Çürümüş İnsanlığımız
Gözümün katmanlarına işledikçe aksin,
Baygın bakışlarında çocukluğuma döner, Paslı çemberimin tiz sesiyle avunurum, İlk aşklarımı anlatmak gelir içimden. Dudağındaki mut’u tatmak, parmak parmak, O, çocukluk çağı ardındaki gerçeğe dalmak, Yitip gitmiş, ağzımızdan düşmeyen bahar, Bizi de almış içine sonunda, hain yangınlar. Oysa, sevgi güneşleri bitmezmiş, anladım Gül baharda yeniden fışkırırmış budağından, Ak kağıtlar bir anda dolarmış yeniden, İçimizdeki has bahçelerde, sevdalarla. Bunca yıl sıcacık bir el beklemişim oysa, Beni tüketen ayrılıklarmış bilmedim, Hançerler tutuşturmuşum ellerine bilmeden, Vurdu, vurdu o çok sevdiğim sevdalar. Ölüm bilmez, toprak bilmez yüreklerde, Düşer tetiği zamanın, başlar korkular, Utanç duvarlarına köpek gibi siğen, Tiksindim, düşleri talanlayan insanlardan. Şimdi, her yüklü yürekte bir düğüm, Sevgiden koparılmış kanayan dudaklar, Hani bir tadımlık sevgiydi koştuğumuz, Umut ağaçlarında ’çürümüş insanlığımız’... Selahattin Yetgin |
Sevgiden koparılmış kanayan dudaklar,
Hani bir tadımlık sevgiydi koştuğumuz,
Umut ağaçlarında ’çürümüş insanlığımız’...
teşekürler
selamlar