İLK YALNIZLIK
Tütünümün arasında sarılı sevdalarım;
Adını efkar koymuşlar sizi içime her çekişimin, Oysa güle güle demekti bu içimdeki taahhütlü ateşe.. Saçı sakalı birbirine karışmış bu son bağın; Ölüm öncesi son baharım bu ilk yalnızlığın… Yeni zincir halkalarına ömrüm kalmadı artık, Her biri paslandıkça bir yenisi eklenirdi bu sevdaya.. Çorap söküğü gibi ansızın patlak verirdi kalbimin tırnak ucunda Ansızın yaşlılıktı bunun adı her bir sevdada.. Ve bir yenisi giyilirdi bir öncesiyle ele ele olduğum yollarda… Artık Marquez babanın masum farklılı dejavusuyum.. Ve bütün günahlarımı tutarsız tutuşlu ellerime borçluyum.. Ömrümü; Canı sıkılmış çimenliklerin sararışında görüyorum.. İçimi yassılaştıran lodosların müdavimi olmuş ömrümü.. Son kalan tek şey merhaba demek bu ilk yalnızlığa.. Daha ötesi yok bunun.. Ve yarım kalan aşk yoktur bu tutarsız sevdalarımda; Hatta inanmam yoktur böyle bir şey hayatta… Çünkü aşk; Hiç ölümle yüzleşmemiştir Ukteleşmiş sevdalar bir ömrün sonunu görmemiştir; Karşılıksızların dünyasında. Bir gece sohbetinin üstünden nice sevdalar geçirmişken ben onunla; O doksanlık bir gazeteci karakteriyle; Bu gün tanışmışız meğer… Aramızdaki iki fark; Ben masumdum hala ve ilk yalnızlığıma açtım kapılarımı O ise hala içini soğutamamıştı bir kadına değmeye; Yalnızlığa erememişti, Ve ne yazık Delgadina’ya aşıktı… Mustafa BALTACI |
Canı sıkılmış çimenliklerin sararışında görüyorum..hayatımız aynı galiba..