YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe)YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe) Harun YİĞİT -Tarih değil bu destan… İlmin, fiziğin, kimyanın hattâ biyolojinin, mantığın ve felsefenin sustuğu bir zamanda da insanlar vardı. -Destanlar, milletlerin geçmişteki bütün varlığı ve geleceğini aydınlatan ışık gücüdür. -I- ………………Sevgidir işin esası (Y) er, ay, güneş; toprak, hava, ateş yok iken V(A) rdı su; yârdı Kara Han’la Erlik Ka(R) tallaşıp uçarlarken sonsuz boşlukta Kar(A) han’dan gizlice estirdi rüzgârları Yara(D) ana yiğitleşip, su sıçrattı dalgalardan Bu yap(I) lan işi sanki marifet sandı Yüksek(L) ere çıksam diye bulunduğu noktadan; çırpındı ha çırpındı Onu Tanr(I) yakalayıp düşürdü suya boylu boyunca Güçsüz Ki(Ş) i olanlara, şaşırdı ha şaşırdı ’’(D) ur H(E) le! Ke(S) yeli! Su a(T) ma, su! … Uçam(A) zsın sen! Kendi(N) i ne sandın? Tanrın(I) işit’’ dedi. Suyun içine Battıkça battı Kişi Dolu dolu su Yuttukça yuttu Kişi Dibe batarken, Ağırdı öylesine. Ölüm tadarken, Bağırdı avaz avaz… Boğulmakta olanın feryadıyla Bir uğultu yayıldı Acı mı acı Emir emirdi: ’’’Çık yukarıya ’’ dedi ’’Kim daha güçlü Bak etrafına ’’ dedi Ekledi Tanrı: ‘’Sağlam taş getir’’ diye Suyun dibinden Geldi koca hediye …Tanrı ile Kişi ……Oturdular taş üstüne ………Konuştular ………..Yapılacak iş üstüne ………….Konuştular, konuştular ……………Sohbet edip konuştular Taş tamamdı Toprak yoktu ortada; ……..’’Şimdi itaat et, kul ol …………Ve suya dal …………..Su dibinden …………….Avuç, avuç toprak al’’ Buyrukları Geldi arka arkaya Güçsüzlüğünü anlayıp Boyun eğdi Yaradan’a Verilen emre uydu Daldı suyun dibine Buyruğu yerine getirdi hemen Sırlı emaneti uzattı dipten Ol dedikçe her şey arka arkaya …Oldu! ……...Oldu! ………….Oldu! Taş üstüne oturup Seyretti olanları Sevdi kendisinde kendini -I- ………………………I Yeryüzü, dağ, taş İkinci kez emir verdi: ’’Dipten toprak getir’’ diye ’’Yer olsun’’u buyurunca olan elbet yeryüzüdür Getirilen bu toprağı su üstüne serpiştirip Su üstünde genişleyip dolan gurbet yeryüzüdür Okyanuslar, birçok deniz, binlerce göl oluşurken Suyun üçte birisini alan hayret yeryüzüdür * Gizlice Ağzına toprak Saklamıştı kendine Olanlar oluyordu birden Ağzındaki topraklar genişledi kocaman Nefesi kesilince Yaradan’a yalvarıp Aman diledi aman Tanrı önüne varıp Kişi: ’’Tanrım yok mudur bu kuluna acıman Nefessiz kaldığında yakarmaya başladı Dedi: ’’Sen gerçek Tanrı, silinmez senin adın’’ ‘’Söyle bana cevap ver: Neden toprak sakladın’’? Duysa da bin pişmanlık ikinci suç işledi ‘’Ben de kendim için yer yaratmak amacım Onun için ağzımda biraz toprak taşıya’’ ’’Öyleyse at ağzından kurtul’’ dedi Kişi’ye Verilen emir ile ağzındaki topraklar Lapa, lapa döküldü birçok tepe oluştu Dümdüz olan yeryüzü dağlar ile buluştu * Var ettiği Kişi Yalanlarla aldattı Üzülmüştü var eden Sitem etti kişiye ‘’Bana karşı geldin kötülüğü düşledin …..Artık ikinci kez kabahat işledin ……..Senin gibi kötülük düşünenler ……….Gayrı kötü kişi olacaklar ………….Bana uyanlar ise iyi ve pak ……………Güneş gibi yüzleri ak ……………..Kişi idin Erlik oldun Benden günahını Saklayanlar senin Saklamayan Benimdir Böyle Bil! ’’ -III- -Coğrafya, doğa ve iklim Su Hava Taş, toprak oluşmuştu; Dizim dizim dağlar da Kuşak kuşak durmuştu. Sonra ‘’Ol dedi, gel! ’’ dedi zerre, zerre tohuma ‘’Sen de beni duy! ’’ dedi Çatlayıp yarılanda tohum sancıyla Yeryüzünde dalsız ağaç boy verdi ………….Ağacın olsun dünyada ………….Kurtlarla kuşlar tüneye ………….Ağacın olsun dünyada ………….Uzan kuzeye güneye ………….Ağacın olsun dünyada ………….Meyvesini doldura heybeye ………….Kıyamet koptuğunda ………….Bir fidan varsa elinde ………….Kavuşa toprağa Koca alem dümdüz yerdi İnsan yokken ağaç vardı Oksijenin oluşumu Ağaçtaki ana sırdı Gün gelince sır çözüldü ………….Senden sonra kalan eser ………….Bir dikili ağacın olsun dedin gün gelince ………….Ağaçsız köy ………….Kitapsız eve benzer Kara Han seslendi ’’Dokuz dal ol ey ağaç’’ Ağaç esnedi ……..Gerindi ………Yırtıldı ………..Ağaç sallandı …………Bağırdı …………..Çığırdı Dokuz fışkın vermek kolay mıydı? Tanrı istemişti bir kez ’’Ol’’ dedi; olacaktı Ağaç yekindi Dokuz dal üstüne Dokuz ulus dallandı Yaprakları aynı, aynı Çiçekleri ayrı ayrı Bir evren ……Bir dünya ………Bir ağaç ………..Bin insan …………Dokuz ulus …………..Doksan döngü …………….Döndü ………………Döndü oluştu Oluşumdan çıkan sesler Sonsuzlukta buluştu Gürültüyü duyan Erlik Merak etti insanları ’’Varıp göreyim’’ dedi ’’Nasıllar niceler’’ Birde ne görsün Barışıktır insanlarla hayvanlar İç içe yaşamaktalar Yasaksız yemişlere El uzatıp yediler ’Ağacın beş dalı Bize helal’’ dediler Bekçiydi köpek, yılan Veriyorlardı gözdağı Delmek için uğraşıyor İnsanoğlu yasağı Kaybolunca sineden Kozmik bilinç ve de güç İnsanın insan olması Elbette ki çok güç -IV- ………………………………Yasaklar İnsanlara cazip gelir elbet bütün yasaklar Mühür kimde sultan odur yasakları yasaklar İsyan eder insanoğlu ya gösterir ya saklar Erlik Körmüs Olanları kıskandı Tanrı dan çalmak için İnsanları ayarttı Kara’han dan haram dört dal, izin vermez sakın tatman Cezam yüksek eğer yersem yasaklanmış yemişlerden Varıp Körmüs, Doğanay’dan, mükemmeller yiyin artık Asıl bunlar yasak dersem yasaklanmış yemişlerden Adem derler ve özgürsün ya saklanmaz sana her şey Alın bunlar sizin sersem yasaklanmış yemişlerden Bu sırada …..Uyumakta olan yılanın ……..Girdi ağzına ………..Ağaca çıkmasını söyledi …………..Yılan Erlik’e uyup ……………..Yasak meyvelerden yedi İnsanoğlu yasaklara uzandı İtaati özden atıp bozuldu Doğanay Tanrı’nın emrine uyar Karısı Ece’de Erlik’i duyar Düşünmeden insan eşine kıyar İnsanoğlu yasaklara uzandı Aklın dediğini yapar bedenler İblis’in peşine düşüp gidenler Cezasını çekecektir edenler İtaati özden atıp bozuldu Erlik’e uyup yemişten tattı Tattı da kocasına uzattı Uzattı elini Doğanay’ın ağzına Ağzına sürdü yemişten Yemişten yemese de Yemese de tadı değdi diline Diline, eline sahipsiz kaldı Kaldı bir başına Hakkından ayrı Ayrı düştü karı koca Kocaman ağaçtan uzak oldular Oldular üzerlerindeki tüylerden Tüylerinden olanlar çıplak kaldılar Kaldılar üryan püryan, utandılar Utandılar diğer insanlardan İnsanlardan kaçıp saklandılar Saklandılar ağaçların ardına iki kişi İki kişi çırılçıplak, biri erkek biri dişi Dişi yalvardı Tanrı’ya Tanrı- ya uluydu elbette Elbette kullarına gösterecekti yol Yol Buldu Kullara Ceza vermek Başka yolu yok Yılandan başladı Ceza verme işine Sen Erlik’ten yana oldun İnsanlar sana düşman olsun Seni görür görmez her bir insan Öfkeyle ezip başın, öldürsünler Ve Sonra da Ece’ye dönüp Hiddetlice bağırdı ’’Sen Şeytan’ın sözüne uydun Afiyetle onun aşını yedin Suçu olan çekecektir Doğuracaksın çocuk Acılar tadıp Ölümlü Ol DÜN-YADA bugün ilk o zaman başladı Acı çekmek insana, yaşar iken DÜNYADA Doğanay düşman oldu, şeytan denen ERLİK’E ER-LİKE döndü meydan, nice savaş düşledi Körmüs’e Kızarak Tanrı ’’Benim adamlarımı Niçin aldattın söyler misin’’? ’’Ben Senden İstedim Sen vermedin İnsan isterim Sen bana vermezsin’’ Dedi Erlik Tanrı’ya Neden benden Çalarsın, bu insanlar benimdir Emir verdim bütün ruha, ruhumdandır bedeni Dedi Erlik, vermedin, benim sana kinimdir Çalmak benim işimdir, bana biat edeni Kullarımdan uzak dur, can verdiğim yanımdır Al götür senindir, sana doğru gideni Onlarındır güzellik, benim onlar canımdır Tattıracağım sana, cehennemin tadını Ceza verdi şeytana, dedi; sana anımdır Kolay kandıramazsın, kendi nefsin güdene Gördüğünüz evrenin, her zerresi cenimdir Sizleri yaratanın, iyi bilin adını -V- ……………………………….-Şeytan, Ateş ve Ceza Tanrı: ‘’Size bundan sonra Gök Oğul’u (Maytere) göndereceğim.’ Dedi. Erlik’i Cezalandırdı Üç kat yerin altına Aysız, güneşsiz karanlığa Cezasını çekmek için gönderdi Cehennemin ateşine Körmüs’ü Gök Oğul’u elçisi olarak verdi Gökyüzüne aktı gitti Kendi ışığında kendi buluştu İnsan her gün geliştikçe gelişti Artık bir kez kötülükler bulaştı Gönülleri yıktı gitti Gök Oğul, insanlara birçok şeyi öğretti Öğretti börtü, böcek, otu, kökü Kökü yerde gökyüzüne uzanan dallar Dallarda açtı renk renk çiçekler Çiçeklerde farklı farklı yemişler Yemişler her birinden canlılar Canlılar çoğalıyor Çoğalıyor yeryüzünde boy boy Boyu uzun boyu kısa insanlar İnsanlar Birbirleriyle Yarıştıkça yarıştı Gel Zaman Git zaman Erlik Körmüs Gök Oğul’a göründü ‘’Yardım etmelisin’’ diye direndi İyi, kötü elbet Tanrı verendi Dayanamadı gök oğul Erlik adına Altmış yıl yalvardı Tanrı’ya Hatasını anlayıp ’Affeyle’ dedi Tanrı sonunda seslendi Erlik’e ………..Vazgeçersen insanlara kötülükten …………..Gel o zaman karşıma’’ O da sevinerek verdi sözünü En sonunda gördü Tanrı yüzünü Söz verince hemen kaptı izini O da kendi için göğünü yaptı Topladı tüm has adamlarını Başlarına kendi geçip Başladı devri-alem sürmeye Tanrı’nın sevgili kulu Ulu kişi Bu duruma çok üzüldü Üzüldüğünü Tanrı’sına söyledi Söyledi bir bir döktü içini İçinden geçenleri Yorulup terleyip toprağı eker Öz kişilerimiz sıkıntı çeker Eğlenerek Erlik bizlere bakar Bu mu senin adaletin? Ruhu veren kalbi okur Ruh Tanrı’ya eder zikir Elbet başka başka fikir Okuyacak güç ondadır Seçicidir Kimden geçeceğini Bilir elbet Kimi seçeceğini Kime nasıl can verecek, Kim doğacak kim erecek Vakti gelip gönderecek? Koyun, kuzu, koç ondadır Börtü Böcek Bin bir canlı Yaratıp insana sunan Tabiata renkler veren Karanlıkta karıncayı Odur elbet odur gören Yeryüzü ŞENLENECEK dokuz ulus İLE Kimler kimi YENECEK dönecek çok HİLE Zaman zaman içinde fitnelik çoğalıp Dünya nasıl DÖNECEK güçsüz mü ÖLE Görürüz Çark-ı devranda Kuralları koyana Kim isyan edip kim uyacak Tanrı bir gün Gök Oğul”u Ulu Kişiyi Huzuruna çağırarak konuştu yüce Ulaşılmaz gücümden güç verdim al yayı Kılıç kuşan al kargını yollan bu gece Yay, ok, kılıç, kargım yoktur hallerim nice İhtiyacım yok bilirsin taht ile taca Senin için dövüşürüm bir uçtan uca Tanrı savaşçıya kılıç kargı verdi Erlik’in göğünü ‘yık başına’ diye Nefesini savaşçının yüzüne sürdü ‘Muzaffer olasın tek başına’ diye Ulu Kişi emre uyup yola çıktı Yiğitçe dövüşüp düşmanını yıktı Erlik’in gökleri parçalanıp aktı Karahan’ın sabrını böyle taşırdı Gök oğul Erlik’i tahtan düşürdü Gökleri yıkılan iblis şaşırdı Krallığı elden gitti Savaşı Kaybeden Erlik Yenildi, yenik düştü Yarattığı gökler eridi Eriyip de adamları düştüler Düştüler yeryüzüne birer birer Birer birer dağ oldular yeryüzünde Yeryüzünde kimi zaman dere tepe Viran olmuş yurtta bindi atına Bir telaşla çıktı Tanrı katına Olan oldu koptu bir kez fırtına İşte böyle gücü bitti Dereler Tepeler oldu Dümdüz olan yeryüzü Dağlar, taşlarla şekillendi Kızdırmıştı Tanrı’yı bir kez Erlik Yıktırmıştı dünyasını Ulu Kişi’ye Şekil verdi birden dünya denen küreye O Erlik Şeytandır Boş durur mu? Bindi atına Çıktı Tanrı katına İstedi yeniden Kendine yer, gök Alışmıştı Emeksiz Karnı Tok Gök istedi yer istedi Çoluk çocuk er istedi Bir de yaren yar istedi Gününü gün etmek için Nice sözler verdi Nice antlar içti İçti de, elinde değildi Alışmıştı bir kez kötülüğe Kendisini paraladı İstekleri sıraladı Yaradan’ı yaraladı Yan gelip de yatmak için Tanrı onu görmedi İstediğini vermedi ‘’İkilik sende Kötülük sende Rahat yok kullarıma Sürmeyince seni yeraltına’’ Gelmişti Erlik Tanrı huzuruna Cezayı hak eden İblise Cezasını vermeliydi Ve dedi Tanrı; ‘’Gün ışığı görmeyesin Uzaklara sürdüm seni Altın üstün ateş yansın Tuzaklara verdim seni’’ Süreceğim yeraltına Vereceğim har altına Kuru ayaz karda kışta Kızaklara vurdum seni Ve Tanrı Erlik’e Cezasını Eliyle verdi -VI- …………Nasihat, kural, insanca yaşam, iyilik ve kötülük Bu olanlardan sonra Tanrı Döndü bütün insanlara Nasihatleri Sayarak Ben sizlere mal verdim, yeryüzünde aş verdim Hepinize eş verdim, güzellikleri serdim Sizlere düzen kurdum, göğe çıkacağım hemen Seslendi ruhlarına, hepsine ayrı, ayrı Şimdi gideceğim gayrı, dedi bütün kullarına Her zaman gelemem ben, dönmeyecem tez zaman Kendinizi koruyun, yardım istemen benden Can üretin bedenden, kendinizle türeyin Rızkınızı arayın, dilemen asla aman Ve Döndü Ruhlardan Ağca Dağ’a ‘’Rakı içenler Akıl yitirenler Körpecik çocukları Koru bütün hayvanları İyilik yapan ruhları al Kötülük yapanları sal Bütün güzel ruhları Zamanı gelince Senle birlikte Getiresin Sözümü Böyle Bil’’ ‘’İnanmayın sakın kötü ruhlara Yaklaşırlar size bin bir hileyle Yemeklerinizde verin onlara Kandırır sizleri tatlı diliyle’’ Elçi bıraktı yerine Gün Aşan Ulu Kişi Ağca Dağ Yardımcı olacaklar size Fırsat vermeyin Size yaklaşana kötü ruhlara Son Defa Kullara Sıraladı Nasihatleri Öğren dedim sizlere, verdim kendi özümü Öğrendiklerinizle unutmayın sözümü (Şimdilik benim yerimde Ağca Dağ, Ulu Kişi ve Gün Aşan kalacaklar, Sizlere yardımcı olacaklar. Ağca Dağ! Gözlerini dört aç! Erlik senin elinden ölenlerin ruhlarını çalmak isterse, Ulu Kişi’ye söyle, o güçlüdür. Gün Aşan, sen de iyi dinle, kötü ruhlar yerin altındaki karanlıklar ülkesinden yukarı çıkmasınlar, çıkarlarsa hemen Gök Oğul’a git ve haber ver, ona güç verdim, kötü ruhları kovar. Alma Ata, ayı ve güneşi bekleyecek. Ulu Kişi, Yeryüzü ve gökyüzünü koruyacak. Gök Oğul ise iyilerden kötüleri uzaklaştıracaktır.) Bir kez daha uyardı, geride kalanları Sonra dedi doluca, yaşayın tüm anları Ve Tanrı Çekildi Göklerine Zaman zamanı Kovalayıp geçti Rüzgâr geldi Ulu Kişi uçtu ta gökyüzüne Yelken açtı insanlık, nurlar yağdı yüzüne Kimi insan sadık kalmadı sözüne Kimisi ikilik soktu özüne Kimi bandı aşkın közüne Kimi şeytanın izine Kimi kandı azına Kimisi gözüne Kimi nazına Kimi azına Kim kazına Kazına Kan Dı... Harun YİĞİT 01 Nisan 2010 |