IRMAKLAR, KAN AĞLARDI
Yapraklar ölümü gördü
Kurumuş topraklarda Bıçak gülüyordu Bulut ağlıyor Etraf darma duman Haydi durma Ağustos böceği Sen de davran. Bu davaydı, önümüze koyulan Ve başımız üstünde yeri olan Oysa başımız gövdemizde Falan değildi. Irmaklar kan ağlar. Yeşilin neşesine bakıp da aldanma O çokça yalan baharları Taşır koynunda. En sonunda derin uykuya dalan Yılan gibi kıvrılır Son yolculuğunda. Güneş, ölümü yaşıyordu her an Ay, çıkmak için bocalarken semaya Karınları aç insanlar vardı İnatla bakıp buluta El açan. Uzun zaman önceydi Davulun sesi hoş gelirdi Uzaktan. Ölmeyi bilmeyen insanların Canına minnet Vuruluyordu taşlar. Yahut havada uçan kuşlar. Ömrünü tüketip de Dağı bağ yapan Nice dedeler, nice nineler Bir türkü dinlemeden Ağaç gölgesinde Çekip gittiler. Namlusunda güller açan çocukları Düşlediler. Kırılmış dişlerinin arasından Gülüşürken. Ufku kaplayan bulutları gözlediler Dillerinde bitmeyen çileyle. Çileye, hasreti gerdiler. Ölümü görmüştü bir kuş, Ondandı bütün yorgunluğu Hayatı hep yokuş Sırtında dünyanın derdi. Bıçak, sırtüstü yatıp gülerken Toprağa. Toprak, Bakakaldı bulutlara. Dağları aşıp gelmeyi bilmeyen. Uzun gecelerde anlatırdı Salkım saçak oturmuş divana Elleri saz çalardı. Gözleri, yanık buğday Sesi acı badem tanesi. Irmaklar, kan ağlardı. MS./2010 KAHRAMANMARAŞ |