ÇARŞAF GİBİEzmeseydi varlığın, içimin raylarını ! Kapar mıydım sana ben, gönül sarayları mı? Kavuşmadım devlete, çekilirken uzlete, İçimden bakıyorum, kopacak kıyamete... Uğrarken sermayemiz, çok zamansız, ziyana, Dökülüyorum şimdi, içime yana yana !... Külü yok, dumanı yok, bu bir içten yanmadır, Hayat dediğimiz şey, süresiz aldanmadır... Kaç şekle giriyorum, çarparak aynalara, Çalacağım son kapı, açılsın bir diyara... Zindanım da zehirle demliyorum efkarı, İçinden geçiyorum aşmadığım dağları... Bu yüzden uzak düştüm, soğutacak karlara, Açıyorum içimi, patlayan volkanlara... Nereden bileceksin, düşmeyince bu hale, Her şey ateştir bur da, ateştir gül ve lale ! İğne ucu bir ışık, görünce bil deliyim ! Şaşacak bir şey yoktur, bir embriyo gibiyim. Denizde ve çöllerde, nasıl dağılırsa kum, Elbet günü gelince, çatlayacak tohumum. Yaşadım ve gördüm ben, öldürmez her kanama; Kanamadan ölmem de, öldürecek bu yanma... Açık yaraya bile, söyle, var mı, şahit kim? Bu bir içten yanmadır, acısı, şahit sizim ! Sevindirirsin diye, ansız çıkan af gibi ! Bir tek sana açmıştım, içimi çarşaf gibi... Bu ne talihsiz bir son, ellerinde dürüldüm, Buna da gerek yoktu, dokunduğunda öldüm. Hayrettin YAZICI |
saygılarımla