ATEŞİ TUTAN KİMİN ELLERİalnımda biriktirdim suyun tadını kan revan içinde şarap bana dokunma yarama denk düşüyor gece ATEŞİ TUTAN KİMİN ELLERİ dolu dizgin bir sabahtı gülüşün her şey başlangıç bitişini düşünmediğim mavi günleri vardı ya İzmir’in hani güneşi bulutlara tutsak olmayan seninle uyanırdı gün bir ıslıktın soluğumda çınlayan düşerdi imbata kısrak yelesi saçların adımızı söylerken şafakla bir dur anılarımı silme ayırdına varmak isterken yaşanmışlıkların aniden bir yalan sekerek geçiyor rüzgar yürüyor / duruyorum çılgın bir sabır soluğa birikiyor neden böyle kalabalık susanların korosu sessizlik sarmaş dolaş baktım ki gölgemden başka bir şey yok zaten kokusunda var ayrılık gülün gün tutsak görkemli yalnızlığımda üşümüş sözcükler soğumuş soluğum anlaşılmaz kimsesizliğim / hele şiirim herkese uzak kendine yabancı aynanın düşlerine savrulan o çığlık kimin bekletilerek acıtılır zaman hükmünü vermiştir yorgunluk akşamları yalnızlıkla acı harç edilmiş hüznün duvarlarına konmuş başın ağırlığının yastığa bıraktığı çukur iz, komidinin üstünde yarısı içilmiş bir bardak su, bir bölüm sonunda açık bırakılmış kitap...................................................................... kirli sakallara dolaşmış akşam kendisiyle oturup içmiştir geceler boyu ______sızmış umutlarına bir zaman yorgunuyum söz kördüğüm / acı donuk susmalara bırakmış ömrünü tutsaklık düş yoksulu olmuş uçurum yanaklarda tuzlaşan hüzün ateşi tutan kimin elleri Nail Yavuz, İZMİR yeniden düzenleme |
saygılarımla,