SAÇINI OKŞARKEN DUDAKLARIM.
Erimekteydi gözlerimden düşen aşkın en sussuz hali,
ve suçsuzluğumda yeniden doğmaktaydı eriyen mumlar.. Fitil alevlenirken savurduğun o ince tüyün dahi yanma korkusuyla, erime umuduyla tutuşuyordu ben belinden tutup kaldırırken seni dansa. Yine dansı bahis ediyorum gözyaşlarına yaptığım bu kumarda, zarlar dönüşüyor tercih ettiğin sevginin karşılıksız öpücüğüne, ben; sen diyorum sadece.. masamdaki jartiyerli kadınsa sen diyor bana, Ben alıp götürüyorum onu aşk odama, ona aşk dersi veriyorum ırzına geçmeksizin..! Sen neyin ırzına geçtinde öldürdün beni hayatımın öpüğücünde, kokun olmadan dünyanın bedevi kayıtlarına hükmettirdin delice ve ben yine sen dedim o masamda ince gözlerinde uçarken gökyüzünde senin saçlarını okşarken usanmadan hiç, bıkmadan hiç. Sense yine bıktın benim aşkın olduğunu söylerken her rüyalarında her rüyalarımda seni özledim sarı saçlarını görme umuduyla.. lakin Asrevya’m çıkageldi bir anda kırık kapımı aralayarak kızıl saçlarıyla.. ben yine sen dedim sen dedim ve masada bıraktım orospu kızları.. Seviyorum der saçlarını okşarken usanmışlığın en mini etekli hali, saçlarında nefretleri ufalayan bir karakterim ben bulutlarda yolcu arayan sen yolcuysan ben sana katılmak istiyorum arkamda 100 kişiyle sen de gel rahiyana kızı, burnumda gül ol.. |