SORMA BANA ! MED CEZİR PAPATYALARIMIBir özlemin rahmine düştü bir aşk. Nefesim kadar ben de ,kör kuyuların dipsizliğinde. Uzakların kıskacında biriktirdim, bu güz yapraklarımı . Kirpiğimden damlarsın, tabutumdaki en bakire örtüme. Üzerime örttüğün düşleri beyaza boya artık. Çıkardım efkârımı pazara, her şey kadar, herkes kadar ol yeter. Sorma bana!Miş’li geçmiş zamanlarımdaki ürkek kelebeklerimi. Sorma bana! En lirik şiirlerimde affedilmeyen kim? Sorma!Adını neden hasret koydum, ne olur sorma. Ölümlerim var çığlık çığlığa ,su çiçeklerimin doğurduğu. Kavga gibi, Aşk gibi, Bedel gibi, Med_cezirlerim var zamansız, sözsüz tutsak olmuş. Oysa ben bilirsin ya simitçi çocukları severim. Militan sevdalı şiirler yazarken de Ünlemleri ben koymadım ki, tam sevdiğimi söyleyecekken. Uzun sürmüş günlerde kırlangıçlar uçmuyor. Çünkü;adaklık bir sonsuz karanlıktır, gözlerinin ışığına düşürmüşler. Öyle çok parmak izi var ki yüreğinde susulacak. Ah! Şimdi en sancılı vaktinde aynaların kırıkları. Ah!Şimdi kurşuna dizilip en büyük keşken olamam ki. Kaç kez geçtim sırat köprüsünden, kıblesizlerin içindeyken bilir misin? Dar ağacındaki zemherilerde kimin bu eteklerimde ki rüzgâr izleri? Avaz avaz koynundayım bir hicranın. Sorma ne olur bana med cezirdeki papatyalarımı. Yuva yaparken rüyalarına s/akladım en bebek halimde. Adımı şiirlerinin el sallarken özleyen bizlerine koy. Ve saklamak için beni sımsıkı kapa nehirler kokan ellerini Tüm alevli çocuklarımı uyutmuş, bu karanlığı sakla avuçlarında. Kaç canım var ki daha sensiz yaşamaya? Çıkar sesimi bu dalgaların gözyaşlarıma karışan sesinden Dağlarına as! As ki! Duysun dağ taş hasretimi. Ve say ki, Elif’ten Öte birbirimize sarılmış iki özlemdik biz. Ve say ki ,bir zikir dilimde,hüznümün turkuaz mavileri sen diye y/andığım Ve say ki, Yetim seherlerimde nefeslerine düşmeden gönlüm hiç yaşadım. Ayakuçlarında, ki prangaların var. Ya da ellerinde, ki kelepçeler var ama gitmeli, yitmeli artık yâdımdan. YASEMİN CANAN... |