sadık dost
beni benden alıp götüren amansız,
bu kentin sokaklarında tükenen yavan düşlerdi belki de, ya da birikmiş ancak bastırılmış çığlıklardı patlayan, kurumuş elma çürüğü bir özlemdi dinmeyen... neresine yıkıldı dizlerim kırılgan bekleyişlerin, hangi çukurunda boğuldu duyulmamış haykırışlar, hangi batağında can çekişti sözler, ateş yumağı - kor, yaktı geçti apansız zamanı. Eskittiğim parka taşlarına değdi şimdi yine yaşlarım, Sokakları adımlar gibiyim şafağa kur yakan karanlık gölgede, hava kurşun kadar ağır, kahredercesine güneşi, cilveli. içimden yağmur bulutları doğuyor yine bu kente. Ölü hücreler canlanır her atılan adımdan yalnızlığa, ıslanmış sönük bir gülücük, çığlık doğuran geceye, geldiğim gibi yalnızlık, yanımda- yanıbaşımda, eskiden farksız. bakışlarımda durgun bir zaman, kahreden hep aynı... Artık eski ben değilim coşkularda tükenen, yorgun bakışlar artakalan zamandan, çürük buğday tanesi ezilmelerde can veren, Eskiden di cesurdu yürek, fitne tohumu ekilmeden. kırık-dökük ayna misali hayat, beni farklılaştıran ... ilerliyorum her bir sokağı adımlarken tükenmiş nefeste, öksüz kaldırımlarda kendimi buluyorum maziden arta kalan, kırık sokak lambası, ışıksız kalmış günahlar, yağan yağmurdan medet umar tutunmalar... yalnızlığı, kimsesizliği, yoksulluğu, umutlarıma sarıp asıyorum bulutlara,yıldızlara ve geceye. kırık ve dökük rüyalardan avuca sıkılan, bir çıkın can. Hayat, sunni teneffüs yapıyor can çekişen yalnızlığa, yapay dokunuşlar uyarmaz ölmüş hücreleri, Tenden ayrılan, konmaz sanal pencereye, parmak uçlarından akan hasret, alev-alev yakar. Kadim dost cigaram, dumanı-hasretim, Ateşi-sevdam, Külü- Umutlarım... Kurumuş dudağıma dokundukça mazi, her dirilişte bir daha öldüğümü vurur yüzüme... Dost-yar-can-canan, hançerinde paralanmak, Bir köpek sadakatine sığınmak- İhanet etmeyen, aç bıraksan da terk etmeyen, tek sahibi "sen" olan. üzüldüğüne içim içim ağlayan. sadık dost... |
UMUT ve DOSTCA