HÜZÜNLÜ BİR KÜFÜR
öte(ki)leşmiş esaretim biterse
Saatler akmaya başlayacak, biliyorum Her dillenişim bir “öl” emri oluyor Hafızasız okyanusların en dip Akıntılarından geçip Elleniyorum bir bir düşlerimden Ah… Bir yanım bulutsuzluk Bir yanım yağmurla kuraklığım Toz olup göğe savruluyorum Hiçbir sesin net frenkası alamıyorum Tıka basa dolu Beynimdeki karıncalanmalardan! Oysa sesler olmalıydı Melodik veya aşk sesleri Susaya susaya çöl kustum! Çöl yaranı gönlüm dur durak bilmez ki Yokluğu değiştirmek isterken Ben değiştim yokluklarla Bukalemun kesildim yorgun toprağa Oysa bir kelebek olmak vardı İki günlük mutlu ömürle Uzun huzursuz yıllarıma yeğlerdim Eksildim gün be gün Takvimlerden yaprak yaprak Ölgün, sarı yapraklarla son bahar düştüm! öte(ki)leşmiş esaretim biterse Saatler akmaya devam edecek, biliyorum Her sallanışım bir “ölmek” vakti oluyor! Hayata dönme kararları alıyordum Her ihtimalinde güneşe doğru Aynalarla yakın temasım bitmişken Apansız çıktı karşıma. Güneş Güneş; bahar kokulu, elmas bakışlı Selvi boylu bir genç kızdır Hayal kırıkları deprem/seldir Ve hayal kırıklığı bilir misiniz? Tene batan cam kırıkları gibidir Jilet kesikleri bırakır her yürekte! Her bitimin son durağındaki aşk; Hayata gönderilmiş hüzünlü bir Küfürdür. Son yalvarışlarımdan da bir “öl” mektubu okundu Mutluluğun turuncu gemileri yanaşırken sahillerime Ben topraksızlıktan, umutsuzluktan Ve havasızlıktan keder oldum Ve denizlerin unuttuğu kumullara yorgun düştüm Avazım kadar yorgunluğumla. YAŞAM/SAL/SIZLIK-2010 ____________ZD |