YUSUF'UN HİKAYESİ
Hava çok soğuk ve ayaz,
Yol ise çok uzundu. Şöyle bir döndü dağlara baktı Yusuf, İçi ürperdi,korktu yutkundu… Neden sonra sırtındaki şeleği hatırladı. Ağanın misafirlerine ikramlarını taşıyordu, Dünyadaki en değerli eşya gibi, Korumalı ve yerine ulaştırmalıydı. Açtı heybesini şöyle bir içine baktı. nede güzel kokuyordu ecnebinin çikolatası viskisi ve malbora cigarası. Ahhh fakirlik yaşamın yüz karası. Birden ellerinin üşüdüğünü hissetti. Parmaklarının ucuna huhladı kazağının içine soktu. sıcacıktı Aşkı sıcaktan daha sıcak olan sevdiceğini hatırladı. çünkü: Zeliha’nın elişiydi sırtındaki hırkası. efkarlandı, çıkardı tabakasını bir cigara sardı. bir kaç nefes çekti.duman sanki içini parçalayacaktı. Gitmeliyim dedi. Pötürge dağlarına döndü yönünü, ağır adımlarla, yürümeğe başladı. yürüdü,yürüdü,yürüdü. Uzadıkça uzadı yol Yoruldu bacaklar güçsüz kaldı iki kol. Akşam olmak üzereydi, Yusuf’da takat tükenmişti. Sırtını cıngıl yığınına dayadı. İlkokul yılları geldi gözünün önüne Okula gittiği ilk günü hatırladı. O günün bir hatırası vardı. Koşup oynarken kapıya çarpmış gözü morarmıştı Öğretmeni sormuştu ona kapıyı göstererek: Bu nedir Yusuf?demişti. Eno kêbere mamoste(bu kapıdır öğretmenim) Türkçe bilmediği için. Sınıftaki herkes ona gülmüştü. Çocukluğunda anlatılan hikayeler aklına takıldı birer birer… öcüler,canavarlar,cadılar,padişahlar… anacığını,sevdiğini köyünü Düşüne düşüne uykuya daldı. Hava çok soğuk ve ayaz yol ise uzundu, Uzaktan,kurt ulumaları geliyordu. Çok derin uykudaydı Yusuf Uykusu uzun sürdü O uykudaydı amma ; Ya kurtlar,çakallar ve diğerleri ??? cinitaş/unutamadıklarımGergerAdıyaman1989 |