Züleyhâ
Sonsuzluk nârına ruhunu atıp,
Yusuf’un aşkıyla yandın Züleyhâ. Onun ay yüzüyle rüyaya yatıp, Sevdanın mârına kandın Züleyhâ. Arşa çıkan derdin geçerken bini, Aşkın alevine attın kendini, Yusuf’un sesiyle yanan kalbini, Sevdanın zehrine bandın Züleyhâ. Geceler içinde yalnız ağlayan, Yaralı ruhunu korla dağlayan, Fırat’da yıkanıp Nil’de çağlayan, Kara sevdalı bir candın Züleyhâ. Yaşlı gözlerinle düşe dalınca, Sözler dudağında susup kalınca, Yedi cihana da haber salınca, Yusuf sana döner sandın Züleyhâ. Kaygandır sevinin kısa zemini, Sevdalı gönüller tutmaz yemini, Arzular içinde güzel tenini, Sevdanın yoluna sundun Züleyhâ, Kapının önünde gönlünü yorup, Şimdi içsem dedin; ağulu şurup, Issız gözlerinle hayaller kurup, Aşkın deryasında yundun Züleyhâ. Aysız, yıldızsız bir gece uyanıp, Kara sevda denen ateşle yanıp, Ağlayan gözlerle Yusuf’u anıp Çölün sıcağında dondun Züleyhâ. Aşkın sahasında kalbin aslanmış, Toplumsal kurallar sana yaslanmış, Sevda denizinde henüz paslanmış, Bıçağa sığmayan kındın Züleyhâ. Dinmez sızılarla kaybolup giden, Ceylan gözleriyle düşlerde yiten, Yusuf’un aşkıyla eriyip biten, Dönüşü olmayan yöndün Züleyhâ. Coşkun MUTLU |