, bilmeyenler var. Menfaat taptığın, olmuşsa eğer, Bir gün zarar olan, sana da değer, Yarını düşünen, kalmamış meğer, Beldenin kadrini, bilmeyenler var. Yeni fikir üretenler kalmamış, Selam vermiş, selamını almamış, Hatalara karşı, çıkan olmamış, Bana ne fikrini, boylayanlar var. Ümit gençlik, başka ümit kalmadı, Henüz gemi, dibe vurup dalmadı, İyilikle, nasihatin olmadı, Musibet ummanın boylayanlar var. Gençler siz uyanın, zararı size, Bırakın ayrımı, bakmayın bize, İnsan küfreder mi, baktığı yüze, Mutluluk kervanın, bilmeyenler var. İsa der ki, nasihatler biter mi,? Bunca söylediğim, sözler yeter mi,? Ateş yanmıyorsa, duman tüter mi? Ateşin harını, bilmeyenler var.. 48-Hayat, Ölüm yakın olur, belki de uzak, Kurulmuş buraya, bin türlü tuzak, Hayırlı ameller, deftere yazak, Defterin şifresin, çözmeye geldik. Dünya bir oyunla, oyalamaca, Herkes ulaşamaz, burda amaca, Kumaşın satarlar, çarşı da kaça, Dünya da hesabı, görmeye geldik. Yolcu idik, bir gölge de dinlendik, Bazen bir hiç olduk, bazen ünlendik, Kabir denen, tahtsız eve bünlendik, Hepimiz bu yerden, göçmeye geldik. Ezan ile namaz arası hayat, Müslüman san, inandı isen şayet, Canın çıkar, ömür biter nihayet, Hepimiz bu yol da gitmeye geldik. 49-Kulların Cemine Halk Eyle bizi, Ezanla uyanıp, namazla ölen, Şefaat arayıp, mahşer de bulan, Cennette cemalin, nurunu gören, Kulların cemine halk eyle bizi. Emrine amade, yollar da giden, Verdiğin nimete, daim şükreden, Belalar gelse de, her an sabreden, Kulların cemine halk eyle bizi. Nefisle şeytana, daim direnen, Kul olmaya, layıkıyla bürünen, Cennetlikler arasın da görünen, Kulların cemine halk eyle bizi. Doğunca okunur, kulağa ezan, Galüü bela dedik, ruhlar da ezel, Kiramen kâtibin, yazgıyı yazan, Yazının hayrına halk eyle bizi. 50-Ölüm,, Ölüm gerçeğiyle her an baş başa, Azrail bakmıyor, bedenle yaşa, Karşı gelemeyiz emrine haşa, Dünya meşakkatli tozlu bir yoldur, Amel defterini sevapla doldur. İstersen az yaşa istersen çokça, Ahiri ölümdür geçmiyor akçe, Huzura varırsan defterin akça, Cennette cemalin gösterir sana, Gönlümüz püryandır yaradan sana. Rahmetin sonsuzdur budur ümidim, Nerden geldim? , ben ne oldum? , ne idim? , Dünya işleriyle boşa yoğruldum, Üç şey var ya bizimle kabre varan, İkisi dönüyor, amelin kalan. Biri malın, biri iyal birisi amel, Öldün gittin, çoktan oldu dünya sana el, Hayır amel ancak sana uzanacak el, İsa der ki boş hayaller boşa kurmayın, Her kez birdir hiç kimseyi hakir görmeyin. İsa Özyurt Ölüm Ölüm Değildir Ölümü yaşadım ben,yaşarken öldüm kaç kez Ölünce ölünmüyor, ölümdür cana merkez Ceset geldiği yere,ruh manaya gidecek, İnsana ölüm yokki,hayat devam edecek. Doğumun öncesinde,biz bu alemde vardık. Hatırlamak zor ama,başka yerde yaşardık. Ölüm yok olmak demek,değildir hakikaten, Misafir değilmiyiz? biz bu dünyada zaten. Ölüm:Ölüm değildir.Ölüm en büyük haber. Göçeriz gerçek yurda,biz ölümle beraber. Ölüm:Yeniden doğmak,hakikat alemine Ya çileli bir hayat,yada mutluluk yine. Ölüm:Güzel bir vuslat,dosta kavuşma günü. Kâfire kara bir gün,müslümanın düğünü. Ölümle ölmeyiz biz,o gün yeni doğarız, Ölüm:Yokluk değildir,ölümden sonra varız. Şehri Karakaya Hatıram olsun....Tebriklerrrr 51-Sevdalılar Anlatır Bir sevda masalı düştü dilime, Yazam dedim, birkaç satır kelime, Kalemi adlım da, hazır elime, Eskilerden, sevdalılar anlatır. Yazı bilmez idik, mektup yazalım, Bahar geldi, biraz gosdil kazalım, Yollarda görüştük, köylüm, güzelim, Eskilerden sevdalılar anlatır. Okul çıktı, yazmayı da öğrendik, Sıra mahleplikte, türkü söylerdik, Ormana gider de, odun eylerdik, Eskilerden sevdalılar anlatır, Mektup yazdım ,aracıyla yolladım, Sokak arasın da, sevgi boyladım, Seni sevdim diye, türkü söyledim, Eskilerden sevdalılar anlatır. Telefon nerdeydi, konuşmak için, Ancak bayramlar da, görüşmek için, Haber yolladıydım, buluşmak için, Eskilerden sevdalılar anlatır. Nişanlılar, birbirinden kaçardı, Kimse görmüyorsa, sevgi saçardı, Benim yarim diye, yüzün açardı Eskillerden sevdalılar anlatır. Gelin olmuş, yaşmak çekmiş yüzüne, Sergi sermiş, dam üstünün düzüne, Mani yazmış, bak düzüne düzüne, Eskilerden sevdalılar anlatır. Ara sıra, gizli gizli buluştuk, Bizde sizin gibi, kolay alıştık, Bazen, ğerdah gecesinde tanıştık, Eskilerden sevdalılar anlatır. Görmek yasak imiş, nişanlı olan, Şimdi yalan oldu, hepisi yalan, Hoş bir seda kaldı, geride kalan, Eskilerden sevdalılar anlatır. Şimdi telefonun internetin var, Alo dedin hemen karşındadır yar, İstersen uzak ol sen diyar diyar, Şimdilerde sevdalılar anlatır. İsa der ki, anlattığım yeter mi, Bizim köyün, sevdalısı biter mi, Ateş yanmayınca, duman tüter mi, Eskilerden sevdalılar anlatır. Gençleri de, yiğit olur, mert olur, Ayrı kalmak, yüreğimde dert olur, Bizim orda, kış ayları sert olur, Eskilerden sevdalılar anlatır. 52-Ananın Babanın Hakkı Ödenmez, Ananın babanın hakkı ödenmez, Ölüp gider bir gün, bir daha gelmez, Aklıselim olan, beddua almaz, Bur da, garip garip haller oluyor. Oğlum ,büyüsün de, çok ömür sürsün, Kızım, annesinin elini alsın, Allah’ın emrini iyice bilsin, Bur da, garip garip haller oluyor. Doğurup ta, sokaklara salmadı, Gece düzgün, uykulara dalmadı, Büyümen de, kolaylıkla olmadı, Bur da, garip garip haller oluyor. Gün geldi, zamanlar ne çabuk geçti, Onlar da, her şeyden elini çekti, İhtiyarlık işte, belini büktü, Bur da, gerip garip haller oluyor. Sen de bakıyorsun, ama ne diye? Eceli gelince ölecek diye, Malı mülkü bana kalacak diye, Bur da, garip garip haller oluyor. Arada ki farkı, iyi anla bak, Böyle halk eylemiş, bu âlemi hak, Ana baba öldü boş, kaldı tabak, Bur da, garip garip haller oluyor. Yaratan rızasın, almak istersen, Anana babana, iyi bak insan, Hakkın da, rızası bundadır bilsen, Bur da, garip garip haller oluyor. 53-Sevmek mi? Sevilmek mi? Severiz hem Allah’ı hem de Resulü, İbadet ve taat ile eyler nüzulü, Yeryüzünde her mahlûkat Allah’ın nuru Onun sevgilisi olmak bunun usulü. Bir gün Hızır a.s Cuma namazı için camiye girer, Safa oturur camii dolar namaz başlar, İmam hutbe okurken yanındaki şahıs uyumaya başlar, —‘’Uyuma’’ diye onu uyarır, _’’Uyumuyorum’’, der Adam ikinci sefer yine uyur, —‘’Uyuma abdestin gidiyor’’ der Hızır as. Şahıs, —‘’Uyumuyorum’’ der. Yine uyur Üçüncü sefer Hızır a.s _’’Uyuma’’ der, Adam hırslanır, _’’Bak! Benimle uğraşma; kalkar senin Hızır olduğunu herkese söylerim’’ Der. Hızır a.s kendini tanıyan bu şahsı Allah’ı sevenler listesini bakar bulamaz. Ve hakka nida eder —Ya rab bu şahıs bu listede yok der Yüce Allah _’’Ben sana beni sevenlerin listesini verdim, benim sevdiklerimi değil, O şahıs sevdiklerim listesinde’’ der. …………………………………………………. İşte böyle dostlar kıssadan hisse, Yaratan yanında sökmüyor cüsse, Aftan yanı bize rahmeti esse, Onun sevgilisi olmak işin asılı, Fazla söze ne hacet budur fasılı. 54-Patatesler Odlumu Bu şiir Kızılcıklar odlumu türküsünün Günebakan versiyonudur, Patatesler odlumu, Çuvallara doldu mu*? Gönderdiğim kara lastik, Ayağına odlumu. Meal verin eline, Sepet verin geline, Elli kilo çuvalı Kaldırı verin belime Gosdiller sökülüyor, Çuvallar dikiliyor, Alt kattaki odaya, İstifi yapılıyor, Meal verin eline Sepet verin geline Elli kilo çuvalı Kaldırı verin belime Kıyıya yaktım ataş, Haşlanmış gosdildir aş, Gürgen yaprağı sofram, Yiyorum yavaş yavaş, Nakarat Aşurmada haşladım, Üç yanını taşladım, Gosdil pişip yenirken, Ben maniye başladım, Nakarat, Kayada ot biter mi? Söylediğim yeter mi? Bizim köyün işleri Ölümden de beter mi? Nakarat Gosdil gömdüm sobaya Başladı patlamaya Biraz sonra pişince Giriştim haplamaya Nakarat Çayı koyun bardağa Biraz tuz koy tabağa Tohumluk gosdilleri Gömü verin toprağa Nakarat Gosdil verin elime Beyaz gosdil dilime Bu kadar anlatmaya Yeter bunca kelime ALDI klevyeyi eline USTA OĞLU BAKALIM NE SÖYLEDİ İMAM ŞEHRİ MANİLER Mani seni yazarım Oyununu bozarım, Bize efelik sökmez Dudağını büzerim. Domuz bahçeye girmiş İki zannettim birmiş, Gece gelir diyodum Komşu günüzün görmüş. Tarhanayı buladım Boğalceyi suladım Atın yuları kopmuş Tütün ipi uladım. Ekin biçtim bayırda, Çok sevap var hayırda, Yeni bir eşşek aldım Yayılıyor çayırda. Üzüm yedim derede Şifa çoktur terede Bir inek boğürüyor ya Bilemiyom nerede. Tarlaya ektim yulaf Sıcakta yaktı alaf Üstünüze almayın Kimseye değil bu laf. Dayoğlu mani işi nerden aklına geldi yaaa... Koyun güderim koyun Yapmayın bana oyun Ben oyuna gelemem Tamam mı kıllı boyun. Dere tepe gezerim Hileyi ben sezerim Bana fazla takılma Sana türkü düzerim. Balta sapladım balta Sap düştü getti alta Ne sazanlar var ama Bulamadım bir olta. Fırın yaktım tütmüyo Kafayıda ütmüyo, Geldi kondu bir karga, Pekte güzel ötmüyo. Ahıra tütün astım Yumuşatmaktır kastım, Ayağıma bakmayın Galiba b..ka bastım. Cızanak tutu dana, Tak etti gayri cana, Kuyruğunu kaldırmış, Meydan okuyor bana. İsa Hoca, Senin maniler kadar güzel değil amma Antoloji sitesine ekle yinede.... Şehri Karakaya Çakal çoktur saldırır, Ele kötek aldırır,... Devamı İyi söz nedir bilmez, Tüylerini yoldurur.. Domuz tarlaya girmiş, Sütlü daruyu yemiş, Akıl yok ki anlasın, Kırk yaşa nasıl ermiş. Hınzır yabani hayvan, Pis tüylü sırtı yayvan, Gece beklemek gerek, Yap tarlaya bir sayvan. Ellezin iti vardı, Vara yoğa çokardı, Şimdi şehirde bile, Her yeri köpek sardı... Şehri Karakaya 55-Arabam; Düldülüm, Benim. ARABAMLA BENİM ATIŞMAM ALDI SAZI ELİNE DÜLDÜL Yetmiş altı doğumluyum, Araziye uyumluyum, Ne yüklersen, çekmem demem, Ben İsa dan sorumluyum. Eski demen, küserim ha, Selamı da, keserim ha, Yolların da, eserim ha, Ben İsa dan sorumluyum. Motorum da, bin dört yüz dür, Binek tipi, üstü düzdür, Ne kadar översen azdır, Ben İsa-dan sorumluyum. Adım reno, soyadım yok, Çok çileler çektim ben, çok, Övülmeye karınım, tok, Ben İsa-dan sorumluyum. Vah zavallım dertlenmiş, bakalım İsa ne demiş? Emektarım, canım benim, Tükenmeyen anım benim, Taka tuka yanım benim, Sen usta dan sorumlusun. Odunumu çekenim sen, Tütünümü dikenim sen, Gosdilleri sökenim sen, Sen usta dan sorumlusun, Her yanından ses geliyor, Dağı taşı hep eliyor, Bazen görenler gülüyor, Sen usta dan sorumlusun. Nazikliğe hiç gelmezsin, Benzini de, hiç sevmezsin, Oto gaz dan, hiç dönmezsin, Sen usta dan sorumlusun. Çıkar gider, bayır bacak, Yağlı değil, kara kucak, Taksi değil, san ki uçak, Sen usta dan sorumlusun. Arabamın, halleri bu, Radyötörün, içtiği su, Kirlendiyse, onu sen yu, Sen usta dan sorumlusun. Geçen gün, Hala oğlum, Adil metin söyle dedi; -Bu araba çalışıp gitmez de, senden korkusuna çalışıp gidiyor,, Halam oğlu, Adil Metin, Dedi bana, bu çok çetin, Bu hiç çalışmaz da, lakin, Senden korkup ta gidiyo. Bazen çalışmıyom diyo, Baksana bu naz ediyo, Kulağını çekince de, Korkusuna hep ötüyo. Gelelim bizim yeğen Süver Özyurt-a --Hocam dedi, her şeye şiir yazıyorsun bu arabayada yazsana,, İŞTE YAZDIM SENİMİ KIRAYIM…. |