Umut
Avuçlarken bir avuç toprağı, nasırlı elleriyle
parmak aralarından dökülüverir Güneşin çoraklaştırdığı toprak Başaklar daha boy vermeden Uçları çoktan kırılmış, susuzluktan Ve son umudunun da, böylece yittiğini gözlerinden dökülen yaşlar dile getirir Memed’in. Oysa tohumları, ne hayallerle ekmişti toprağa. Hasat zamanı geldiğinde çocuklara yeni kıyafetler almak, hanım’a da yeni bir fistan almayı, ve kendine de tarlada eskittiği çarığın yerine yeni bir kundura almayı da, ne çok hayaletmişti kimbilir. Şimdi tek varlığı olan, baba yadigarı tarlayı, yok pahasına kaybedecek Tefeciden aldığı borca karşılık Umut etmekten, başka da çaresi kalmadı Memed’in, umutsuzluktan. Şimdi sabrın sınırları biraz daha zorlanıyor Umutlar birer birer tükendikçe Şartlar yokluğu dayatırken, zalimce Yeniden umutlanmak, ne fayda sağlar ki ? Rüzgar geride kalan, son umut kırıntılarını çoktan süpürmüş oysa . Oysa ki ! şükretmek nede kolay Varlık içinde boğulana Birileri yokluk içinde sınanırken, bir ömür. Anlayamasın, umutsuzluğun hangi renge çaldığını. Tarlanın ortasında ellerini başının üzerinde birleştirerek Umutsuzluğun resmini andırır bir vaziyette Düşüverir toprağın yüzsürülmez kuraklığına Son çığlığınıda bırakarak rüzgara. |
Şimdi yok kardeşim yok. Ve ne çok şeylerimiz yok.
Sadece çalıp çırpanlar tok.
Güzeldi...toprağım kokulu dizeler,
Yürekten tebrik eder, sevgiler, saygılar sunarım.