meçhul - aynadaki yüzsüz
tik tak tik tak ömür eriyor
nedamet fışkırıyor yırtılan gözlerinden her lahzan bir ah ile geçiyor geçilmiyor ateşle örülü köprülerden kapanmış güneşe giden yolların hepsi ve zincirlerle çevrilmiş sanki afak güneş dediğin gökte bir sarı tepsi küçüldükçe küçülmüş, afaktan ufak gayba çıkıyor her solukta yolun düşüyor üstüne gölgeden perde bilmem ne olacak böyle sonun her zerre hesabın sorulduğu yerde aynadaki yüz(süz) bu hesap senindir bak da gör aynanın arkasına bu saydıklarım sana az gelir hazır ol dahası ve dahasına kayboldu benliğin, değildir sende sanki bir serseri mayın gibisin ateş yağmuruna naylondan tente aşikar gerçek; sen bir delisin bir yalan gibi süzülüp gittin sırra kademsin uzayan boşlukta kendi elinle kendini ittin serserilik de senin berduşluk da ne kaldı elinde aç avcunu bak yarını bugün yedin, bugünü dün çökme üstüne dizlerinin, kalk! taş değil taşıdığın, bir çuval yün tartılır yün de olsa terazide doğup öldüğün iki nefes arası bomboş günlerin hepsi mazide ömründen ağır ömrün darası... aynadaki yüz; Ahmet Akkuş |
yarını bugün yedin, bugünü dün
çökme üstüne dizlerinin, kalk!
taş değil taşıdığın, bir çuval yün
Kutlarım değerli şairim, çok güzeldi, saygılarımla...