“Gül Kızardı Hicabından”
“Gül Kızardı Hicabından”
O güne kadar Kömür karasından utanmıyordu Demir silkinip atmıyordu pasını, omuzlarından Ve gül gizlemiyordu mahcupluğunu Bülbülün avazından... Ne olup bittiyse o günden sonra? Kömür karasından Demir pasından Aslan yarasından “Gül kızardı hicabından” Ve bülbül Ah-u zarından Utanır oldu... Ki daha o güne kadar Barut icat edilmemiş Ve mertlik bozulmamıştı... Zaman çirkin yüzünü saklarken insanoğlundan! Herkes ekmeğini bölüşürdü “Yârin yanağından gayri” Her şeyini paylaşırdı bir zamanlar Bir başkasıyla.. Ve insanoğlu Derdini efkârını dağıtırdı sadece Dağlara taşlara Ağaçlara Kuşlara Ve bir zeval gelmezdi Kimseden kimseye! Ki daha o güne kadar Hiroşima’ya Atom bombası atılmamıştı Ve radyasyonun ne demek olduğunu Çoğu İnsan bilmiyordu Hele ki çocuklar Hele ki ağaçlar Hele ki kuşlar... O güne kadar Demirden gövdeleri Ve demirden kanatlarıyla Alıcı kuşların Gök yüzünü istila ettiğini Hiç kimseler görmemişti... Ki o günden sonra Kan renginden Tanrılar ölümün acımasızlığından Utanır oldu... Yedi renkli gök kuşakları bile Yağmurlar yağmadan çıkamaz oldu Ortalık yere.. Henüz denizlere indirilmemişti Destroyerler Ve ateş topları Ölüm kusmuyorlardı İnsanlığın üzerine... Ki daha sanayi devrimleri bile yapılmamıştı! O güne kadar Cengizhanlar Asya steplerinde At koşturur Kılıç dokuşturur Ve Sultan Mehmet Han Henüz İstanbul’u Bizans’ın elinden Almaya niyetlenmemişken Rönesans çıktı ortaya Bilimde ve sanatta Çok şey öğretti insanoğluna ancak İnsan olduğunu unutturdu... Yazık ettiler insanlığımıza Yazık ettiler insanlara Ve insanı insan yapan O güzelim sevdalara Fevzi Cahit Ozanca/İzmir |