şizofren günlükleri : yalnız hüznü vardır kalbi olanınŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hiçbir aynada yoktu suretim,
ölüm telaşı düşerken şafaklarına... Kadehime lacivert bir gece çöküyor Zehirini akıtarak katrana çeviriyor her saniyeyi. İsimlerini bile unuttuğum insanlarlarla yanyana durduğum fotoğraflara, Rakamları silinmeye yüz tutmuş numaraların yer aldığı telefon defterine, Kitapların arasında unuttuğum küçük notların yazıldığı kağıtlara bakıyorum. Zihnimin en arka kıvrımlarına hapsettiğim Ve yıllar boyunca dönüp bir kez olsun yüzüne bakmadığım anılara, Geç kalmış bir özür gibi bir sadakat yemini gibi yeni yerler açıyorum usulca. Yürek yordamıyla bulabildiğim cümleler, Zaman içerisinde herşeye kırgın bir ruhun kendini onarabilme telaşına dönüşüyor. Arayışlar insanı yorar! Hele aradıkların kendi içinde kaybettiklerinse eğer yorgunluğun çoğalarak artar. Ama umudu hatırlatacak birşeyler olmalı! Bir göz kırpması uzunluğunda bile olsa umut... Bu kentte hiçbirşey yarım kalmayacak. Tam konuşacakken boğazımda düğümlenen hiçbir cümle yarım kalmayacak. Sonra? Sonra yaşamak dediğimiz saltanatın soytarılığı sinecek üzerime. Sihirli sözcüklerin avutuculuğuna salacağım boyalı yüzümü. Kimse farketmeyecek kimsesiz kalışımı. Bilmeyecek kimse, Bir radyo istasyonunda çalınan Ortadoğu şiirlerinde adını gizlediğimi. Bir temmuz gecesinde, Yüzünde kalmış son bakışların utandıran acısını yüreğime nakşedip, Henüz hayatla uzaktan selamlaşmışken daha! Asla baştan sona söyleyemediğim bir dağ türküsünün sözlerini dudaklarıma mühürleyip Gideceğim... Oysa sen orada Tutulmuş sözlerin tam ortasında kalacaksın! Çocukluğumun gülüşünde, Gün duruşlarına çıktığımız o geniş avluda, Bekle beni! Döneceğim mutlaka sana... Ve şimdi gitmeliyim. Hem bilirsin sen de yalnız hüznü vardır kalbi olanın... |
İLHAMİ ÇİÇEK
Ayıptır abanmayın başkalarının dizelerine!