y-astığım hüznü-gece, yıldızsız gökyüzüdenize kıyısı varsa gözlerinizin muhtemelen yosun rengi ıslaktır kirpikleriniz ve iyot kokar nefesiniz deniz kokan bir adamın avuclarına sığdırmışsanız yüzünüzü hırçın bir med-cezir a ş k sığ sahillerden derin sulara çarpan ve hiç bir dalga kıran engel olamaz bu gel git’e dolunay etkisi ruhunuzu sarmışsa ay ne zaman göğün göğsünde uyursa o zaman yüzünüzde tebessümdür yakamoz ayırt etmek zordur mehtapla ki, ay gecelerin hırsızı denizin sinesinden yakamoz çalan hatırlar mısınız? bilmem! kağıttan gemiler yapardık küçükken bir çoğunu, yağmur sonrasında toprak kokulu mazgal üstü su birikintilerinde terkettim içimizde bir yerlerde hala saklansa da çocukluğumuz büyüdük! çalmadı gönül kapılarını gönderilen hiç bir kağıt geminin düdüğü öğrendik ki, liman olmaktı zor olan taş yığını gibi soğudukça yürekler öylece durup bekledik, öylece sessiz. ve... liman oldum büyüdükçe, öykünmedim, martılarım var şimdi benim bir de onlara ekmek atanlar çığlık çığlık hayatı kapışırlar, hep mavi bakan her günün sabahında ve ne zaman açıktan bir gemi geçse şimdi kulak kesilir sessizliğim bir denizci yüreğinde geçer ismim daralır zaman, gece sancılı gün doğumlarında vuslat sevinci martılarım var benim bir de ekmek atanlar mavi bakan her günün sabahında Gülay Bulut otuzbirmayısikibinon |
İnanıyorum beklediğin beyaz yelkenli yanaşacak bir sancılı gece ummadığın zamanda, bekle...