Adımın biter adım kalır...Gideceksin; Geçmişte olup bitenler bir hikayenin izdüşümleri olacak. Tükenişin kıyısında duran bu adamın her yana dağılmış hüznünü görmeyeceksin. Kalbimi genişleten bir aşkı yarım bırakarak, Söz vermiş gibi aceleci, yetişmek için koşaradım Bulutların peşinden uzayıp gideceksin. Yürüdüğün sokakların hüznü senin her adımınla hicaz bir şarkıya dönüşecek. İhanet taşan bir kentin ıssızlığında kalacağım birbaşıma Ve helak edilmiş kavimlerdeki iyi insanların şaşkınlığıyla bakakalacağım ardınsıra... Tanrım! Bu nasıl bir yorgunluktur. Uhud az önce sona ermiş gibi. Sözlerin nasılda yoruyor yüreğimi... Oysa bizim kalbimiz bu kentin sokaklarının kimsesizliğinde, Hep uzakta kalan annelerimizi özleyerek büyümüştü. Bir çocuğun beslenme çantasında taşıdığı, Ağır kokulu köy peyniri ve bolca ekmek utancıydı yaşadıklarımız. Ayakkabısının altına yaptırdığı pençe sayısını hatırlamayan bir adamın, Hisleriydi üzerimize bulaşan günlerce. Ama hep utangaç... Ama hep çekingen... Her masalın bitişine uydurma sonlar eklerdik. Ama hep iyi sonlar. İnadına hep, inadına gülümseyerek, hevesle. Birazdan yağmur yağacak. Adını dahi unuttuğumuz aşklar düşecek pencere camlarına. Sesler ve yüzler ve yağmur ve adımlar. Her sokağın melodisine uygun adımlar. Bunlara rağmen gideceksin! Balkon ipine asılmış çamaşırlar gizlerken hikayeni, Benimse rugan ayakkabılarımın mat somurtkanlığına düşecek kederim... Biraz daha kalsaydın eğer; Sana bir prensesin elleriyle oyaladığı mendilin hikayesini anlatırdım. Ölen bir savaşcının koynunda gizlediği, Nereden aldığı belli olmayan bir prenses mendilinin kanlı biten hazin öyküsünden bahsederdim. Ortadoğu aşklarından kalma temiz sözcüklerle şiirler yazardım sana. Kalsaydın eğer birazcık daha; Hınzır gülümsemeleriyle, zarif bedenleriyle salınıp yürüyen, Bıçkın delikanlıların uğruna arabesk şarkılardan apartılmış şiirler yazan utangaç kızlardan bahsederdim. Sustalısının ipince ve keskin ucuyla omzuna uzaktan sevmelerinin başharflerini kazıyan, Serseri çocuklardan sözederdim... Terkedilişin kıyısına düşünce ortalığa saçıldı tüm sözcükler, Dağınık kalmışlığım hep bu yüzden. Şimdi herşey gerçek!... Korkularım ve gitgide gözümde büyüyen katlanılması güç yalnızlık. Bitmesin diye gözlerimi kapamadığım geceler, Takvim yapraklarının kıyıcı umarsızlığı hepsi gerçek... Oysa şimdi gidiyorsun ve gözlerime bakma sakın. Söylenebilecek herşey uçup gitti aklımdan. Bir türlü söylenemeyen cümleler gibi sancıya dönüştü yaşamak. Sen gideceksin; Duyduğum ve gördüğüm herşey gözyaşı için birer sebep olacak ve ben; Ne kadar küçük şeyler olduğuna aldırmadan, Neresi olursa olsun kendimi tutmadan ve umusamaksızın hiçbir meraklı yüzü ağlayacağım!... Aslında bilmiyorsun; Gitmek biraz da ölmekti!... |
Değerli yüreğinizi kutladım
Selam ve saygılarımla