AY SOYUNURbuğusunda işvelenen gözlerin, dans ederken gecenin koynunda, önümde ay soyunur, pervasızca... ve biz, mermi toplamaya çıkarız, kirpiklerimizin kuytusunda. truva atları dikilir kapımıza içinde ellerimiz, tutuklanırız çılgınca... ismim, dokunurken tel tel gelgitlerinde dudaklarının okşayamam, başın düşer omuzlarıma ve sürülürüm haylaz bakışlarının en uzağına… tuz gölü, konuşur mu ıslağına mavi suların..? ve yakılır mı oynak şarkıların eline kınası ferhat’ların..? bas üzerime, başını göğe ağacağım ve silkele saçlarını ki; kokuna ağlayacağım... ah seyduna... senin içindir fersah fersah kaçışlığım… ve bir köşede yanışlığım… ve çığlık çığlığa susuşluğum... de ki; ayna kavuşur, ardındaki karaya... ne mümkün, lav kavuşur mu suya..? soğur dudağım dudağım soğur yangınlarında… dokunsam saçına nefesin dökülür kucağıma, dökülür nefesin kucağıma… dokunamam, karlarım yanar ufkunda. gündüzü al omuzlarına gece benim. korkma! ve de ki; kavuşur fırat nil’in sularına… dokunamam seyduna... nurcan yalçin |