Göğsümdeki Cinneti Saklamıyor Dağlar
/Soysuz fısıltıları biriktiriyor denizler, ceplerinde intihar mektupları
Kavuşmanın yeminleri çürüyor dillerde, bulut hıçkırığı var yüreklerde/ Can evimizden doğan güneşlerle ısıtıp bedenimizi Hicranlı bir damdan hayata atarız kendimizi Ceplerimizde yaşam tohumları Gözlerimizde yorgun bir bakış Kavganın külünü eşeleriz ah Bir ömür tutukludur gönlümüzde Çatlar gövdemizin kader çizgileri. /Aşkın tuvaline kan damlar, kendi alevine mahkûmken yangınlar Çığlık büyütüyoruz ovalarda, yalanları gizleyemedikçe yapraklar/ Sevgimin çardaklarında seni beklerim Ruhumu kavururken mart yangınları Bir serçe tüyünü bırakır ah avuçlarıma Göğsümdeki cinneti saklamıyor dağlar Yağmalanıyor yâr sana yazılan şiirler Göğsümde döllenemedikçe sevgiler. /Her ırmak kendini taşır sarı denizlere, suskuyu döverken demirciler Aşk sınanmıyor artık papatyalardan, mezatlarda küfleniyor sevgiler/ Yozlaşmış tutkuların ara taksiminde zaman Avuçlarımız kanıyor, çizgilerde mor duman Sızılı mevsimlerin terkisinde ağlıyor adam Meçhul kavuşmaların günlüklerini yırttılar Derin bir sessizlik var muştulu dudaklarda Küskünlüğün dalgalarını yuttukça martılar. /Ayın kollarına bıraksınlar beni, emzirsin aşka özlemli yorgun gönlümü Kötürüm gecelerden uyandım, şafağa assınlar asırlara sığmayan gövdemi/ Kökünü inkâr ettikçe ağaç, kurt iniyor özüne Afişlerde isyan, yas büyütüyor dizginsiz öfkeyi Düşlerin renkleri mat, güneş ısıtmıyor gölgeyi Miadı dolmuş gülüşlerin, aşkın kadrini görmeyi Her tohumun anası rüzgârdır, sardıkça gövdeyi Unut yitmiş dünleri, çağır yaşanmamış günleri. Selahattin Yetgin |
Selamlarla...