GERÇEK İNANCIN ORANTISIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın İsmet paşa:
" Ben dindar bir aileden geliyorum.Dindar bir insanım.Dinimizin üzerine çok düşünmüşümdür.Sizler de dindarsınız.Size ve kendime soruyorum: İslamlık, isteyenin istediği yere çekebileceği, hainlik için de kullanılmaya elverişli, lastikli, her emele uydurabilir bir din midir? " " Dinimiz düşmana hizmet etmeyi, hainliği, işbirlikçiliği, sefilliği, sürünmeyi, geri kalmayı, yenilmeyi, esir olmayı, şerefsizliği caiz gören bir din midir?.. Medreselerde milli duygudan, istiklal fikrinden, yurt sevgisinden yoksun yetiştirilmiş olmak mı, din eğitiminin yetersizliği mi, din eğitimi verenlerin cahilliği mi, din devleti olmanın etkisi mi, son yüzyıllık ezik Osmanlı ruhu mu, dine gömülüp hayatı izlememek mi, İslamlığı hiç anlamamış olmak mı, dini ortaçağ kafasıyla yorumlamak mı, yoksa başka birşey mi? Ne? Hangisi? Neden bütün müslüman ülkeler geri, sefil, esir?.. Bunun sebebini saptamak, dinin vatan ve millet aleyhine, çıkar için,ticaret için, siyaset için, karanlık emeller ve yanlış amaçlar çin kullanılmasını, sömürülmesini önlemek bunun için gerekeni yapmak zorundayız...." ÇILGIN TÜRKLER Bu güzel alıntı belki şiirimle alakalı olmasada, aldığım anafikir ve şiirime yön veren; gerçek din anlayışının, inançla amelinin doğru orantılı olmasından kaynaklanması düsturudur diye yorumlamaktayım...
Çocukluğum yoklukla geçti..
İnanç ve sabır aşılandı küçücük yüreğime. İlkokulum lastik çizmelerle, naylon ayakkabılarla, Ama sırtımda hep kırmızı paltom vardı.. Babam yoklukta dahi hiç aç bırakmadı, Şükretmeyi öğretti.. Hayat hergün yeni bir ders verdi bana, Arkamda ve önümde hiç dayılarım olmadı. Bir küçük kız, üstelik özürlü.. Hırsımla mücadele ettim, Teşvik edilmekten yoksun devlet okullarında.. Babam-annem cahil ama, Okumaktan menedilmedim. Onlar için kalmak geçmek önemli değil.. Geçince sınıfları, aferindi aldığım birtek ve, Yılda belki iki defa okulda gördüğüm anne-babam.. Özenirdim hep, keşke gelselerdi sık, Sorsalardı öğretmenlerime, başarılarımı bilseydim.. Hiç bilmeden geçti okul yıllarım, Kendi çocuk aklımla, istemediğim meslekleri seçtim.. Yüksek okula gitmek için çalışmak zorundaydım, Yoksulluk bitmedi, hem çalıştım hem okudum.. En büyük desteğim hırsımdı benim, En büyük mücadelem, dürüstlük doğru sözlülük.. Hep bu yolda ilerledim, Babamın bana verdiği en büyük armağan.. O yüzden sitemim yok, Sitemim; Şimdi ki haksız düzene, geçmişten bu güne.. Ben güzel ahlakta, ahlak sınırlarından geçtim, Birgün kazandığımda yoksulu gözeteceğim dedim, Kazandım ve hep gözettim.. Patron olursam; Emekçinin hakkını hiç yemeyeceğim dedim, Oldum ve aslada yemedim.. Şahsım adına almadım beddua, vicdanım rahat, Ama, dedim ya; Ben yoksullukta dahi, sabır ve dürüstlükten geldim.. Sermayem alın terim, haram lokma yemedim, Malûm sonuç, iflas ettim.. Yıkılsamda bir süre, inançlarımla kıyama geçtim, Emek helâl, lokmalar bereketli olunca.. Vicdan rahat, kalbin temiz, Yolunu hayır dualar aydınlatınca,.. Sabrın mükâfatarını almayı öğrendim.. En büyük mutluluğum çalışmaktı benim, Hep ezilenlerin yanında, zalimlere muhalif, Gerçek Türklük, doğru sözlü olmaktır, Bu benim silâhım.. Seri ve başarılı olmaksa, Üstlerime verdiğim özgüven.. Hedefim yükselmek, Astlarımı adilce yönetmek.. Dedim ya, kalp ve amel aynı çizgide olunca, Yüce Yaratan hiç reddetmiyor.. Evet, almak istediklerimi aldım hep ve, Vermek istediklerimi verdim.. Yeminle şahsımı övmek değildir sözlerim, Sözlerim; yanlış doğrulara isyanlarımdır benim.. Herşeyi gördüm belki, kırkaltı yıl boyunca ama, Çözemediğim birşey kaldı şu ahir zamanda.. İslâm ardına gizlenmiş sinsi beyinler, Emekçi masum halkımı yoksulluğa sürükleyenler, Beş vakit namaz kılıp, ümre-hac edenler, Helâllik isteyip boş dualar edenler, Ey doğruluk timsali görünüp, Ey şeytanın can yoldaşı birçok devlet erkanları, Ve dahi işverenler!!.. İşçinin, çiftçinin alın teri kurudu, Borç bataklarında, yoksulluk sınırlarında boğuldu, Sizlerin islâm kriterleri bu mu?!.. İşte halkım, çözemediğim tekbirşeydir bu, Ve; Gözü dönmüş maddecilere, Sadece kalemimle haykırışımdır... |