BETERİN BETERİ VAR…
Camii Avlusu Sohbetleri – 1
Ge bakam İbram, çay getisene bize Niye asık suratın gene, iş bulamadın, ondan mı? Aracan akadaş, vazgeçmecen hemen Gadir Mevlâm bi gapı gapasa ötekini açamış Bak sana bişe annatayım, şofor İhsan’ı hatırlıyon mu? Camii cemaatindendi hani, hiç gaçırmazdı vakit namazlarını Sabah işe camiden gider, akşam namazını camide kılar dönedi eve Gelmiyo şimdilede hiç, cumaya bile gelemez oldu, Biliyon mu neye? İyi dine bah, annatmam bi daha, Şimdi bunarın büyük olu Celâl doğuştan sakattı biliyon küçüğüde maşala aslan paçası mübarek ama Allah va, tüm aile çok sever birbirini hepsinin tek derdleri, böyük evlâtlarının mutluluğu. Oda akılı çocukmuş aslında, bilgisayar kullanmayı öğrenmiş enternet sitesimi ne ondan bile yapar olmuş bi başına. Sonracıma kardeşi de öniversite kazanmış ama dondurmuş hakkını, babasına; “ben askere gidem gelemde okurum sona” demiş, meğer oğlanın niyeti başkamış ya ama demiyo heç kimseye… Hüsam tazeleyive evlâdım şo çayları… Ah, ah İbram ah sağlık gibi nimet yohmuş Bah sen sapasağlam adamsın çok şükü, elin kolun ayağın tutuyo, aklın çalışıyo neyse, nerde galmıştım? He işte bu Cemâl oğlan para biriktiriyomuş, ama kimseye haber vermeden Askere gideken yatımış parasını bangaya gomando olarak gitmiş varmış peygamber ocana ödemiş vatana borcunu başı dik dönmüş baba ocana Mahale gızları yanıyo bu delikanlıya peh yahışıhlı canına can, şânına şân, boyuna boy gatmış sanırsın göğsü gabarık geziyo çocuk, al al yanaklar can fışkırıyo ondan sonracıma dine bah noluyo? Hemen işe başlamış Cemâl, para biriktimiş bi sene daha Gidiyo bi araba alıyo, çekiyo kapının önüne İkinci el ama temiz araba, rengi kırmızı, cilâlatmış bi de pırıl pırıl. Sabah görmüş evdekiler, sürpriz yapmış onnara. İhsan gadeşim o gece yatsıda annattı bana iki gözü iki çeşme hem seviniyo, hem ağlıyo son gelişidi cemaate zaten, gelemedi garibim bi daha… Cemâl o ara eliyet gursuna yazılmış gazanmış Gazandın deye kaat vemişle eline, “ eliyetinide bi haftaya galmaz alırsın ” demişle araba gapıda duruyo gıcır gıcır, çocukta nişan takmış yeni, sevdiceği yanında gençle ya bunnar, gaynıyo ganları ikisinin de “baba bi tur atsak arabayla” demiş İhsan’a ne desin ki adamcaz, “dikkatli olun ama” diyebilmiş sadece arkalarından… İki genç sevdâlı binip gitmişle heyecanlı Çok geçmemiş çalmış evin telefonu, Polis aramış Cemâl gaza yapmış deye… Bi goşu vadık hastaneye, nişanlısı olan gız eyidi, Ama Cemâl, ah Cemâl, yiğit Cemâl, gomanda Cemâl… Yatıyo boylu boyunca, gözleri açık, başı gocaman sargılı… Oraya yığıldı İhsan gardeşim, bayıldı evlâdını öyle görünce. Bi sedyeye de onu yatıdık, anası evde perişan, Haber veren deye telfon açtım ki bi feryat Sakat olan çocukları Celâl başlamasın mı deli gibi “gadaşım nere gettin sen deye” ağlamaya. Sona ben dohtorun yanına çıktım, ne olmuş delikanlıya, nesi vamış deye. Ah be İbram, beterin beteri va deler ya, Va işte ben o gece gözümle gördüm bunu. Cemâl, Yusuf yüzlü yiğit Cemâl, bitkisel hayata girmiş… Kazada başının sol yanını hızla çarpmış cama Ve o an gitmiş aklı çocuğun, pelte gibi o koca vücut. İki metrelik oğlan, anasını babasını kucana alıp, merdiven çıkan delikanlı, golunu galdıramaz olmuş. Rabbim düşmanıma böle dert vemesin İbram… Dört sene geçti üstünden gosgoca. O vakit bir ay zor yaşar demişti doktor ama Vadesi dolmamış demek, aha bak yaşıyo hâla, yaşamak denise ona o gariplerinde çekecek çilesi varmış ya, neyse. Cemâl o arabayı neden almış biliyon mu? Dermiş ki anasına hep; “abime bi ev bırakmah lâzım, bugün biz bahıyoz ama yarın biz olmayınca gim bahar o garîbe, evi olsun bâri, alır gendi gibi bi gâribi yanına, oda ona bahar.” Gözlerin doldu seninde, ağla İbram’ım ağla, insanız hepimiz, ağla ama hâline şühretmeyi de unutma. O gün bugün yatağa mahkûm gomando Cemâl, Boğazını delmişler, boru tahmışla, nefes alsın boğulmasın deye, Lapa ile besliyo anası, hazır mamayla yani, başka da bişey yiyemiyo… Anası Saadet hanım nöbet tutuyo başında, yıllardır dua ediyo kadıncaz. Bir umud işte, belki geri döner deye bekliyip duruyo yaşlı gözlerle. Büyük oğlan doğuştan sakattı ama gonuşması, aklı yerinde heç olmasa, Oturduğu yerdende olsa, iş yapabiliyor ya Cemâl? Zavalla bin beter oldu abisinden, ona acıken, acınası duruma o düştü… Hanımı küçük oğluna, İhsan’da büyüğüne bahıyo şimdi, Ondan işte ne cemaate ne de gezmeye gidebiliyolar, tüm aile eve mahkûm. Gomşuların ve ahrabaların yardımı ile Geçinmeye hayatta galmaya çalışıyola… Sen sen ol İbram şükret her zaman hâline, bah nasibimizde varmış, içtik çayları mis gibi. Ooo öğlende okunuyo, Aziz Allah Hadi beraber gılalımda, sen de git sora iş aramaya. Unutma sakın İbram’ım, beterin beteri var… Neyzen Muharrem Dere 9 Mart 2010 – Çarşamba / 16. 21 – Başakşehir - İstanbul * Yaşanmış bir olaydan kurgulanmıştır, aile hâlen İstanbul’da yaşamaktadır. Beraber çalıştığımız ve dostumuz Sibel Beylen vesilesiyle tanıma imkânı buldum aileyi, Allah yâr ve yardımcıları olsun. Bu şiirin ve yakında çekilecek olan klibinin + ses kaydının tüm telif hakları "Sibel Kaygusuz Beylen’e" aittir... |