KIRK KEMENT
Kırk kement geçirdiler boynuma,
Kırk köşeden çekiyorlar boyuna... İplerin ucunda arsız suratlar, Gizlice; ruhuma sevdalılar. Uğraşırlar sinsice; hırslarını örtbasa Yazık ki; Fışkırır gözlerinden isterik feryatlar... Lazımsa yalan, gerekse cilve Silahlar kuşanılmış, ganimetin peşinde Türlü dolap, bin hile... Ah ki ne ah! Her ipin ucundaki surat da ben! Sıkılsam mı, sokulsam mı, bilemem... Nefsimin nazlı huyları, şımarıkça salınırlar, ’Bu dünyanın makbulü benim! ’ diye çıldırırlar... Unutsam bir nebze, İlmeği boynumda sıkarlar... Vermeyeceğim onu size! Terkedip hepinizi, Keseceğim ipleri! Gideceğim! ... Gideceğim, Döne döne varacağım bir dağ başına, Açacağım gözlerimi bir ceylan bakışında... |
yüreğinize sağlık
bir yorum yapmak isterdim ama bu eseri yazanın haleti ruhiyesini bilmeden yapılacak bütün yorumlar yetersiz olur herhalde