Faté'ye Mektup -1-Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Fatê’mle dertleşme vakti...
ruhunu arayan bir ceset gibi dolaşıyorum ortalıkta Faté! tıpkı bütün cinnetlerin kendi nöbetini tutması gibi kapının eşiğinde sabırsızlıkla bekleyip bir öncekinden daha şiddetli olacağını bildiği halde zapt edilmeyen duyguların yeni öfkeler doğurmasına ve kursağında dolup taşan kinlerin kusulmasına her akşam yataklık ediyor bu şehir döşeğini serip! tren istasyonlarında izdiham alanına dönüştü gözlerim Naté! kaç aşık sarılıp koklaştı içinde kaç sevgili kaçıp uzaklaştı birbirinden küfürlerini basıp ve kaç kişi tarafından çiğnendim sakız gibi unuttum sayısını ama kollarım var ya Naté bu kollarım vücudumdan ayrılıp başkasına emanet edercesine kendini sarıldı boynuna hiç tanımadığı insanların sanırsın ki bahse tutuşturuldu bu topal ayaklarım inatla çivilenip kaskatı kesildi olduğu yerde üstüne üstelik alacaklı baktı herkes yüzüme! sırtını yaslayacağın sağlam bir duvar arkanda yoksa Faté alçıya alınmış kırık bacaklarıyla senden medet uman bu şehir sevdiklerine köprü olmak şöyle bir yana dursun ağrılarını ya da sızılarını dindirmekse tek derdi gözünün yaşına bakmayıp biriktirdiğin hasretlerin dış hatlarda bekleme salonunu mesken edinen ayaklarına yatıya kalma meraklısı bir müebbet giydirip intikam alırcasına ve suçunu ağırlaştırırcasına üzerinden basa basa ezip geçmeyi seni ve diri diri mezara sokmayı nasıl da ister bilir misin? hani her ağaç ormanda tutuşmayı ister her dalga denizde boğulmayı bekler ben de onlar gibi tuzağına alışkın ve s/özüne sadık düştüğü kuyudan kendi ipiyle kurtulmaya çalışan kaderine boyun eğen zavallı kadınlar sınıfına gönüllü katılıyorum bu sefer! çul çaput satan bohçacılara kaptırmamak için sevdamı orman misali içimde yeşermesine köküne kadar dallanıp budaklanmasına hatta alev almasına dahi izin veriyorum ama gel gör ki o sevdiğim adam gözlerini kan bürümüş, savaşa dünden razı hain bir düşman gibi duruyor karşımda boyumdan büyük hırçın dalgalarını acımasızca üzerime boşaltıp boğulup ayaklarına serilmemi ve zoraki yangınımı söndürmek istiyor Naté! oysa ben halimden memnundum be Faté! nasıl ki insan bunalımlarını kendi yaratır ve peşinden takılıp gider ya çıkmaza sürüklenip hani her hata bir öncekini tetikler ya uykusundan diriltip unutmuşum! geleceğini bile bile kapımı vurup duran her özürün aslında özünü yitirmiş süslü bir yalan olduğunu yerlerde sürünen yaşlı gözlerin paspas misali ayaklar altında gezinen hep aynı sahnesini oynamaya alışkın figüransız rolünü unutmuşum be Faté’! artık kendimden bile korkuyorum Naté! korkularımın yeni bir sancıya davet çıkartıp her davetin başka hüsranlara uğrayacağını bu hüsranların tanıdık bir yenilgiden gelip karşıma geçip kıs kıs sırıtacağını düşünüyorum hani her yenilgi öç almaya yeminlidir ya çok korkuyorum adını vermediğim sevgili gibi bakışlarımın taş ve duvar kesilmesinden! hâl böyleyken yüreğim o vefasız sevgiliye yeni bir çıkarma yapar mı bilmiyorum bildiğim günden güne eriyip gittiğim! yani anlayacağın buralar bıraktığın gibi Faté! gittiğinden beri yatak yüzlerini değiştirmedim gece yarılarına kadar kahkahaları patlattığımız bir o yana bir bu yana yorganı çekiştirip biri duyacak diye kepenklerini indirdiğimiz dudaklarımız birbirimizi ısıttığımız o senli geçen geceler yerlerde serili hâlâ kokun sinmiş diye pijamalarını hiç çıkartmayıp üzerimden onlarla yatıp onlarla geziniyorum evin içinde güpegündüz sokak aynı dolaştığımız sana yabancı gelen sokak her sabah yürüyüş yaptığımız kaldırımlarda aynı yalnızlık ve kimsesizlik insanlarda aynı telaşlı kovalamaca ve aynı takındıkları maskeli yüz birbirini yemeye devam ediyorlar hiç yorulmadan neyse... sen bunları boş ver şimdi laf aramızda seni çok özlüyorum be Faté! oyy benim gülüm! yokluğunda puzzle gibi dağılmışım sağa sola her parçam kendi başına buyruk gitmiş ara ki bulasın ara ki yamasını tekrar vurasın! olsun be canımın içi sen beni kafana takma sakın! niyetim patlamaya meyilli cümlelerle seni de can evinden vurup yaralamak değil! ya da gurbetin kucağında özlemlerle boğuşup her gün bambaşka kelimelere gebe kalıp vaktinden önce doğurtup herkesin gözü önünde ayaklarından tavana asmak da değil! bilesin ki eline geçmesi biraz zaman alır bu mektubun tut ki bir kelebek kanadıyla uçup konacak yanaklarına ya da tut ki gökyüzünden yağmur misali düşecek avuçlarına eteğimizin ucunda ninnilerle sallayıp yatırmaya çalıştığımız umudun şafak sökünce derin uykusundan uyanıp yol göstermesine vakit var daha! bekle beni Faté...bekle! geleceğim yanına uzak değil çok yakında güneşe çevirip yüzümüzü sarılacağız u/mutlu yarına! Meral Gül... |
kanattıkça iyileşen bir çığlığın ahraz sızısını okudum ...
şairim soluğumda bir acı yüreğime işledi sessiz sessiz...